Bir şeyler hakkında yazıyorum. Duygular, insanlar, dünya. Dünya küçücük, duygular insanlarda saklı ve insanlar birer çakıl taşı. Çakıl taşları küçük, küçücük. Ama gel gör ki yetmiyor kelimler çakıl taşılarına sığınacak kadar küçük duyguları anlatmaya.
Gerçi Tolstoy bile açıklayamamış duygularını tam anlamıyla. Kafka da ziyadesiyle öyle. Hani şu büyük yazarlar. Kendimde yazma cesaretini nasıl buldum böyle insanların varlığına karşın bilmiyorum. Varlık diyorum çünkü onlar ebedi insanlar. Ölümsüzler, çünkü yazabilmişler.
Peki ya ben? Unutacağım, unutulacağım, yok olup gideceğim şu küçük dünyanın hengamesinde. Ayak uyduramayacağım hızlı ritimlere ve uyum sağlamakta zorlanacağım aşırı yavaş melodilere.
Tanrım, bilirsin ben tanrısızım. Yorulduğum vakit isterdim biri yardım etsin. İlahi bir güç, benim erişemeyeceğim. İnsanlığın ötesinde, ihtiyaç duyarım böyle bir yardıma. Ama acı veren ne biliyor musun? Boş gökte bir tanrı olduğuna inandığım zamanlarda da kimse bana yardım etmedi. Söyle bana şimdi, şayet haksızsam... Haklı olduğumun bilincinde haksızmış gibi yazmak zor, ihtimal vermek zor. Haklıyım çünkü, biliyorum.
Söyle şimdi, inanmadığım için suçlayabilir misin beni, tartar mısın hani şu dengesi hassas olduğuna inanılan terazinle haklılığımı? Cevabı biliyorum, yapamazsın. Yoksun çünkü ve ben bir deliyim sana ithafen konuştuğum için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çanlar Bizim İçin Çalıyor
PoetryŞiirsel bir şeyler. Denemeler, yazılar. Hayır, kimse için aşk acısı çekmiyorum.