Jungkook 19 yaşında derslerinde başarılı bir üniversite öğrencisiydi. Ama ne yazık ki her ne kadar hiç kimseye bir zararı olmayan, arkadaşlarının cumalarını, kandillerini kutlayan, iyi niyetli bir çocuk olsa da okuldaki insanlarla pek iyi geçinemiyordu. Bunun en büyük sebebi okulun en popüler yakışıklı zengin delikanlı badboyu Jimin tarafından dışlanmış olmasıydı. Çünkü diğerlerinin aksine Jungkook Jimin'e boyun eğmiyor, onun arkadaşlığını kazanmak için yalakalık yapmıyordu.
Bir aylık tatilin ardından yeni dönem başlamıştı. Jungkook hem derslerine devam edeceği için hevesli, hem de hiç özlemediği okul arkadaşlarına tekrar muhatap olmak zorunda kalacağı için canı sıkkındı.
Sendromlu bir Pazartesinin ardında sıkıcı bir Salı, ders kayıtlarıyla uğraştığı bir Çarşamba ve sorunsuz geçmesini umduğu Perşembe gününe gelmişti sonunda. Ama işlerin hiç de umduğu gibi gitmeyeceğini ortak çalışma masalarından kalktığı an gördüğü manzarayla anlamıştı.
Jimin tam karşısında dikiliyordu.
Jm: "Ne yaptığının farkında mısın?"
Jk: "Yine ne yapmışım?"
Jm: "O oturduğun sandalyenin kime ait olduğunu bilmiyor olamazsın öyle değil mi?" diye sordu küçümseyici bir üslupla.
Jk: "Farkındaysan burası ortak bir çalışma alanı ve hiçbir şey hiç kimseye ait değil. Şimdi çekilirsen kendime kahve almaya gideceğim."
Jungkook, küstahça sırıtarak dikilmeye devam eden Jimin'in omuzunu hafifçe iterek yanından hızla geçti. Jimin onun bu hareketine bariz bir şekilde çok sinirlenmişti.
"Hey, çocuk! Bu yaptığına çok pişman olacaksın." diye bağırdı arkasından sinirli ve kaslı bir şekilde.
Bir şekilde gerçekten pişman olacağını tahmin ediyordu Jungkook da ve biraz tüyleri ürpermişti ama belli etmemeye çalıştı ve hiç takmadan devam etti.
Bir sonraki gündü. Cuma yani. Uyanıp, arkadaşlarına Cuma mesajı atıp, hazırlanmıştı. Okul servisine yetişmek için aceleyle çıktı evden. Yolda yürürken arkasından ayak sesleri duyuyordu. Sanki takip ediliyor gibi gelmişti. Adımlarını hızlandırdı. Git gide ayak sesleri de artıyordu. Ama sesler sonradan değişmişti. Daha sonra bu tuhaf seslere havlama ve uluma sesleri de eklenmişti. Jungkook iyice korkmaya başlıyordu ve içinden küfrederek koşmaya devam etti. Havlayan ve uluyan köpekler çevresini sarmış, onunla birlikte koşuyorlardı. En sonunda biri önünü kesince aniden durmak zorunda kaldı. Kurt gibi bir şeydi. Çok korkunç görünüyordu. Ama aynı zamanda tuhaf bir şekilde tanıdık. Ne yapacağını bilemedi. Tam geri dönüp kaçacaktı ki diğerlerinin her tarafını sardığını gördü. Zaten pek fırsat kalmadan nereden geldiğini anlamadığı bir başka kurt üstüne atlamıştı bile. Jungkook ne kadar karşı koymaya çalışsa da faydası yoktu. Çok güçlüydü. Bacağını sertçe kaptı ve derin bir ısırık bıraktı. O kadar kötüydü ki acıdan bayılcak gibi oldu Jungkook bi an. Ama hemen ardından başka bir tanesi onu ısıranın üstüne atlayıp saldırdı. Az önceki büyük kurttu bu. Sürünün geri kalanı da ona katıldılar. Belli ki sürünün lideri gibi bişeydi bu. Tam bir kaos ortamıydı. Jungkook bir fırsat bulup aralarından kaçmayı başarmıştı.
