Bölüm2 "Doğru"

13 2 2
                                    


Evet.
İşte şimdi bitmiştim.
Yavaşça yaslandığım araba kaputundan çekildim. Siyah gözlerimi kahverengilerden alıp yandaki mavilere çekmiştim.
Bunlar onlardı ah Tanrım
Hemen olağanüstü zekâmı kullanarak kaçmak istedim ama tabiki iki metre koşamadan yakalandım. Adının Dean olduğunu öğrendiğim çocuk beni kolumdan tutup arabanın önüne sürükledi. Ah benim canım kolum. Bugün epey zarar gördü. Birde sanki bilerek yapıyorlar gibi en sevdiğim kolumu çekiyorlar.
Arabanın önünde durduğumuzda kız arabadan indi ve karşıma dikildi.
Tipsiz sürtük.
Bu kızda sevmediğim bir şey vardı ama çözemiyordum. Sırtımı dikleştirip ona baktım burun burunaydık. Benimle aynı boydaydı. Çoğu erkeğe göre siyah saçları, mavi gözleri ve sert yüz hatlarıyla göz kamaştırıcı görünebilirdi fakat sadece makyaj güzeliydi.
Dolgun dudaklarını aralayıp konuştu "görünüşe göre Alex işi tam becerememiş"
Sesini ilk defa duymuştum duygusuzdu. Beni baştan aşağı süzdü.
"Minik fare kaçmayı başarmış aferin sana ama seni Alex' in öldürmediğine pişman olucaksın" lafı bittiğinde dolgun dudakları yana kıvrıldı ve şeytani bir gülümsemeye dönüştü.
Sinirle soludum. "Bana bak barbie bir daha o hayvanın adını söylersen içimden bir yaratık çıkar ve sonuçları kötü olur anladın mı"
Kollarını gövdesinde birleştirdi ve takılması gereken nokta sadece buymuş gibi konuştu "barbie? Ah canım teşekkür ederim" Tanrım bunun soğukkanlılığı beni öldürücek.
Bende aynı rahatlıkla onu taklit ederek konuştum "Ah canım sen olayı tamamıyla yanlış anladın ben onu plastik ve beyinsiz olduğu için demiştim" aynı şeytani gülümsemeden yüzüme yerleştirdim ve sırtımı daha da dikleştirirken ona baktım.
Bu rahatlığım nereden geliyor anlamış değilim şimdi beni öldürecekler!
Aslında kıza neden böyle davrandığını da bilmiyordum her neyse
Cevap vermeden bir süre bekledi. Şeytani gülümsemesi solmuştu. Kız bana doğru gelmeye yeltenince Dean onu tuttu ve ölümcül bir bakış attı. Kız Dean' e baktı ve sonra arabanın yolcu koltuğuna bindi.
Oğlan kulağıma eğilip fısıldadı "fare ha?"
Artık dayanamıyordum birden kendimden beklenmeyecek bir harekette bulundum bağırarak oğlanın kucağına atladım. Arabadaki kız bakışlarını bize çevirdi ve dolgun dudakları ısırdı. Bakışlarımı dibimde duran bir çift kahverengi göze çevirdim. Çocuk ruhsuz bakıyordu.
Sanki her gün biri kucağına atlıyor.
"İn kucağımdan" hemen kucağından indim
Çocuk arkasını dönmüş üzerini başını düzeltiyordu kız desen bu sefer parmağını ısırıyordu ve başka alemlerdeydi.
Tanrım bu bi fırsat
Hızlıca maraton koşucusuymuş gibi yolun üzerindeki ormana girdim o kadar hızlı koşuyordum ki yerdeki kızmızı yapraklar görünmüyordu. Çocuk kaçtığımı anlamış olacak ki sesini duyuyordum ne dediğini tam anlamıyordum biraz önce başımdan aşağı su döken amcanın kulübesi gözüme çarptığında oraya koşuyordum ki Dean arkamdan gelip bir eliyle kolumu kavradı diğer eliyle ağzımı kapattı
Lanet Olsun!
