Onu uyandıran şey kasıklarında başlayan ateş oldu. İlk birkaç saniyesi tam olarak ne döndüğünü anlamakla geçti. Uykulu gözleri yarı açık, beyni olanları yarım yamalak kavrarken yapabildiği tek şey kısıkça inlemek oldu. Parmaklarına doladığı beyaz çarşafı sıktı, belini bir yay gibi gerdi ve nefes almaya çalıştı.
"J-Jungkook?"
Aldığı tek cevap kasıklarına batan bir çift dişti . Gözlerini yumup başını geriye attı, yatmaktan uyuşmuş vücudu, kasıklarındaki sertlik ve bacaklarının arasındaki vampirle yavaş yavaş normale dönüyor gibiydi. Kalçalarının arasındaki sansasyon tüm hücrelerini titreten bir hızla artınca nefesi boğazında tıkandı, elini doladığı çarşaftan çekip Jungkook'un saçlarına götürdü. Omzundaki bacaklarını biraz daha aralayıp onu kendine çekti.
Dişlerini yumuşak etinde bir kez daha hissedince bu seferki iniltisini kısık tutamadı; parmaklarını saçlarına dolayıp başını zevk içinde yana çevirdi. Kısık gözleriyle yanında yatan sevgilisini görünce biraz durakladı.
"Jungkook?"
Gözlerini bu sefer tamamen açıp Jungkook'un beyaz yastığı üzerinde dağılan karışık saçlarına baktı. Zevkin yerini korkunç bir panik aniden doldurunca dirsekleri üzerinde doğruldu çabucak.
Nefes nefese bacaklarının arasındaki kafayı kavradığı saçlarından kaldırırken vücudundaki tüm kanın donduğuna yemin edebilirdi.
Lanet olası Seokjin, suratındaki iğrenç sırıtışla kalçalarının arasından ona bakıyordu.
"Ne sikim?!"
Elini sanki ateşi kavrıyormuş gibi saçlarından çekip bacaklarını onun sıkı kavrayışından kurtardı. Çarşafı belinin altını örtmek için kullanırken Jungkook'u uyandırmak için davrandı fakat onun çoktan uyandığını, dünya üzerindeki en büyük hayal kırıklığıyla gözlerini üzerine diktiğini fark etti.
-
O haftaki üçüncü kabusundan uyanırken, Taehyung'un gözlerini bile açmadan önce yaptığı ilk şey soluna dönüp sakinleşebilmek için Jungkook'un kollarını aramak oldu. Fakat tek bulabildiği soğuk bir yastıktı. Kaşlarını çatıp yattığı yerde doğrulurken kalbi hala son hızda atıyordu. Benliği bir süre sonra yerine gelince aklına Jungkook'un dün gece o uyumadan ertesi sabah beslenmek için ava çıkacağını fısıldadığı geldi.
"Harika." diye fısıldayıp ellerini şişmiş gözlerine götürdü. Belki bu kadar fazla uyumayı keserse aptal kabusları da peşini bırakırdı. Bunun hakkında en kısa zamanda bir şeyler yapması gerekiyordu. Her sabah yatağından bir maraton koşmuş gibi kalkamazdı.
Kahrolası, Seokjin rüyasında ne arıyordu? Yatağında yalnız uyandığı bir gün için onun huzursuz edici varlığı olabilecek en kötü şeydi. Onu aklının hiçbir köşesinde istemiyordu ve buna bilinçaltı da dahildi.
Hoplayarak çıplak vücudunu zorlukla yataktan kaldırdı ve duşa sürüdü. Hala varlığına alışmakta zorlandığı banyonun kapısını aralar aralamaz huzursuzluğu biraz dindi. Jungkook onun için küvetin kenarına yumuşak bir havlu ve banyo köpüğü bırakmıştı. Gülümseyerek gül esansıyla dolup taşan şişeyi burnuna götürdü. Uzanıp çeşmeyi açtı, tıpayı takıp bileğindeki lastikle omzuna dökülen karışık saçlarını düzgün bir şekilde başının üzerinde topladı.
Küvetin dolmasını beklerken telefonunu kontrol etti, dolaptan temiz çamaşırlar çıkarttı ve yatağı düzeltti. Tekrar banyoya dönmeden önce perdeyi aralayıp Jungkook'dan herhangi bir iz var mı diye kontrol etmeyi de ihmal etmedi.
Suyu taşırmadan dikkatlice yerleşti, sıcak sıvı cildine ve kaslarına temas eder etmez huzursuzluğunun azaldığını hissetti. Uzunca bir süre kıpırdamadan bütün işi suya bıraktı. Biraz ılıyınca küvetin içinde doğrulup güllü mistlerden birine uzandı ve sanki dünya üzerindeki tüm zamana sahipmiş gibi yavaşça cildine yedirdi. Tekrar suyun altına girip durulandıktan sonra ayağa kalktı. Küvetten çıkmadan saçlarındaki suyu sıktı, tıpayı çekti ve askıdaki havlusuna uzandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
With the Moon i Run •TaeKook•
FanfictionJungkook huysuz bir vampir. Taehyung ise ondan korkmayacak kadar aptal. Uyarlama izni için @larry_cookie ye teşekkürler ♥