2. Bölüm

5.2K 432 1.6K
                                    

Bu bölümü tatlış ve birazda alıngan kuşuma, @-salads- 'a ithaf ediyorum. Umarım hoşuna kaçar kuşum.

Koca yürekli yazar kuşunuz sizi kalbine buyur ediyor uçuşun da gelin kuşlarım ❤

*1629*

"Komutan Albert sizi çağırıyor efendim." Saygılı ses tonu ile bana doğru seslenen ve önümde eğilen asker ile, Ege'nin hırçınlığından nasibini almış hareketli dalgalardan gözümü ayırıp, konuşan askere dönmüştüm.

Başımı bir kere sallayıp yeniden dalgaların hırçınca vurduğu ayak ucuma baktım. Bu denize ne zaman dönüp baksam, altı yıl önceki, hiçbir türlü hafızamdan söküp atamadığım anılar, dönüp dururdu gözümün pınarında.

O günü hatırladım yine, her zaman olduğu gibi. Meteoru izlemek için gece vakti tepeye çıkmam, kasabamıza korsanların saldırması, beni Ulysea denen bir adama götürmek istemeleri, götürmeleri. Daha sonra tüm ömrümde iz bırakacak olan o adamı görmem, Bay cimrinin evinde yaşadığımız, asla ama asla hafızamda dönmeyi bırakmayan o sahneler. Daha sonrasında beni bırakıp gitmesi, vücudumdaki izleri geçmeden geri gelip beni alacağını söylemesi. Ama en çokta bana geri dönmemesi.

Aylarca onun geri dönüp beni almasını bekledim, aylarca geçen izlerin üzerine, kendime zarar vererek iz ekledim. Öyle bir ihtiyaçla ona bağlanmıştım ki, hayata tutunma sebebim sadece, onun geleceğine olan, bitmek tükenmez bilmeyen inancımdı. Hastalıklı bir düşünce kalıbına girmiştim. Tek bir gece kendisiyle yaşadığım o adamı, ne diye o kadar zaman beklemiştim ki?

Sonra o çok tutunduğum inancımın yerini bambaşka bir inanç aldı. İntikam alma inancı. Ben onun için sadece, barbarca yağmalamaya gittikleri küçük kasabada olan, her yağmasının ardından kendini ödüllendirdiği, rutin bir objeden başka bir şey değildim. Benimle ya da herhangi başka biriyle birlikte olduğu o zamanda kendini ödüllendirmiş olacaktı, öyle de yaptı.

Bu inanca tutundum sonra, intikam. Beni kullanan adama karşı olan tüm hislerimi tek bir his ile değiştirdim. Zor oldu ama olduğuna inanıyordum.

Üç ayda bir teftişe gelen askerlere, donanmaya katılmak istediğimi söyledim, en iyisi olup onu kendi ellerimle yok edecektim.

En iyisi de oldum, her türlü mücadeleyi kazandım, her türlü korsanla baş ettim. Artık altı yıl önceki o çocuk değildim. Ama yine de bir şeyler hâlâ daha eksikti, yanıp yanıp tutuşan yüreğimde.

Ne kadar güçlü korsanlarla savaşırsam savaşayım, onun o simsiyah, geceyle uyum içerisinde olan gemisiyle bir kere bile karşılaşamadım. Ama adını her zaman duydum. Bu duyumlar ben de, içimde ona karşı kalan, son his kırıntılarını da törpülemeye itti.

İçten içe yanıp tutuşan kalbimin, onun için atmaya devam eden son parçalarını da törpüleyerek söküp atmaya, onu içten içe bitirmeye başlıyordum yavaşça.

'Kaptan Ulysea, bu sefer de başka bir, masum bölge halkına saldırdı.' Ardı arkası kesilmeyen bu gibi haberler yayılmaya devam ediyordu etrafta.

Tüm bu gibi haberleri aldığım gibi donanmamı ne kadar erken yola çıkarmış olursam olayım, bir türlü ona yetişemiyordum. Her, ona bir adım daha yaklaştım dediğimde o bana göre en az üç adım daha ileriden yol alıyordu.

Ona yetişememiş olmamın getirisiyle daha da büyük bir intikam ateşine düşüyordum.

Tüm bu yollara çıkmadan önce içimde bir korku vardı. Ya eğer bana gelmemesinin sebebi, başına kötü bir şey gelmesiyse? Ya öldüyse? Aklımda dönüp duran korku nidaları, onun hakkında her duyduğum yeni şey ile daha da susuyor, gerilere doğru süpürülüyordu.

Alabora (BxB) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin