"Bilmiyorum. Gerçekten hiçbir fikrim yok, Gün ışığı. İçimi yiyip bitiren bir merak var ama sorularıma cevap verebilecek kimse kalmadı gibi. İçimde kutsal bir arayışın buhranları yok, bu daha çok bir çocuğun 'Kar neden beyaz, deniz neden tuzlu?' diye kendi içinde fantastik cevaplar aradığı basit sorular. Bana basit gelmese de en aptal insanın bile cevap verebileceği sorular.
"Tabii sen bir kedi olduğun için senden dediğim her şeyi anlamanı beklemiyorum. Ama eminim sen bile böyle durumlarda ne yapacağını daha iyi biliyorsundur; söylesene Gün ışığı, annen ölseydi ne yapardın? Bu benim için cevaplaması o kadar zor bir soru ki, sana sormaktan başka çarem kalmadı. Aslında bu gerçekten çok zor bir durum, anlıyorsun değil mi? Onun eksikliğini yıllardır hissediyordum zaten. Bugün sadece bedeni bu dünyadan silinmişken kalbimde bu kadar acı hissetmem normal mi sence?
"Bana sorarsan değil. Bence senin kardeşlerin daha üzgündür şu an. İki gündür kimse onlara yemek vermemiştir, büyük ihtimalle yine Bayan Kim'in çiçeklerini dağıtmışlardır. Çoğu kedi senin kadar şanslı değil. Gerçi çoğu insan bile senin kadar şanslı değil."
Son 48 saattir yaptığım gibi Jeon'un bana verdiği yatakta uzanmış, Gün ışığı ile konuşuyordum. Aramızda bu kısacık sürede sıkı bir bağ geliştirmiştik. "Ne zaman sana baksam aklıma o geliyor, acaba seni almakla kötü mü ettim?" Kedi bana bilmiş bir bakış atıp arkasını döndü. Böylelikle muhabbetimiz son bulmuş, zaten sohbeti beni sarmayan kedi beni düşüncelerle baş başa bırakmıştı. Çok değil bunda birkaç hafta kadar önce de bu hislerle boğuştuğumu anımsadım. Belki bu kadar ağır değil ama buna benzer bir şeyler hissettiğimi.
Dediğim gibi birkaç hafta kadar önce annem yalnızca üç günlüğüne bir yere gitmişti. Nereydi acaba, hiç sormamıştım, o da aynı şekilde hiç söylememişti. İşte o üç gün içerisinde evde yalnız kaldığım zaman diliminde düşünecek çok vaktim olmuştu. Ne yapacağım, demiştim kendi kendime, bir gün bu dünyadan tamamen göçtüğünde ne yapacağım? Ölümün varlığını hiç görmezden gelmemiştim. Onun da benim de bir gün bu yüksek tavanlı, eski ve kasvetli evden gideceği kesindi. Beklenmedik olan birimizin arkasında o tavanlardan sarkan bir beden bırakmış olmasıydı.
Ölümü kaderin akışında hiçbir sekteye yol açmamıştı. Gün ışığının da bana katıldığı gibi, yokluğu sadece kedileri etkilerdi. Belki sürekli ismini unutsalar da anneme değer veren komşuları üzülürdü. Bir de hep yapmak isteyip de hiç yapamadığı planlar kalırdı evin içinde. Taşınmak istediği evin içinde, değiştirmekte zorluk çektiği ampullerin ışığında, yüksekliğinden şikayet ettiği duvarlarda. Ama hep bir yerlerde o olacaktı.
Annemin cenazesi, annem ölmeden çok önce planlamıştı. Annemin ölümü, bedeni o tavandan sallanmadan önce gerçekleşmişti. Kimse farketmese de annem içten içe ölüydü. Ben buna yıllardır şahit oluyordum, elimden gelen tek şey buna seyirci kalmak olsa da ölü bir anneyle aynı çatı altında bi ömür geçirmiştim.
Babamın gittiği zamanı pek hatırlamıyorum, neden gittiğini ya da o gitmeden önce ki hayatımızı. Annemin bazen kendi kendine konuşurken duyardım. "Neden," derdi. "Ufak oğlunu neden bırakıp gittin?"Aslında ben 18 yaşıma gelene kadar annemle aramız bu kadar soğuk değildi. Hatta annem bana fazlasıyla düşkündü. Okula adımımı attığım ilk andan itibaren yanımda olmuştu. Evde yalnız kalmaktan nefret eder, bu yüzden ben okuldan çıkana kadar kapıda beklerdi. Her teneffüs üstünü başımı kontrol ederdi ve yemeğimi bana o yedirirdi. Bu ortaokula kadar böyle devam etse de bir süre sonra bu kadar ilgiden sıkılmıştım. Sınıfta adım anne kuzusuna çıksa da onu üzmemek adına bir şey demiyordum. Şimdi bu anlar aklımda canlandıkça midemde bir acı oluşuyor. Onu kendimden uzaklaştırmaya karar verdiğim zaman hissettiğime benzer bir sancıydı bu. Midemi saran acı kasıklarımdan göğsümün en üstlerine kadar kıvrıldı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hostage To A Suicide/Kookmin
Fanfiction"Merhaba Bay Jeon. Kedim ve beni evinizde misafir eder misiniz? Annem aynı sizin bebekleriniz gibi tavandan sarkıyordu da."