Beni hızlıca Alex' in yanından geldiğim ormana sürükleyerek götürüyordu kulübeden tamamen uzaklaştığımda ağzımda duran elini çekti
"Bana bak küçük fare-"
Tekrar istemsizce bağırdığımda ağzımı tekrar kapadı ve cümlesine devam etti.
"Kes sesini sakin dur yoksa o güzel kafanı kesip arabama süs diye asarım"
Ruh hastası.
"Yok siz gerçekten manyaksınız"
"Sana çok konuştuğunu daha önce söyleyen oldu mu" Alex söylemişti.
Cevap vermeyerek kollarımı bağladım yürümeye devam ettim sonra aklıma gelen şeyle durup ona baktım
"Yine ne var ne bakıyorsun"
"Sen az önce kafamın güzel olduğunu mu söyledin?
Ah aman Tanrım az önce bu cümleyi kuran ben miydim?
Sıkıntıyla nefes vererek yüzünü sıvazladığında iç sesim ciyak ciyak bağırırken bir kez daha kendime lanetler okuyordum
Yürümeye devam ettim Dean' e yan bir bakış attım "O kızla derdiniz neydi?"
"Çok soru soruyorsun küçük-" lafını tam devam ettirecekken sustu. Bir çığlık daha kaldıramazdı sanırım
Sonunda uçuma gelmiştik gelene kadar bir çok kaçma denemem oldu ama hepsi başarısızdı.
İsmini hala bilmediğim bilmekte istemediğim kız çoktan gelmiş ve Alex' le bir şey konuşuyordu. Alex geldiğimizi görünce yeşil gözlerini bize çevirdi
"Senden daha iyi bir iş beklerdim Gardener"
"Bravo beni yakaladın" Alex ellerini havaya kaldırıp öylece yanımdaki Dean denilen çocuğa baktı. Dean kıza bir işaret verdi. Sanırım Alex görmemişti. Kız hemen belindeki kemerden bir şırınga çıkarıp Alex' in boynuna sapladı
Tanrım bu gözler daha neler görecek!
Alex biraz çırpınıp bayılınca kız onu arabaya sürükledi ve arka koltuğa yatırdı. Yanımıza gelerek bana ters bir bakış attı ve Dean' e dönerek dudaklarını araladı.
"Malikaneye götürüyorum oraya gel işi hızlı bitir."
"Birincisi tamam ikincisi bana bir daha emir verme!"
Bunlar nasıl arkadaştı böyle
Kız sinirlenmiş olacak ki yanımızdan uzaklaşıp arabaya bindi ve gözden kayboldu.
Evet. Bu ruh hastasıyla tek başıma kalmıştım.
"Evet Rebecca nerde kalmıştık"
Tanrım adımı nereden biliyordu!
"Sen benim adımı nereden biliyorsun"
"Sadece adını değil"
Ne?
"Senin hakkında senin bile bilmediğin çok şey biliyorum"
Bu çocuk ne diyordu!
"Se-sen kimsin ve ne saçmalıyorsun"
"Neyse bunları konuşacak daha çok vaktimiz olacak şimdi yarım kalan işi bitirelim"
Uçuma yürüyüp beni arkasından sürükledi.
Bu çocuk resmen ciddiydi!
"Tanrım beni burdan atacak mısın?" korkuyla sordum.
Bir süre bana baktı. Sonra dudakları yana kıvrıldı. Sonra elini pantolonunun beline attı ve kabzası işlemeli bir bıçak çıkardı
"Merak etme Rebecca burdan atmayacağım boğazını keserek öldüreceğim"
Aman ne rahatladım!
Kanım dondu korkuyla ona baktım. Resmen bir gün içinde hayatımda daha önce yaşamadığım macera yaşamıştım.
Ah bana birşey oluyor.
Sonra bıçağı tekrar eski yerine koydu.
