Merhaba kitap sever dostlarım. Öncelikle kendimi tanıtayım ben Arya Deniz. 19 yaşındayım. Wattpad te daha önce kitap yazmadım ve okumadım. Biraz teknolojiye uzağım. Kendi başıma yazdığım hikayeleri arkadaşlarıma okutuyordum ve güzel yorumlar alıyordum. Ve bir arkadaşımın önerisiyle burada kitap yazmaya karar verdim. İlk kitabım olduğu için biraz saçmalayabilirim beni lütfen mağzur görün. Umarım sizinle birlikte güzel yerlere gelirim Şimdiden teşekkür ederim.
Bahçede salıncağa oturup öylece ağaçlara bakıyordum kuşların cıvıltısı yaprakların hışırtısı tenimi yalayıp geçen rüzgar...şu an tam anlamıyla anı yaşıyordum ne geçmişi düşündüm ne geleceği sadece anı yaşıyordum...aniden yanımda o belirdi yanıma oturdu bende onun dizine yattım o kadar huzurluydum ki hayatta başka hiç bir şey istemiyordum. Saçlarımı okşamaya başladı
"Meleğim Hintli yazar Rabindranath Tagore' yi biliyor musun?" Bu ismi ilk defa duymuştum "hayır bilmiyorum büyükbaba" bir süre bekledi ve sonra anlatmaya başladı " Tolstoy zamanında insan niçin yaşar sorusuna cevap aramış bazısı evlenip çoluğa çocuğa karışmak olduğunu, bazısı kariyer için yaşanmalıdır. Tagore ise insan sevdikleri için yaşamalı demiş kendinden daha çok değer verdiklerin için yaşa" bir süre sustu başımı dizinden kaldırıp ona baktım
" sen hep sevdiklerin için yaşa kızım hep sevdiğin için yaşa hayattaki gayen bu olsun" yanağından öptüm "ben senin için yaşayacağım"
"o kadar emin olma inan bana ileride aklını başından alan biri olucak ve onun için yaşayacaksın"
"Hayır başkasını istemiyorum" boynuna sarıldım. Seni seviyorum koca çınar...5 yıl sonra
Evet.
Şu anda dünyanın en olmamam gereken yerindeydim. Karşımdaki 3 kişi önlerinde diz çökmüş kıza bir şeyler söylüyordu ama tam duyamıyordum sonra içlerindeki kız karşısındaki kıza bir yumruk geçirdi
Aman Tanrım!
Hemen polisi aramalıydım. Sırt çantamdan telefonumu çıkardım. Tam polisi arayacakken bir mesaj geldi ve mesaj sesi boş terasta yayıldı
Lanet olsun!
İçlerindeki siyah saçlı çocuk sakladığım duvara doğru gelmeye başladı
Hayır hayır gelme.
Başımı eğip gözlerimi sımsıkı kapattım tepemde dikildiğinde gözlerimi açtım ve yanımdaki koca ayakkabılara bakmaya başladım. Bakışlarım ayaklarından başlayarak gözlerinde durduğunda yüzümü kapatan siyah saçlarımın arasından yeşil gözlerine baktım. Çok uzundu. Kolumdan tutup sakladığım yerden beni çıkardı. Elindeki telefonu büyük bir ustalıkla alıp cebine koydu.
Beni karşıdaki uzun boylu çocuğa doğru götürmeye başladı
Bunlar hep uzun boyluydu.
karşıdaki çocuk bana arkasını dönüktü sinirle çenesini sıvazladığını görebiliyordum. Sonunda bana döndüğünde bakışlarımı yerden alıp gözlerine baktım kahverengileri derindi gece olmasına rağmen seçebiliyordum.
"Bak sen burda küçük bir fare varmış" dudakları yana kıvrıldı. Normalde olsa o hayvanın adını duysam küçük bir kriz geçirebilirdim fakat şu an korkudan kıpırdayamıyordum. Bakışlarımı yüzümü kapatan saçlarımın arasından yandaki kıza çevirdim kollarını bağlamış mavi gözlerini üzerime dikmişti. Son olarak yerde yumruktan sonra bayılmış kıza baktım. Umarım ölmemiştir.
Önümdeki çocuk psikopat gülümsemesini silmeden konuştu
"Bu küçük fareyi küçük bir gezintiye çıkar. Sonu olmayan bir gezinti." Son cümleyi derinden söyledi. Söylediği şeyi ilk başta anlamadım. Anladığında çok geçti bunlar beni öldürecekti.
Aman Tanrım!
Çocuk beni kolumdan tutup arkasından sürüklemeye başladı. İçeri bara girdiğimizde gözüm Tina yı aradı sonunda bulduğumda avaz avaz bağırmaya başladım. Bana arkasını dönüktü. Ne yazık ki duymuyordu. Barda dans eden insanların arasından gidiyorduk. Hiçbirinin umrunda değildim sanırım böyle olaylar onlar için sıradandı.
Yani ölüm gibi...
Çocuktan kurtulmaya çalıştım ama ahtopot gibi yapışmıştı. Beni barın dışına çıkardığında bağırdım "bırak beni hey sana diyorum" duymazlıktan geliyordu. Biraz daha yürüdüğünüzde otaparkta park edilmiş bir arabaya yöneldi. Yolcu kapısını açıp beni resmen içeri tıktı.
"Hey bırak beni sana diyorum" cama vuruyordum arkaya geçmeye çalıştım aklım sıra kaçacaktım gelip sürücü koltuğuna oturdu. Ve cebinde bir şey aradı bir yandan da kolumdan tutuyordu. Çabamın boşuna olduğunu biliyordum ama yine çırpınıyordum
Belki bir mucize...
Kapıyı açmaya çalıştım ama kilitliydi. Sonunda aradığı şeyi bulmuş gibi gülümsedi. Bana döndü elindeki beyaz bezi burnuma dayadı.
Gözlerim kapanıyordu "iyi uykular"