Hastaneye geldiğinde hala şokun etkisindeydi. O kurt sürüsünün orada ne işi vardı? Neden sürünün geri kalanı onu ısırana saldırmıştı? Ve daha önce hiç kurt görmemiş olmasına rağmen muhtemelen alfaları olan o kurdu neden daha önce görmüş gibi hissediyordu? Kafasında binlerce soru vardı ama o sıra hemşire bacağındaki yarayı temizlemeye gelmişti. Sargı bezini açtığında ikisi de şok oldu. Daha iki saattir burada olmasına rağmen yara izi nerdeyse yok olmuştu.
Erkenden taburcu olan Jungkook karışık bir kafayla eve gidiyordu. Kendini çok tuhaf hissediyordu. Mesela gözlüğünü takmayı unutmuştu ama ona rağmen her yeri görebiliyordu. Dişleri kaşınıyor gibiydi. Bir de göğsünde bir ağırlık hissediyordu. Ayrıca her şeyin kokusu burnuna daha keskin gelmeye başlamıştı. Acaba kuduz mu oldum diye düşündü.
Hafta sonu boyunca çok tuhaf bir iki gün geçirmişti. Sanki vücudu biraz büyüyor ve kaslanıyor gibiydi ve artık hiç gözlük kullanmıyordu. Hala hiçbir şeye anlam veremiyordu.
Pazartesi olmuştu. Okula girerken istem dışı yürüyüşünün bile değiştiğini fark etti. Resmen havalı ve yakışıklı ve çekici biri gibi yürüyordu. Öyleydi de. Karşıdan gelen kızları tek bakışıyla etkilemişti. Herkes ona bakıyordu. Kendini hiç olmadığı kadar cool hissediyordu. Taa ki Jimin'i görene kadar.
Jm: Bakıyorum da keyfin yerinde.
Jk: Uğraşma.
Jm: Bugün dolunay var. Hazır mısın?
Jimin kafasını biraz yana eğdiğinde alnında küçük bir yara olduğunu gördü Jungkook. Ama sorduğu soruya daha çok şaşırmıştı.
Jk: Ne dolunayı? Neyden bahsediyorsun sen?
Jm: Ah, hadi canım! Aptal olduğunu biliyordum ama bu kadarını ben bile tahmin etmemiştim. Isırılman üzerinden kaç gün geçti ve hala fark etmedin. Öyle mi? Her neyse. Yeni hayatında başarılar.
Yandan pis bir gülümsemeyle selam verir gibi yaptıktan sonra Jungkook'un tepki bile vermesine fırsat vermeden yanından ayrıldı.
Isırıldığını da nereden biliyordu? Ayrıca tüm bu saçmalıklar da neyin nesiydi tanrı aşkına? Sanki her şey bir oyunun bir parçasıymış gibi hissetmeye başlamıştı.
Gün boyu kafasını derslere verememişti ama bunu umursamak için fazla yakışıklı ve kaslıydı. Ayrıca aklı Jimin'in söylediklerine takılmıştı. Akşam olmuştu. Jimin'in da dediği gibi dolunay vardı. Aya baktığında kendini bi tuhaf hissetti. Anlamsızca sinirlendi. Sırt çantasını ve devasa proje çantasını yere bırakıp koşmaya başladı. Ama sebebini bilmiyordu. Sadece koşması gerekiyordu. Giderek hızlandı. Jet gibiydi. Koşarken hırıltı sesleri de çıkarıyormuş gibi gelmişti ama emin değildi. En sonunda içinde bulunduğu kıyafetler de bayağı bi dar geldi ve üzerindeki gömlek yırtıldığında fark etti ki vücudu artık bir insan vücudu değildi.
NELER OLUYORDU?!?!
Arkadaşlar ilk bölümün sonuna geldik. Ben yazarken çok keyif aldım umarım siz de keyif alırsınız. Vote'lamayı ve yorum yapmayı ihmal etmeyin lütfennn :))) Görüşmek üzere!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALFANIN DOĞUŞU
FantasyMerhaba Arkadaşlar! Ben Sudenaz. Bu Benim İlk Kurtadam Hikayem. Umarım Beğenirsiniz. İyi Okumalar :)