İyi okumlar 🦊
İki bedenin nefes alışverişlerinin yayıldığı odadan nefes sesleri ve duvardaki saatin tıkırtısından başka hiç ses çıkmıyorken iki ruhun da hissettiği yorgunluk odanın soğuk havasına karışmıştı. Dışarıda esen rüzgâr insanların tenine çarptığında ısıtmasına karşın evin bu bölümü çok soğuktu. Aksi halde iki beden bu denli üşüyemezdi. Kadın elleri dudaklarında, gözleri adamın bedenin her hareketini izlerken titredi; Yağız Hazan'ın vücudunun hafifçe titrediğini görünce gözlerini kıstı, evin içinin gerçekten soğuk olduğunu düşünmemişti. İçine dolan soğuğun vücudunda gezinmekten sıkılmayan gerginlikten olduğunu düşünüyordu. Çünkü kadının da kalbinin titrediğine inanamazdı.
"Bu ev soğuk mu?" Adam sesinde şaşkınlığı taşırken Hazan'ın kendisinden bir saniye bile ayrılmayan gözlerine adını koyamadığı bir duygunun yayıldığını görünce kadının badem gözlerinden çekti kendi yeşil gözlerini. İçinden biraz sonra başlayacakları geçiyordu.
"Dalga geçiyorsun galiba?" Yağız cevap vermek için dudaklarını birbirinden ayırmıştı ki kadının cevap değil karmaşa istediğini fark etti. Sustu çünkü kadın kendini süzerken kalbi cevap verecek gücü kendinde bulamıyordu. "Elinde yemekle benim bile nerede olduğunu bilmediğim evin kapısına geliyorsun ve söylediğin şey bu ev soğuk mu mu?" Hazan tek kaşını yukarı kaldırmış, sesiyle hesap soruyordu adama, kelimeleri bedenini terk edeli uzun zaman olmuş olmalıydı.
"Hazan." Dedi gün yüzüne çıkmış yorgunluğuyla. Kadının sorusuyla bambaşka bir şey söylediğini anlamıştı. "Bak ben o günle ilgili senden defalarca kez daha özür dileyebilirim ama sence de bu koca bir zaman kaybı olmayacak mı?" Yağız yutkunurken buraya gelme amacını çoktan unutmuştu. Hazan'ın ne demek istiyorsun bakışlarını izledi birkaç saniye, kadının arkasında bıraktıklarının gözlerine sabitlendiğini görüyordu. "Benim sana söylediğim hiçbir özür cümlesi içindeki öfkeyi dindirmeye yetmeyecek çünkü sen bana olan öfkeni kalbinde değil zihninde hissediyorsun." Bu gerçek anlamsızca canını acıtırken Hazan'ın aralanan dudaklarını bakışlarıyla bastırdı birbirine. "Sen aklınla bu saçmalığı yaşadığını kabul etmediğin sürece bu kızgınlığını dindiremeyeceksin." Adamın her cümlesi Hazan'ın gözlerindeki kargaşaya onu durmaya gelen bir polis gibi tesir etmişti.
Düşünceleri kırıp dökmeye odaklanmışken Yağız'ın ağzından çıkan gerçekleri püskürtecek bir itiraz cümlesi üretememişti. Oysa kadın iki aydır adamın söylediği saçmalığı unutmak için hiç bilmediği bambaşka bir ülkede Yağız'ı düşünceleriyle yerden yere vurmuştu. Sinan? dedi zihni kadını daha yıkmak istercesine; Sinan'ı yüzünü bir daha görmek istemeyecek kadar söndürmüştü gönlünde. Çünkü kalbinin bu hâlde olmasının tek suçlusu onlardı ama bir dakika önce adamın söylediklerini duyunca kendi elleriyle ördüğü gerçeğine güçlü bir darbe indirilmişti; Hazan da mı suçluydu kalbinin paramparça olmasında? Bu soruyla gülümsemeye çalıştı kadın.
"Yağız," kadın dudaklarını yukarı kıvıramadıkça gözlerinin dolmasına dayanamıyordu. "Ben çok yorgunum." Ve adam duymayı hiç beklemediği cümleyle kesilen nefesi karşısında ne yapacağını bilemedi.
Aslında sustuğundan beri Hazan'ın bir şey söylemesini bekliyordu ama evinden çıkıp arabasına bindiğinden beri kadının karşısına çıktığında Hazan'ın onun yüzüne bir şeyler fırlatacağını düşünüyordu. Ya da alayla iğneleyebilirdi kadın onu. Çünkü kadın bunları ilk öğrendiğinde böyle olmamış mıydı? Hazan otel odasında duyduğu her cümlenin arkasında sevdiği adam olduğunu bilmesine rağmen Yağız'ı kanatmak içinde uğraşmamış mıydı? Hem de bu kanatmayı kendi çaresizliğini göstermeye çalışarak yapmamış mıydı? Boğazına düğümlenen havayı çözmek için yutkundu Yağız. Hazan'ın yanağına doğru süzülen yaşı görünce hışımla ayağa kalkıp onun oturduğu koltuğun yanına çöktü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEÇİM
FanfictionYanlış olduğunu bile bile kardeşinin gururu için o yolda ilerlemeye karar vermiş bir genç bir kadın hikayesi...