Upuzun bir yol, satırlarım, bir bardak kahve ve yanımda olan bir kaç kişi...
Keyifli okumalar.1.Bölüm:Uçurtma
*Özgür gibi gözüküp gökyüzüne mahkumdu uçurtmalar.*
Yağmurun yeryüzünü huzurla doldurduğu bir günde şemsiyeye gerek duymadan huzura kollarımı açmıştım. Favela ruhlu sokaklara ses katıyordu yorgun adımlarım. Elimde ki çocukluğumdan kalma uçurtma ile uçuruma doğru adımlıyordum.
Uçuruma vardığımda boş gözlerim uçsuz bucaksız gibi gözüken ama aslında okyanusa sığınmış denizi taramaya başlamıştı.
Hırçın ve inatçı dalgalar sertçe çarpıyordu kayalara.
Yağmurun durmayacağını anladığım da yere çöküp denizin buram buram mavi kokan kokusunu ve yağmurun toprağa bahşettiği kokusunu içime çekiyordum.
Çantamdan suyumu çıkarıp bir yudum içerken aklımda ki düşünceler adeta bedenime milyonlarca iğneyi saplıyordu.
Gözlerim dolarken yavaş yavaş doğruldum. Vücudumu dik tutarken adımlıyordum uçurumun ucuna doğru.
Küçük bir kasabanın ölüm uçurumu bilinirdi bu uçurum. Ne acılar verdi geride kalanlara, ne huzur verdi bu dünyadan uçup gidenlere.
Benim geri de acıyla bırakacağım birisi yoktu. Ama acıyla bırakıldığım doğruydu.
Ailem huzura kavuşurken ben burada yağmurun altında sönmeyecek alevlerle yüreğimi sorguluyordum.
N'apmalı yüreğim, sen söyle! Ben de mi gitmeliyim, ölüm kaderimi kendim mi yazmalıyım? Yoksa ruhsuzlaşmaya başlayan ruhumla sonuna kadar tek başıma mı gitmeliyim?
Bu düşünce terazinin dengesini bozarken gitmemeyi seçmiştim. İçimde birden dolup taşan umuda borçluydum belki de yaşamımı.
Yağmur yavaş yavaş dururken sırılsıklam olmuş halime aldanmayıp her hafta buraya gelip uçurduğum uçurtmamı özgürlüğe kavuşturmak üzereydim.
Rüzgarı ıslak tenimde hissederken gelen ürperti tüm vücudumu sarmıştı. Ama kısa süreli bir sarılıştı bu, beni bana verip kendimi iyi hissettiren bir sarılış...
Uçurtmayı havalandırdığımda bordo rengi gökyüzünün rengiyle karışıyor, uyumla dans ediyordu.
Gözlerimin uçurtmaya "gel beni de al, beraber uçalım!" dediğini hissetmiştim.
Ama bu kadar özgürlük yeterdi ona, artık gerçek hayata dönme, çocukluğumdan çıkma vakti gelmişti. Kendime doğru çekerken bir an olsun rahat kafam düşüncelerle dolmaya başlamıştı.
Uçurtmayı her kendime çekişimde büyüyordum. Çocukluğum ardımdan koşarken düşmüş, dizleri yaralı bir şekilde ardımda kalmıştı hüzün dolu gözlerle bana bakarken. Ben ise acımasızca bırakıyordum "düş! Dizlerinde ki yaranın tadını çıkar çocukluğum, büyüyünce nelerle tanışacaksın" diyordum o küçük çocukla konuşurken.
Sonunda uçurtmayı elime aldığımda özgürlüğünü de elime almıştım sanki. İpi etrafına her sarışımda sanki onu idama sürüklüyordu parmaklarım. Ama bidaha ki hafta yeniden doğacaktı, benim gibi. Sonra da o ölecek ben ise büyüyecektim.
Derin bir nefes alırken elimde ölen çocukluğum ile eve doğru yürümeye başladım.
Kulaklarıma kulaklıklarımı takarken kendimi ezgilerin eşsiz dansına bırakıyordum. Düşüncelerle boğuşurken sonunda eve geldiğimi fark ettim. Kapıyı açıp içeri girdiğim an telefonuma gelen bildirim sesiyle elim telefonuma gitti.
053021*****:Özgür gibi gözüküp gökyüzüne mahkumdu uçurtmalar :)
-Bölüm sonu-
Beğenerek yazdığım bölümü beğenerek okumanızı umuyorum :)

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzaklardan Sarıldığım
Teen FictionKilometreler sevmeye, yüreğe dokunmaya, yüreğinle sarılmaya engel miydi? Değildi.