5. Bölüm

3.6K 289 699
                                    

Öncelikleeee. Merhabacıklarr ve iyi akşamlar dilerim kuşlarımmmm 💋

Nasılsınız? 💜

Olması gereken mi yoksa olan mı daha çok yaralardı, düşüncelerin kuyusuna düşmüş istekleri?

Karşımdaki Ege vari gözlerin keskinliği, körlüğünden arınmış bıçağın acısıydı. Somutlaşıp derime dayanmıştı. Gözlerinde bambaşka bir adamın, altı yıl önceki adamdan bambaşka olan o adamın bakışını yakalamıştım. Kirletip de bir kenara attığı o masum çocuğa bakmıyor gibiydi.

O çocuğun içinde büyüttüğü aslına, bana bakıyordu. Öldürmesi gereken düşmanına.

"Boş boş bana bakmaya devam edeceğine şu lanet şeyi geri yerine sok." Gözleri benden uysal bir yavaşlıkla ayrılarak cellat denilen doktor kılıklıya dönmüş ve zehirli dilinin pürüzlü yapısından, ihtiyacım olandan bambaşka sözlerin şiddetini çıkarmıştı.

Ondan yana, bana karşı olan en ufak bir söz öbeğine dahi böylesine mi muhtaçtım?

Aklanmazın tekiydim. Bana karşı olmayan o her yeni söz öbeğine içten içe gücenecek kadar.

Sadece bir gece yanında olduğum bu adam nasılda girmişti en derin kuytularıma? Soruları net ama cevapları çelişkili sorular benliğimin şüphesiydi.

Gözleri, o saniyelik olarak varsaydığım kopukluktan geri dönmemiş aksine o varsaydığım saniyeler dakikalara devrilmişti. Bunun gerçekliğiniyse, dudağımın kenarında kurumaya başlayıp sert bir doku hissi bırakan kusmuk izim hatırlatmıştı. Olduğum pozisyondan silkelenerek ayaklanmaya çalışmış ama yaralarımdan dolayı yorgun düşmüş bedenimin azizliğine uğramıştım. Çömeldiği yerden kalkmakta dahi sendeleyen bedenim, yerçekimine karşı savunmasız bir geri dönüşte bulunmuştu.

Kalkmaya çalıştığım yerin soğuk dokusuna yeniden temas etmemden saniyeler sonra gelişen yeni girişimim, başarıyla ödüllendirilmişti. Oturduğum yerden ikinci bir yeniliş olmadan ayaklanabilmeyi başarmıştım.

"Hangi rüzgar attı seni buraya? Normalde uğramazdın bu kamaraya." Cellat, elindeki kaygan yapıya sahip bağırsakları artçı bir güçle, acıyla inildemeyi dahi kesmiş bir şekilde gözleri geriye doğru kayarak kapanmış adamın açık yarasına geri sokma çabasına devam etmişti. Kuvvetle muhtemel, yaralı korsan günahlarının bedeline erişmişti. Kendi canının acısında gözlerini yummuştu.

"Ah seni lanet olası domuz herif! Alın şu değersiz et parçasını." Avuçlarının arasında duran, dakikalardan beridir yaradan içeri sokmaya çalıştığı bağırsakları hınçla birlikte aniden geri çekmiş ve tamamen, içinde olması gereken yuvasından söküp almıştı. İğrenç bir sıvının mide bulandırıcı kokusuyla birlikte etrafa dağılan bağırsak parçaları bir kere daha boğazımın kapılarını zorlarken, hiçbir engelleme girişimine kalkışamadan ikinci defa akıtmıştım içimde biriken tiksintinin somutluğunu.

Öğürtülerim diğer yaralıların iç karartan iniltilerine karışırken her yeni iç boşaltışta biraz daha halsiz hissediyordum bedenimi. Canlı canlı dikilen yaralarımın şeffaf gerçekliği, acımı harlıyordu. Acının karamsar dokusu her yerimdeydi.

Titreyen elimin sırtıyla ağzımda ıslaklık bırakan sıvıyı silmiş, geçmişi yokmuşcasına ayakta dikilen adama doğru gözlerimin akını çevirmiştim. Dillere destan kalıbıyla karşımda duran adamın içimde uyandırdığı tarifi imkansız hisleri geri itmeye çalıştıkça, bocalamıştım.

Ben bocaladıkça, altı yıl öncesinin hayali tüm ayrıntısıyla gözlerimin bebeğine sürülmüştü. Bir türlü o sahneleri zihnimin kadrajından atamıyordum. Kalbim göğsümün duvarlarına alacaklı kesilmişti, duvarları durmaksızın yumruk ve feryatlarıyla aşındırıyordu.

Alabora (BxB) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin