lonely

34 5 0
                                    


Ağrıyı iliklerime kadar hissettiğim bir geceydi yine. Bacaklarımın izin verdiği kadarıyla tuvalete koşmaya çalışıyordum. Yarı yolda yürümeyi reddeden bacaklarım yüzünden yere kapaklanmıştım. Dayanamayıp boğazımdan yukarı tırmanan kanla karışık yediklerimi kusmaya başladım. Kendimi şu an o kadar aciz ve çaresiz hissediyordum ki. Keşke dedim, keşke ölseydim. Ölüm benim için kurtuluş yoluydu. Ama kendimde ölümün soğuk kollarına atlayacak cesareti bulamıyordum. Evde kimse yoktu. Annem ile babam bir cenazeye gitmişlerdi. Her ne kadar beni de yanlarında götürmek isteselerde reddetmiştim. Duvardan destek alarak ayağa kalktım. Yeri temizlemek için banyodan bez almaya gittim. O sırada aynada kendimi gördüm. Çoktan ölmüş bir ölümlü. Elimi kulak hizamdaki saçlarıma götürdüm. Çok değil; sadece 2 yıl önce asla kestirmediğim belime gelen saçlarımın, şimdi böylesine kısa oluşu beni aynalara küstürüyordu. Hastalığım benden çok şey götürmüştü. İlik kanseriydim. Her ne kadar hızlı bir şekilde iyileşmiş de olsam hala izlerini yaşıyordum işte. Gözümün altındaki morluklara göz gezdirdim. Kabuslarım yüzünden günlerdir uyuyamıyordum. Ha bir de bu ani mide bulantısının doğurduğu kusmalar neden oluyordu morluklarıma. Gözlerimi yansımamdan kaçırdım ve yüzümü yıkayıp nefret ettiğim bu tattan kurtulmak için ağzımı çalkaladım.

Elime bir bez alıp yeri temizledikten sonra kafama bir bere taktım ve  üzerime bir kapüşonlu geçirip Şubat'ın soğukluğuna attım kendimi. Soğuk havayı daha çok seviyordum. Tenime vuran ayaz beni kendime getiriyordu.

Üzerimdeki ince kapüşonlu  uçuşurken hiçbir şey hissetmediğime yemin edebilirdim. Dağılmıştım ve toparlanacak gücüm yoktu. Ruhum beni terkedip gitmişcesine hissizdim.
Adımlarım nereye gideceğimi biliyordu.

Şehrin ucunda, işlek olmayan bir kentte yaşıyorduk. Yaşadığım yerin biraz ilerisinde terkedilmiş bir arazi vardı. İnşaatı yarım bırakılmış binaları ve yıkılmak üzere olan köprüsüyle tam bir serseri yeri denebilirdi. Buradaki inşaatı ne tamamlarlar ne de yıkarlardı. Neden buraya dokunulmadığını bilmiyordum fakat burayı seviyordum. Gözlerimi beton yığınına çevirdim ve arazide ilerlemeye başladım. Adımlarım yıkılacak gibi duran köprüye vardı.

Köprü altındaki büyük grafiti değdi gözlerime. Hafızamda canlanan anılar, bir cam parçası gibi tenime çizdi. Bu hissiyatı yadırgamadım ama dolan gözlerime engel de olamadım. Gözyaşlarıma engel olabilmek için dişlerimi deli gibi sıkarken titrek ellerim boyası silikleşmiş duvara değdi.

"Hoş bir grafiti değil mi?" Kulaklarıma ulaşan sesle olduğum yerde sıçradım ve ellerimi hızlıca ceplerime soktum. Gerildim ve sessiz kaldım. Birkaç dakika hakimiyet süren sükûttan sonra tekrar konuştu.

"Pekala, sanırım kendime başka bir yer bulmalıyım." Ve adım sesleri gitgide uzaklaştı.

Gittiğinden emin olduğumda duvar dibine oturup bacaklarımı kendine çektim. Kollarımı bacaklarıma sarıp kafamı dizlerime koydum. Gözlerimi kapatıp anıların beni pençesine kıstıracağı sırada yaklaşan adım sesleriyle sinirle kafamı kaldırdım fakat pozisyonumu bozmadım.

"Üzgünüm ama heryeri kapmışlar. İşimi halledip gideceğim zaten, sen rahatını bozma."

Cebinden çıkardığı birkaç şeffaf poşete beyaz bir toz doldurmaya başladı. Aracıydı anlaşılan. Bilmediğim bir şarkı mırıldanmaya başladı. Mırıldandığı şarkı ruh halimle bir bütün halindeydi.
Cebimden sigara paketini çıkarıp dudaklarıma bir dal yerleştirdim. Çakmağımla can verirken sigarama, yanımdaki çocuk bana bakmaya başladı. Aniden dudaklarımdaki sigarayı alıp yere attığında kaşlarım çatıldı. Bir şey demeden yeni bir dal yaktım. Onu da dudaklarımdan alıp ayağıyla ezdi.

"Neden böyle bir şey yaptığınızı sorabilir miyim?"

"Kendine zarar vermeni istemedim."

"Neden böyle bir şey istediniz? Ayrıca bunun sizi ilgilendirdiğini sanmıyorum."

"Bilmem, sadece istedim. Ayrıca şu an yanımda dolaylı yoldan intihar eden birisini istemiyorum."

"Öyleyse yanımdan gidebilirsiniz. Ben de şu an yanımda aracı istemiyorum."

Bana anlam veremediğim bakışlar atarken torbaları cebine koydu. Göz altları fazla mordu. O da madde kullanıyor gibiydi. Arkamdan gelen bir ses gözlerimi ondan ayırmama sebep oldu.

"Bera! Buraya gel, sana birilerini bulduk."

Çocuk hızla yerden kalkıp ona seslenenlerin yanına gitti. Bera... Farklı bir ismi vardı. Tekrardan yalnız kalınca uykumun geldiğini fark ettim. Eve gitmek yerine olduğum yerde kıvrılarak uyumaya karar verdim. Üşüyordum, hem de çok. Umursadığım pek söylenemezdi. Soğuk havanın bedenimi uyuşturmasıyla kendimi uykunun kollarına attım.

AwarendHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin