Devamını hatırlamıyorum. Bana neler olduğu hakkında hiçbir fikrim yok. Gözlerimi araladığımda gördüğüm tek şey ise meraklı bakışlarla bir sürü insan. Sonra birinin beni kucakladığını hissediyorum. Tekrar gözümü aralıyorum ve evet bu Scott. Yarım yamalak bir şeyler duyuyorum.
-Ona ne oluyor Scott? Tekrardan iyi olacak mı?
Hah işte benim Stiles'ım. Benim için endişelenmesini özlemişim.
-Bence onu bırakıp kaçmalıyız. Hastalığı her neyse bulaşıcı olabilir ve biz hepimiz..
Her zamanki sinir bozuculuğuyla Malia. Keşke bir saniyeliğine kendini düşünmekten vazgeçse. Tanrım, beni deli ediyor. Sonunda beni bir yere bırakıyorlar. Bir sedye galiba. Tam olarak nerde olduğumu bilmiyorum ama burası bir hayvan kliniği gibi kokuyor. DEATON. Gözlerim kapalı bir şekilde beni tedavi etmesini bekliyorum. Sanki çözüm o kadar kolaymış gibi. -Hiçbir fikrim yok. Söylediğim gibi Bansheeler hakkında bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğim. Harika. O kadar tuhaf bir türüm ki Deaton-bir kütüphane yutmuş adam- bile benim hakkımda hiçbir şey bilmiyor. Gözlerimi açmalıyım. Göz kapaklarım birbirine yapıştırılmış sanki. Açamıyorum. Konuşmayı deniyorum. Konuşamıyorum. Uyuyakalıyorum. ---- Gözlerimi açtığımda Stiles'ın başımda beklediğini görüyorum. Gülümsüyorum. O da bana gülümsüyor. Tatlı olduğunu düşünmemek elde değil.
-Nasıl hissediyorsun?
-Saatlerdir baygınmışım da yeni uyanmışım gibi. Nasıl hissetmemi bekliyorsun, diyorum gülerek.
-İyi. Kötü. Ya da ikisi birden. Yani bilmiyorum.
-İyiyim Stiles, korkulacak bir şey yok.
Scott odaya giriyor, yatağın yanında durup elimi sıkıyor. Ona da gülümsüyorum. Şu anda en yakın arkadaşım sayılır. Ona gerçekten güveniyorum.
-Nasılsın, diyor endişeli bakışlar atarak.
-İyiyim merak etme diyorum.
Doğrulmaya çalıştığımda Scott beni durduruyor.
-Lydia, dinlenmen gerek.
-Lydia Martin'in dinlenmesi mi gerek? Şaka mı bu? İyiyim dedim ya.
Kira da elinde yiyecek bişeylerle odaya giriyor.
-Biri daha nasıl hissettiğimi sorarsa yemin ederim çığlık atacağım diyorum gülerek.
-Sana yiyecek bir şeyler getirdim Lyds.
Ben yiyeceklere uzanırken onlar da benim için endişelenmeyi kesip derin bir nefes alıyorlar.
-Derek'i uzun zamandır görmedim, diyor Scott.
-Kimse görmedi, diyor Kira.
-Nedense Peter'dan şüpheleniyorum. Ne zaman ona baksam şeytani bir şeyler görüyorum diyor Stiles.
Uzun süre ona bakıyorum. Bal rengi gözlerine, mükemmel burnuna. Ve şimdi fark etti. Tanrım, gerizekalısın Lydia.
-Şey, gözündeki çapak mı?
Parmağını gözüne götürüp utanmış gibi arkasını dönüyor. Diğerleri gülmeye başlıyor. Stiles'ı rezil ettiğim için kendimi suçluyorum.
-Her neyse. Yarına hazırlanmamız gereken bir sınav var ve burada çalışamam. O yüzden kalkmam gerek.
-Çalışmazsan kaç alırsın? A mı? Tanrım, bununla nasıl yaşayabilirsin ki?
-Kapa çeneni Stiles diyorum gülerek. Beni her zaman güldürmeyi başarıyor. Kalkmam için elini uzatıyor. Tutunup kalkıyorum ama sendeliyorum. Beni tutuyor. Ne zaman düşecek olsam onun beni tutacağını bilmek güzel bir duygu.
-Elinizi tutmak benim için bir şereftir Martin, diyor.
-Tanrım, tam bir aptalsın Stiles.
Kira ve Scott da peşimizden geliyor. Beni arabama bindirdikten sonra gidiyorlar. Sadece Stiles ve ben kalıyoruz.
-Şey aslında beni bırakmana falan gerek yok. Kendim gidebilirim, diyorum arabayı çalıştıracak.
-Bir kerecik birine ihtiyacın olduğunu kabul et Lydia. Dünyadaki en mükemmel varlıkmışsın gibi davranmayı da kes. "Hey ben Lydia Martin ve benim kimseye ihtiyacım yok çünkü her konuda iyiyim."
Beni taklit ediyor. İster istemez gülüyorum.
-Hadi, diyor gözlerini benden ayırmadan. Annenin şüphelenmesini istemeyiz.
Annem mi? Doğru hiçbir şeyden haberi olmamalı.
-Haklısın diyerek hızlanıyorum.
---Evin önünde, Stiles'ın arabadan inmesini bekliyorum. Konuşmaya ara verebilirse tabi.
-Lydia bak bir şeye ihtiyacın olursa ara tamam mı?
-Stiles diyorum gözlerimi devirerek. Yaklaşık 1000 kere tamam dedim. Anlama sorunun mu var?
-Her neyse, tamam diyor ve bana sarılmak için uzanıyor. Tereddütlü bir biçimde kollarını belime doluyor. Bense yine karşılık vermiyorum. Kulağıma fısıldıyor.
-Kendine dikkat et.