"Korkunca çok komik oluyorsun" bu cümleyi söylerken yüzünde mimik oynatmadan donuk bir ifadeyle bana baktı.
Öküz.
Kolumu ondan kurtardım. Sinirle soludum
"Yeter bu kadar oyun bırak beni" bir şey demesini beklemeden Alex' in arabasına yöneldim. Ailemi artık aramam gerekiyordu. Araba açıktı içinden çantamı aldım. Bayılmadan önce cebinde bir şeyler ararken telefonumu torpido gözüne atmıştı. Gözü açtım ve içeriden ekranının bazı yerleri kırılmış telefonumu aldım. Hızla arkamı dönüp yürümeye başladım
"Hadi ama sadece biraz eğlenmek istemiştim" alayla kurduğu bu cümleden sonra hızla arkamı ona döndüm.
"Sen başkalarına acı çektirmekten zevk mi alıyorsun"
"Bana sesini yükseltme"
Tanrım bu çocuk resmen çift karakteriydi yada bir ikizi vardı ve ben arkamı dönünce değişiyorlardı emin değildim. Birden alayla konuşup arkasından bağırarak kızıyordu.
Anlamıyorum.
Cevap vermeden arkamı döndüm hızla ormana girdim
Aşağılık pislik.
Telefonumu açtım ve açar açmaz mesajlar ve aramaların ardı arkası kesilmedi
Tanrım. Evdekiler.
Aramalar bayağı fazlaydı mesajlara girmedim ve direk annemi aradım.
Çaldı. Çaldı
"Rebecca sen nerdesin seni o kadar çok merak ettik ki" annemin bağırarak söylediği cümleden sonra alçak sesimle konuştum.
"Anne ben iyiyim"
"Ah tatlım sen iyisin" rahatlamış gelen sesinden sonra gülümsedim.
"Bir arkadaşımda kalmıştım akşam haber veremedim telefon çekmiyordu ben üzgünüm"
"Ah tatlım neredesin baban seni almaya gelecek"
Nerede olduğumu bilmiyordum kulübenin oraya gelmiştim yaşlı amcaya sorabilirdim fakat cesaretim yoktu malüm kendisi çok misafirperverdi.
O anda gözüme tahtadan bir ok çarptı bir kazığa tuturulmuştu ve üzerinde "yedi kızlar" yazıyordu
"Yedi kızlar"
"Tamam bebeğim oradan ayrılma"
Telefonu kapatıp çantama koydum ve yola çıkıp beklemeye başladım. Aklımı tırmalayan bir sürü soru vardı. Dean denilen çocuk kimdi ve adımı hatta benim bilmediğim şeyleri nasıl biliyordu. Hayatımda daha önce karşılaştık mı diye düşündüm ama hayır yüzünü hiç görmemiştim. Alex' e ne yapacaktı benim yüzümden onu öldürmemelerini umuyordum. O kız kimdi ve neden dün gördüğüm kıza yumruk atmıştı. Bunların dertleri neydi?
Aklımı karıştıran bir sürü soru...
Biraz bekledikten sonra babam nihayet gelmişti.
"Rebecca tatlım seni çok merak ettik hem sen burada ne yapıyorsun?"Bana sarılıp alnımdan öptü.
"Baba inan bana haber verecektim arkadaşımın evi ilerdeki kulübe"
Yaşlı amcanın kulübesinin olduğu tarafı gösterdim.
"Ah tamam neyse bunları evde konuşuruz hadi bin arabaya" ondan ayrılıp arabanın yolcu koltuğuna oturdum. Oda gelip oturunca yola çıktık.
"Bu üstünün hali ne bir şey saklamıyorsun değil mi?" Üstümü süzdü.
"Hayır biliyorsun biraz sakarım buraya geldiğimizde düştüm." Sonuçta yalan değildi.
"Peki Tina ile bara gidip neden onu tek başına bıraktın? Hem bara gitmek için izin istediğini sanmıyorum."
