GİRİŞ

244 121 97
                                    

Bu kitabı gerçekten bir şeyleri anlayabilen hissedebilen insanlar okusun çünkü kitabımda sadece basit bir kurgu ve birkaç havalı karakterler yok. Kitabımda gerçek hayatta olabilecek gerçek acılar var ve bunu okurken hissedebileceğinize inanıyorum.

***

Yağmurun rahatlatıcı sesi kulaklarıma dolarken sokak ışığının sarı ve turuncu arasındaki soğuk rengi sokağı aydınlatmada az kalsada işimi görmeye yetiyordu. Sokağın derin sessizliği benim ayak seslerimle bozuluyordu. Etraftaki sessizlik karınca yürüse duyulacakmış gibi hissettiriyordu. Gözümü kamaştıran ışık huzmesini fark ettiğimde ıssız sokaktan geçen herkesin dikatini oraya çekebilen bakkala yaklaştığımı anlamam zor olmamıştı. Çocuk odası gibi etrafı yanıp sönen let ışıklarla süslenmişti. Gören bakkal değil gazino sanardı.

Dükkana yaklaştığımda sebepsizce durdum ve etrafıma bakındım yağmur damlaları birer birer atarken soluk gri yağmurluğumun şapkası ıslanmamı önlüyordü ama önlenmesini isteyen kim? Şapkamı çıkardım ve deliler gibi dönmeye başladım. Yüzüme birbiri ardınca gelen damlaları önemsemeden sadece dönüyordum. Sanki hiçbir derdim yokmuş gibi. Suratım birden asıldı. Bu kadar mutluymuş gibi davranmak tamamen saçmaydı. Herkes yaşadığı bokluklardan er ya da geç kurtuluyordu ya da kurtarılıyordu. Ne kendimi kurtarabiliyordun ne de bunların üstesinden gelebiliyordum ama her gün umutla kurtulacağıma inanıyordum.

Vaktimin daraldığını fark ettiğimde bakkala girdim. Hayattan bir beklentisi olmayan saçlarına aklar düşmüş altmışlı yaşlarda yaşlı bir adam oturduğu yerde gözlerinde gözlüklerle bulmaca çözüyordu. Beni fark ettiğinde kaşları çatıldı. Beni göründüğüne sevindiği söylenemezdi. Adımlarımı ekmeklerin olduğu kısma doğru çevirdim ve poşete bir ekmek koyup kasaya yöneldim. Koyu renk pantolonumun arka cebine elimi uzattım ve içinden 1.5 tl çıkarttım. Bakkalcı adama uzatım. Parayı alıp kasaya yerleştirdikten sonra konuşmaya başladı "Duru bak-" Ne söyleyeceğini tahmin ediyordum. Yine borç meselesini konuşacaktı. "Bakın iki işte birden çalışıyorum en kısa zamanda vereceğim." dedim. Adam kafasını sallamakla yetindi. Uzatmamasına sevindim. Ekmek poşetini sıkıca kavrayıp evin yolunu tutmak üzere bakkaldan çıktım.

Evin kapısına vardığımda elimde hazır olarak beklettiğim anahtarlarımla hızla kapıyı açtım. "Nerede kaldın orospu çocuğu? Ben sana oyalanma demedim mi? Sende annen gibi mi olacaksın? " dedi ayyaş babam. Tabi baba denilebirse. "Bakkalcı adamla borç meselesini konuştuk. Artık borçları ödememiz gerektiğini söyledi. Şimdiye kadar içtiğin o paralarla ödemiştik borçları ama senin sürekli aldığın alkol yüzünden bu borç kapanmak bilmedi!" dedim bağırarak. Yüzündeki öfke, gözlerindeki ateş beni korkutmuştu ama alışmıştım. Vurduğu darbeleri hissetmez olmuştum, alışkanlık böyle birşey olsa gerek. İnsan acıya da alışabiliyormuş.

Belindeki kalın kemeri çözmeye başladığında anlamıştım sırtıma gelecek o sert darbeleri. Belki alışmış olduğundan canım çok yanmayacaktı ama ruhum her darbede biraz daha dağılacaktı. Sert kayışlı kemeri yukarıya doğru kaldırdı. "Sen kimsin lan köpek?! Seni gebertirim, kim oluyorda bana bağırıyorsun?! " deyip kaldırdığı kemeri sırtıma bir kırbaç gibi geçirdi. Kesmeye kıyamadığım saçlarımı koca eliyle kavradı. Sertçe çekti. Sanırım kafamda artık saç kalmamıştı. Bu kız kavgasında tutulup çekilen bir çekme değildi, bu çok daha acımasız daha çok can yakan birşeydi. Ben ağlarken o bunu görmüyordu. Sertçe yere itip karnıma tekmeler geçirdi. Gözü dönmüştü, çok belli sarhoştu. Ettiği küfürler can yakacak türdendi ama dediğim gibi alışmıştım. Göz yaşlarım artmıştı ama canımın yandığından değil tanrının bana lütfettiği bu acımasız hayattan yorulduğumdan.

Onca darbeden ve dayaktan sonra attığı tokadı saymıyorum bile. Bir baba kızına böyle birşey yapabilirmiydi? İlk okuldayken arkadaşlarımın babasını görüp hep özenirdim, çocuk aklı işte.

Attığı dayaktan yorgun düşen ayyaş babam olduğu yere yıkılmıştı. Duvara tutunmaya çalıştım, birazda olsa hareket etmeye yeltendim ama başaramadım. Birkaç dakika olduğum yerde bekledim. Göz yaşlarım hâlâ dinmemişti. Bunu yanağımdan geçen sıcaklıklardan anlayabiliyordum. Acıyan dudağıma uzandım ve elimde ıslaklık hissettim. Baktığımda ise kandan başka birşey değildi. Zaten alışmıştım bu acıya.

Son bir kez daha kalkmaya yeltendim ve bu sefer başardım. Duvardan yardım alarak dar koridorda ilerledim. Odamın kapı kolunu kavrayıp içeri geçtim ve ardından kapıyı kilitledim. Üstümü çıkartıp komidinin üstündeki merheme uzandım. Yetişebildiğim kadarına merhemi yaydım. Vücudum alışkın olduğu için çabuk ileşiyordu yaralarım. Pijamalarımı giyip taştan farkı olmayan yatağıma girdim. Yavaşça gözlerimi yumdum. Yarını daha güzel geçirebilmek umuduyla uykuya kendimi bıraktım.

KAR TANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin