Upppuzzzun bir aradan sonra yine uppuzun bir bölümle birlikteyiz :))
Sizleri bekletmeyi sevmiyorum biliyorsunuz kuşlarım.
Hoşgeldinizz =)) 💫 💜 💫
Kaybolmaya yüz tutmuş bilincime ağır bir darbe atan ve atılan o ağır darbeyi tam anlamıyla üzerine alan bilincimi hiç olmadığı kadar ayık bir hale getiren ses tonu, tüm hücrelerime kadar işleyen elektriğin ana kaynağıydı. Ulysea'nın, yıllar sonra ilk defa duyduğum, burada oluşunun getirdiği o, beni tüm gerçekliğin farkındalığından soyutlayan sesi, ortaya çıkmış ve gönderdiği yüksek volt'un altında can çekişmemi sağlayacak derecede büyük bir şiddette, tüm vücudumda artçı bir isyanla çarpmıştı.
Vücudumdan sızarak yerde küçük gölcükler oluşturmuş kanım durulmaya mı başlamıştı? Bu hissizliğin temel nedeni neydi? Önüme düşmüş başımı kaldırmamı sağlayan bu el kime aitti? Can çekişen tüm uzuvlarımın, çektikleri bu derin sızılı acılardan kurtulmalarının tek çaresi bu çıkan ses tonuymuş gibi, birazdan ona gerekli tedavi kürünü uygulayacak olan kişi, az öncesinde duyulan bu ses tonunu bedeninde taşıyanmış gibi büyük bir kabullenmeyle, hissettikleri tüm acılarını içlerine atmaları, böylesine sessizleşmeleri de nedendi böyle?
Oldukça uçuk olan bu duyguların küf kokusu etrafımı sarmıştı. Yada, akan kanımın oldukça aşikar olduğum o dost kokusuydu bu burnumdan içeri sızan, küflü bir odadaymışım gibi hissettiren kokunun baş timsali.
"Komutanım iyi misiniz? Gözlerinizi açın!" Az öncesine kadar dibimden duyulan askerimin sesi, uğultu vari bir şekilde fazlaca uzaktan, belirgin hatlı kesintileriyle kulaklarıma doluştu. "O lanet kellenin yerlerde yuvarlanmasını istemiyorsan adam akıllı sorumun cevabını ver!" Askerime karşı oldukça umursamaz olan kulaklarım, duymayı umduğu sesin hassaslığıyla kabarmıştı. Her şeye sağırdım, tek bir şeyin tonu hariç. Yıllar geçse de tonunda en ufak bir farklılık olmamış o ses titreşimi, işte bir tek ona sağır kalamıyorlardı, bu gurursuz kulaklarım.
Sırtımdaki deriyi keserek kemiğime kadar işlemiş demirin sağladığı o amansız acı nefesimi tekletmeye ve gittikçe daha da tüketmeye devam ederken, zorlukla boğazımı temizledim. Dudaklarım aralanıp da bir kelimeyi kendine gebe bırakamıyordu. Bu durum oldukça can sıkıcı değilmiş gibi bir de uyuşmuş uzuvlarım, bu can sıkıcı olaylara alkış tutuyordu.
"Komutanım!" Uykulu bir çocuğun sıkkın tavrıyla gözlerimi açarken karşımdaki endişeli gözlere, baygın bakışlı gözlerimi odaklamaya çalıştım. "İ-iyiyim asker. Kalkmama yardımcı o-ol." Tereddütlüğün hakim olduğu yüzü buruştu ve oldukça titrek olan parmaklarını omzuma attı. Canım yanmıştı. Derin bir şekilde nefesimi dışarı verirken acıyla inlememek için dudaklarımı ısırdım. Dudaklarıma gelen baskı ardından sızan sıvı, etrafa hakim olan tüm bu demir kokularına yeni bir ortakmışcasına kendini açığa çıkardı.
Askerin yardımıyla zorlanarak da olsa doğrulmayı başardım. Vücudum hiç olmadığı kadar sızlıyordu ama iş o ki, bu sızlama dahi hissettiğim uyuşukluğa karşı güçlü bir set öremiyordu. Doğrulmamla beraber, sırtımdan daha fazla kan akmaya başlamıştı. Bunu hissetmem, dişlerimin birbirlerine uyguladığı baskıların daha da artmasına vesile oldu.
Ayağa kalktığım gibi gözlerim yuvasında aceleyle hareket etmiş ve altı yılı geçkin süredir görmeyi umduğu kişinin yansımasını kovalamıştı. Onu görüp de o soysuz bedeninden intikam almayı kendime, sınırları asla karalanamayacak bir ülke haritasıymış gibi bir kural dahilinde imzalatmıştım. Arayış içersine girmiş gözlerim anında aradığı simayı bulurken, bedenimin fazlaca kasıldığını ve olduğu yerde öylece çakılı kaldığını hissettim. Gözlerim karşısındaki görsele, o görselden başka hiçbir görsele odaklanamayacakmışcasına odaklanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alabora (BxB)
Historical FictionKimse böyle sonuçlanacağını tahmin edemezdi. "Gökyüzünü boyayan meteorun renkli isyanı." Yayımlanma tarihi; 2018'i 2019'a bağlayan gece. Lütfen emek hırsızlığından kaçının. Artık bunlarla ilgili mesajlar almaktan çok sıkıldım ve yoruldum. Eğer yaza...