Sorular üst üste gelmişti. Kaçamak bir cevap verdim.
"Ben üzgünüm tek başına gitmek istemedi onunla gittim ve onu bırakmak istemezdim arkadaşım ısrar etti."
Evet. Yalan konusunda mükemmeldim.
Başını salladı ve yola odaklandı. Bende yolu izledim. Alex beni barda bayılttı ve giderken yolu görmemiştim. Sonunda yeni taşındığımız eve geldiğimizde eski yaşamımı özlediğimi fark ettim. Arabadan indiğimde eve girdim. Annem koltukta oturmuş beni bekliyordu beni görünce yanıma gelip sarıldı
"Ah tatlım çok korktum"
"Anne iyiyim odama çıkmak istiyorum"
Benden ayrıldı.
"Peki tatlım"
Anneme bir gülümseme gönderdikten sonra merdivenlerden yukarı çıktım odama girdiğimde çantamı küçük koltuğuma fırlattım ve dolabıma yöneldim. Dolabı açtığımda siyah bir atlet ve siyah eşofman altı aldım. Onları yatağın üzerine bıraktım. Banyoya gidip üzerimi tamamen soyundum. Duş kabininin içerisine girip ılık suyu açtım bugün yaşadıklarım benim gibi sıradan hayatı olan bir kız için çok fazlaydı. Yandaki raftan şampuanı aldım ve başıma döküp köpürttüm. Saçlarımı durulayıp kabinden çıktım askıdan bornozumu alıp giydim saçlarıma da bir havlu sarıp banyodan çıktım. Yatağın üzerine yattım ve uzanıp koltuğa attığım çantamdan telefonumu çıkarıp gelen mesajlara göz gezdirdim. Annemden ve babamdan gelen mesajlar hep beni merak ettikleriyle ilgiliydi. Tina' nın mesajlarına baktığımda oda anne babam gibi beni merak etmişti. Birkaç mesaj da kardeşim Martin' den gelmişti ve tabiki 'eve gelme sakın' yada 'umarım gelmezsin' gibi mesajlar yollamıştı. Mesajlarına gözlerimi çevirdim.
Ergen.
Onun haricinde yabancı bir numaradan gelen mesaj dikkatimi çekti mesajın üstüne basıp açtığımda şok oldum.
"Bu gece başına kötü bir olay gelecek dikkatli ol küçük fare Rebecca" O hayvanın adını duyduğumda kaşınmaya ve ayağa kalkıp yatağın üzerine çıktım. İstemsizce bağırdığımda odanın kapısı hızlıca açıldı ve Martin içeriye girdi.
"Rebecca yine ne oldu hem ben sana gelme demedim mi" ona dik dik baktım.
"Birincisi insan bir iyimisin diye sorar ikincisi burası benim evim istemiyorsan sen git üçüncüsü ben senin ablanım bana adımla seslenemessin seni küçük ergen" sinirle ve hızlıca kurduğum cümleden sonra derin bir nefes aldım.
Bana mavi gözlerini devirdi "of Rebecca çok konuştuğunu daha önce söyleyen oldu mu?" Bu cümlesi bana Dean' ı hatırlattı her neyse. Sonra ellerini sarı saçlarından geçirdi ve devam etti " ve şunu unutma sadece iki yaş büyüksün ha bir şey daha var sanırım yatağın altında fare var" alayla kurduğu cümleden sonra gülmeye başladı ve bende istemeden avaz avaz bağırmaya yatağın üstündeki yastığı aldığım gibi üzerine fırlattım "seni küçük ergen şey" gülerek odamdan çıktığında hala arkasından saydırıyordum. Yavaşça başımı yatağın altına çevirdim.
Ah tanrım!
Telefondaki mesaj aklıma gelince ister istemez yatağa geri yattım.
Bu da neyin nesiydi böyle...
O sırada aynı numaradan gelen mesaja baktım
"Sikeyim biraz yavaş bağırsan ölür müsün hem senin o hayvanla derdin ne"
Tanrım burdaydı!
Gidip penceremi açtım ve boş sokağa bakındım sokak lambasının aydınlattığı çöp kutusu dışında etrafta kimse yoktu.
Mesaj sesi odayı doldurdu.
Tanrım bir mesaj daha!
Gidip titreyen elimle telefonu aldım
"Ve ayrıca bornozla çok güzelsin"
Aman Tanrım sen aklımı koru!
Hemen telefonu aradım. Odayı bilmediğim ürkütücü bir melodi kapladı. Telefon burdaydı.
Sanırım aklımı yitiriyordum!
"Hey kimsin sen ortaya çık" dışarıdan birisi görse kendi kendime konuştum sanır.
Ses tellerim yırtılıncaya kadar bağırmaya başladım. "Hey kimsin sen cevap ver"
Aniden yatağımın yanında Dean belirdi.
Ne? Bir dakika Dean mı?
O sırada kapı açıldı ve Martin
"Rebecca yine ne oldu?" Ona Deanı göstererek konuştum
"Hey gördün mü burda odamda çıkar onu annemlere söyle"
Martin anlamamış gibi baktı "neyi götüreyim"
"Görmüyor musun odamda biri var" ona hala Dean' ı gösteriyordum. Dean şeytani bir gülümsemeyle yatağıma yattı
"Bak şimdide yatağıma yattı"
"Rebecca sen deliriyor olmalısın dostum ama merak etme seni rehabilitasyon merkezine yatırınca aileme ben bakarım gözün arkada kalmasın" bu çocuk ne diyordu.
"Yani Dean' ı görmüyor musun?"
"Ah ahbap seni şimdi anladım sen aşık olmuşsun" son cümlesini söyledikten sonra odamdan çıktı.
Tanrım ne yani şimdi Dean' ı sadece ben mi görüyordum?
Hemen Dean' a döndüm
"Hey bana hemen burda ne olduğunu anlat nesin sen yaratık falan mı"
"Ah telefonla arayacağını düşünemedim"
"Hemen burda ne döndüğünü anlat of Tanrım ben ne diyorum basbayağı yaratık falansın işte çabuk çık odamdan"
"Çok güzel banyo ediyordun"
Ne?
"Ne diyorsun sen"
"Ah neyse çok konuştum görüşürüz bir sürü işim var daha" yatağımdan kalktı ve kapıya doğru yürüdü
"Kapıdan elini kolunu sallayarak çıkmayı düşünmüyorsun öyle değil mi?"
"Unuttun mu beni yanlızca sen görüyorsun ve bu gece kötü bir olay olacak şimdiden kendini hazırlasan iyi edersin" sonra kapıdan çıkıp gitti ve arkasında şaşkınlık içerisinde bir Rebecca bıraktı.
Resmen az önce gerçekte görünmez olan biriyle konuşmuştum.
Yatağıma yattım ve kahkaha atmaya başladım. Bu yaşadıklarım bana fazla gelmişti. Deli gibi kahkaha atıyordum bu işin sonu bir rehabilitasyon merkezinde biticekti ama bakalım. Biraz rahatladığımda hala yatağın üzerinde duran kıyafetlerimi alıp banyoya gittim üzerimi giyindikten sonra saçlarımı kuruttum. Tekrar odaya döndüğümde yatağıma yattım ve bugün yaşadıklarımı düşünmeye başladım. Benim ne olursa olsun Alex' i bulmam gerekiyordu. O bana anlatırdı. O iyi bir insandı hissediyordum onda beni çeken bir şeyler vardı. Tabi hala yaşıyorsa...
Telefonumu alıp bay çok bilmiş' in mesajlarını sildim. Saate baktığımda öğlen vaktiydi. Yorgundum gözlerimi kapatıp kendimi uykunun huzurlu kollarına bıraktım...

Carpe Diem Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin