TaehyungBir plajdaydım. Daha çok küçüktüm bundan yıllar önce olmalıydı, kafamı yana çevirdiğimde ailemi gördüm şezlongta güneşleniyorlardı ben ise elimde bir kürekle kumdan kale yapıyordum.
Önüme döndüğümde bir anda bakış açım değişti ve kendimi sular arasında boğulurken buldum.
Ellerimi iki yana güçlükle çırparken beni görmelerini umut ediyordum birinin gelip beni kurtarması-...
Dudaklarımda hissettiğim hava ve göğsüme yapılan basınçla hızla gözlerimi araladım ve yuttuğum suları öksürmeye başladım.
Neye uğradığımı bilemezken gözlerimi şaşkınlıkla etrafta gezdirmeye başladım.
Gözlerim endişeyle bana bakan Jimin'i görünce kendime biraz olsun gelmiş sinirle ayağa kalkmaya çalışmıştım.
Çalışma girişimim başarılı olmayıp ayağımın takılıp yine düşmemi sağlayınca acıyla bağırdım herkes etrafımdaydı bana birşey olmadığını görüp rahatladıkları esnada düşünce yine endişelenmeye başlamışlardı.
Bedenimin havalanmasıyla şaşkınlıkla kalakalmıştım yaklaşık 1 saniye sonra Jimin tarafından kucaklandığımı anlamıştım.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen? Hemen bırak beni!"
"Seni bırakırsam yeri boylarsın aptal! Ayrıca neden bu kadar zayıfsın sen bilincinin kapanmamasına şaşırmamak gerek!"
Etrafımızda kimse yoktu artık ondan bana istediğini diyebiliyordu ama bunların altında kalmazdım be-
Birden daha da halsiz düşen bedenim ve gözlerimin önünde küçük yuvarlakçıklar dolanmaya başlayınca düşünmeyi bıraktım ve gözlerimi kapattım.
Kollarım yavaşça iki yana düşerken Jimin bir terslik olduğunu anlamış gibi adımlarını yavaşlatmıştı.
"Taehyung?...Taehyung beni duyuyor musun?"
Bedenimi kucağında beni sarsmasıyla iyice bedenine yapışmıştım ama birşey söyleyememiştim söyleyecek halim yoktu.
"Kahretsin..."
Sessizce lanet okurken adımlarını hızlandırmıştı benimse bilincim her geçen saniye daha çok gidiyordu.
Jungkook
Adımlarım beni gösterişli bir ajans şirketine getirdiğinde şu yolu gelirken içimde olan istikrar kendini şüpheye ve eminsiz adımlara bırakmıştı.
Öylece şirketin orada dikilirken böyle olmayacağını fark ettim ve gitmekle gitmemek arasında bir seçim yapmam gerektiğini fark ettim.
Tam bu yaptığımın bir işe yaramayacağını düşünüp gideceğim sırada şirketin kapısının önüne bir araba gelmişti.
Arabadan inen siyah gözlüklü ve takım elbisesiyle kapısını görevliye açtıran Min Yoongi'den başkası değildi.
Görevliler kapıda sıra olmuş dikilirken bu gösterişi beklemeye zahmet etmeyip hemen öne fırladım.
Kapıya giden adımları benim önünü kesmemle durmak zorunda kalmıştı.
Bakışlarını yerden çekip bana baktığında bir süre öylece birbirimize baktık. Gözlükleri olduğu için tepkisinin ne olduğunu göremiyordum ama onun dışında hiçbir tepki vermemişti.
Bir nefes bile almadan soğuk bir sesle karşımda konuştu.
"Çekil önümden sana zaman ayıracak vaktim yok."
Sözleri ve tepkisi sebepsizce beni sinirlendirirken sinirimi belli etmemeye çalışıp kendimden ödün vermeyerek konuşmaya başladım.
"Bana bir haksızlık yaptınız bunu düzeltmeniz gerekiyor Bay Min."
Bay Min lafını iğneleyici bir şekilde söyleyip vereceği tepkiyi beklemeye başladım.
"Senin için hiçbir şey yapamam velet çekil önümden şimdi."
Öylece dikilmeye devam ettiğimde arkadaki korumalara tek bir kaşını kaldırmış ve gelip beni yaka paça tutmalarını izlemişti.
Beni yolundan çekip arkalarından sürüklerlerken oda yolunda ilerlemeye devam ediyordu içimdeki yerini tutan panik kendini yeniden gösterirken konuşmuş ve bunun sesime yansımasına izin vermiştim.
"Yine aynı şeyi yapıyorsun..."
Susmayı düşündüm tam şimdi ama susmazsam rahatlarım gibi geliyordu.
"Beni başkalarının yanında utanç verici biriymişim gibi davranıyorsun."
Titrememesi için uğraş verdiğim sözcüklerim ağzımdan başarıyla çıktığında içimden rahat bir nefes vermiştim.
Kırılgan sesim adımlarını duraksatmıştı bir an derin bir iç çektiğini duymuştum. Yanlış duyuyordum değil mi? Min Yoongi asla bundan pişmanlık duyacak bir adam değildi.
Yanındaki başka bir takım elbiseli olan adama birşeyler fısıldamış ve adımlarına devam etmişti.
Korumalar beni tutmayı bırakıp kapıdaki yerlerini yine aldıkları zaman buradaki işimin bittiğini anlamıştım dinlememişti işte beni.
Üstüme çeki düzen verip gideceğim esnada birinin yanıma yaklaştığını görüp yaptıklarıma duraksadım.
Karşımdaki gözlüklü takım elbise giymiş az önce Yoongi'nin kulağına fısıldadığı adam karşımdaydı büyük ihtimalle Yoongi'nin sekreteri olmalıydı.
Bir baş selamı verdikten sonra gözlüklerinin üzerinden bana baktı ve konuşmaya başladı.
"Min Yoongi sizinle yarın akşam 5'te buluşma ayarlamak istedi eğer sizin için uygunsa planını size ayarlamak istiyor iletmemi istediğiniz bir şey var mı?"
Duyduklarımı sindirememiş bir şekilde adamın yüzüne bakmayı devam ettim ya çok hızlı konuşmuştu yada ben kendi kendime deliriyor olabilirdim.
"E-efendim?"
Şaşkınlıkla kelimelerim ağzımdan çıkarken beklemeye vakti yokmuş gibi cebinden bir kart çıkarıp elimde tutuşturmuştu.
"Eğer kararınız değişirse yada herhangi bir şey olusa beni arayıp bilgilendirmekten çekinmeyin."
Söylediklerinin arkasından arkasına dönmüş ve hızlı adımlarla şirkete girmişti.
Yine çok hızlı konuşmuştu ve ben daha ne olduğunu fark edemeden çoktan ortadan kaybolmuştu.
Elimdeki karta göz attığım sırada kartın üstünde yazan ismi okudum.
'Lee Tae Min'
Gözlerim ismin üzerinde gezinirken düşüncelerim tamamen başka yerdeydi.
'Fikrini değiştiren ne Min Yoongi?'
—-
Sonunda bölümü atabildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Coffee /Vmin
FanfictionHerşey o gün onun üzerime kahve dökmesiyle başladı.. Yan çiftler:Yoonkook Namjin