|11| Let It Kill You

3.7K 375 123
                                    

İlk seferinde, Taehyung hazırlıksızdı.

Jungkook'un gecenin bir yarısı penceresinin önüne dikildiğini uykusundan uyanıp su içmek için kalktığında fark etmek ona büyük ihtimalle birkaç organa ve yüklü bir miktarda da sağduyuya mal olmuştu çünkü o hazırlıksızdı. Profesyonel olmayan bir şekilde hem de.

Elini deli gibi atan kalbinin üzerine koymuş, aklına gelen her küfrü saniyede saymış ve sonra da suyunu içmişti.

Hiçbir şey olmamış gibi davranmakta çok yetenekli olduğunu keşfetmişti o gece sırtını penceresine dönüp uykusuna devam ederken.

Pek öyle filme falan benzemiyordu bu durum. Yani odasında freebase çekmiş gibi onu dikizleyen sapık bir Robert Pattinson varmış gibi hissetmiyordu. Sadece Jungkook'du. Suçlu bir yavru köpek gibi pencere pervazına tünemişti.

Penceresinden gelen çatırtıları duyana kadar gözleri açık, masa lambasını inceliyordu, Jungkook'un hiçbir güçlük yaşamadan penceresini açıp içeriye daldığını fark edince gözlerini yumdu çabucak.

"Uyumadığını biliyorum, Tae. Kalbin çok hızlı atıyor."

"Sadece kibarca başımdan gitmeni söylüyordum, psikopat ucube."

Jungkook'un yatağına yaklaşan adımlarını dinledi. "Seni dikizlediğim için üzgünüm, çok güzel uyuyordun ve yanına gelip seni korkutmak istemedim."

"Evet, bir kabus gibi penceremin önünde sessizce dikilmen beni hiç korkutmadı. Keşke biraz da şarkı falan mırıldansaydın, belki kalp krizi bile geçirirdim kim bilir."

Jungkook'un ağırlığı bazasını çökertince hızla gözlerini açtı. Çok geçmeden saçlarına dolanan parmaklarını hissetti. Kahretsin. Nasıl oluyordu da dünyanın en soğuk kanlı yaratığı onu minicik bir dokunuşla böylesine ısıtabiliyordu?

Hızla doğrulup ona döndü. Jungkook bir eli havada, diğeri yastıkta, iri gözleriyle ona bakıyordu. Taehyung bu kadar suçsuz ve masum görünebilmesinden nefret etti.

"Ne yaptığını sanıyorsun?" diye bağırdı sinirle. Bacaklarına dolanan yorganını göğsüne doğru çekti. Onu yatağında istemiyordu. Odasında da öyle. Etrafında ve hayatında da. Onu sevmiyordu.

Jungkook derin bir nefes alıp elini ensesine koydu. "Seni özledim."

Taehyung'un midesi neredeyse ters döndü. Tabii ki onu seviyordu. Son bir haftadır tek yaptığı kendine Jungkook'dan ne kadar nefret ettiğini hatırlatıp durmak olmuştu fakat her gün okulda onu görüyor ve onunla oturmamak için çok uzun zamandır ihmal ettiği arkadaşlarının peşinden koşturmak zorunda kalıyordu. Ona uzaktan bakıp bir şeyleri anlamasını sağlamaya çalışmak imkansızdı çünkü dünyanın en salak vampirine aşık olmuştu ve adam mesajı bir türlü almıyordu ya.

Geceleri ise en zorlarıydı; yalnız uyumaya alışık değildi, yorulmuştu. Tek kişilik yatağı her zaman çok soğuk geliyordu ve ne zaman düşünmeye başlasa hep etrafındaki kollarını, saçlarındaki parmaklarını hayal ediyordu.

İğrençti.

"Jungkook," diye başladı ağlamak ister gibi. "Lütfen gider misin?"

Jungkook bitkin bir halde gözlerini yumdu ve Taehyung'un yastıklarla kaplı yatak başlığına yaslandı. "Daha kaç kere özür dilemem gerekiyor?"

"Özrünü istemiyorum." dedi Taehyung sertçe. İkisi de istediği şeyin ne olduğunu iyi biliyorlardı.

Jungkook cevap vermek yerine başını öne eğdi. Taehyung ona olan mesafesini koruyarak tekrar yerine yattı. "Lütfen git şimdi. Yarın erkenden sınavım var ve uykusuz kalmak istemiyorum."

With the Moon i Run •TaeKook•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin