Film 8

94 16 47
                                    

"Biz geldik!" Junho eve geldiklerini ilan ettiğinde girişte oturan teyzesi ile karşılaşmıştı. Bu bir bakıma ürkütücüydü çünkü şimdiye kadar -Boyoung'la "nişanlandıktan" beri- teyzesiyle hiç konuşmamış, yalnızca annesiyle iletişime geçmişti. Annesi ve teyzesi, o kendini bildi bileli birlikte yaşardı. Junho'yu birlikte büyütmüşlerdi. Teyzesinin üstlendiği ciddi baba görevi belki de aralarındaki bu soğukluğun sebebiydi. Onu sevmediğini söyleyemezdi Junho, sadece ona fazlaca saygı duyardı ve ondan korkardı.

Junho, gözlerinden ağladığının anlaşılması mümkün olan Boyoung'un bileğini tuttu ve ayakkabılarını çıkarmadan öylece teyzesine bakmaya devam etti. Ne söyleyeceğini bilmiyordu. Neyle karşılaşacağını bilmiyordu.

"Junho-ya!" Annesi içeriden gülümseyerek geldiğinde Boyoung'un bileğini bıraktı ve gülümseyip ayakkabılarını çıkardı. "Anneciğim, bu Boyoung."

"Memnun oldum." dedi Boyoung onları selamlamadan hemen önce. Junho ve teyzesi arasındaki gerginliği hissetmiş kendini bir adım geri çekmişti. Girişte tek söz bile söylemeden içeri geçen teyze içindeki tüm gerginliği artırırken Junho'ya baktı. Kendisinden farksız görünüyordu.

Junho annesinin yanına ulaşıp ona sıkı bir kucaklama verirken başını omzuna yaslayıp kulağına bebek gibi konuşmuştu. "Annem, erken yola çıktığımız için ahjummanın yerine uğradık, aç değiliz."

"Aigo nasıl özlemişim seni." Annesi onun saçlarını okşayıp öpücükler verdikten sonra geri çekilmesini sağladı ve kendilerini öylece izlemeye devam eden Boyoung'a döndü. "Demek Junho'mun kalbini çalan güzel kız da sensin. Bahsettiğinden çok daha güzelmişsin." Kadın memnun bir ifadeyle gülümserken Boyoung onu tekrar selamladı. "Memnun oldum, anne."

Teyzesinin evin içinde kaybolması canını sıksa da mutfağa kadar annesini ve Boyoung'u takip etmeye karar verdi. Ancak annesinin uyarısı olduğu yerde çakışmasına sebep olmuştu. "Junho-ya! Nişanlınla çantalarınızı odana götür."

"Emredersiniz hanımım." Junho gülümseyip çantaları odaya olabildiğince oyalanarak götürmeye karar verdi. Burada ne kadar çok görev yaparak vakit geçirirse zaman o kadar hızlı geçer diye düşünmüştü. Boşa geçen vakit sadece zamanı yavaşlatmaya yarardı.

Boyoung önce onun arkasından baktı, ardından yeni tanıştığı bu tatlı hanımefendiyi mutfağa kadar takip etmeye karar verdi. Sabah Junho'nun kendine olan tavrı, kendini Junho'ya borçlu hissetmesine sebep olurken bugünü iyi geçirmek için kendine bir söz vermişti. "Anneciğim, siz yemek yediniz mi? Buraya aç gelmememiz büyük kabalık ancak Junho sizi erken gelip uyandırmaktan çekindi."

"Sorun değil, biz yedik sizi beklerken." Yaşına göre çok güzel bir yüze sahip olan bu kadın belli ki yemekten kalan tabakları topluyordu. "Bir çay yapalım, birlikte içeriz."

Boyoung mezeleri dolaba koyarken bu küçük tatlı mutfaktan hoşlandığını hissetti. Ancak iletişime geçmeyi reddeden ürkünç teyze hakkında Junho'dan buraya gelmeden önce biraz daha bilgi almayı dilerdi.

"Ağladın mı bakayım sen?" dedi birden Junho'nun annesi, Lee Soojin, ismi buydu. "Çok mu gerildin? Kız kardeşim yüzünden mi?"

Boyoung nazikçe gülümseyip kadıncağızı reddetti. Her gün olduğu kişiden uzakta, her gün yaşadığı yerden uzaktayken içini boşaltmak istemişti sadece bu sabah. Eh, teyzenin de eğer bu durum gerçek bir aile tanışması olsaydı gerilim yaratma etkisi olacağı kesindi. "Sorun yok, teşekkürler."

"Bu akşam..." Soojin hanım gülümseyerek. Sesindeki heves oldukça belliydi. "...Ddeokbokki yapalım, Junho çok sever, özlemiştir..."

"Yapalım anneciğim." diyebildi yalnızca. Junho hakkında az şey bildiğini farkına varmaya başlıyordu. Sabahları kahvaltılık gevrek yiyen birinin akşam yemeğinde ne sevdiğini bile bilmiyordu.

190204 • lee junho ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin