✾❝Hyung, yanlış giden bir şeyler var.❞
Sakızı tükürdükten sonra, Jeno hemen diğer beş çocuğun olduğu yere doğru koştu ve Mark'ı aradı.
"Sakinleş, Jeno. Bana ne olduğunu anlat."
Jeno başını salladı ve uzun zamandır tuttuğu nefesini verdi. Mark, Jeno'yu dikkatle dinliyordu, her detayı, hikaye geliştikçe tüylerinin diken diken olduğunu hissetmişti.
"O gün bulduğumuz sakız... sanırım o sakız sihirli, hyung. Bakıcı benden onu takip etmemi istediğinde bana bir parçasını verdi. Onu ağzıma attığımda kafamın ağırlaştığını hissettim. Ben──"
Jeno'nun bakışları her yerdeydi, ama Jisung'ın aksine, bu bir gerginlik ve panik belirtisiydi. Mark bu olayın onu çok rahatsız ettiğini söyleyebilirdi, çünkü Jeno nadiren böyle davranırdı. gözleri buluştuğunda, Mark Jeno'nun delirmek üzere olduğunu düşünmüştü.
"Her şey bulanıktı ve bayılmak istedim, ama sanırım a-ailemi gördüm, h-hyung."
Mark'ın gözleri genişledi. Ama hiçbirinin ailesi yoktu ki, hepsi terk edilmiş, istenmeyen çocuklardı. Bu mümkün değildi, Jeno'yu sakız çiğnedikten sonra deliren bir çocuk olarak görmek istiyordu, ama Jeno'nun yalvaran bakışları gerçek olmasını ummasını sağlamıştı.
"Hyung──?"
"Sana inanmak istiyorum Jeno, gerçekten. Ama söylediklerin bir çeşit──"
"O zaman sana göstermeme izin ver, hyung."
Jeno bir an bile tereddüt etmeden Mark'ı Jisung'un odasına götürdü, sakız kutusunu oraya saklamışlardı. Kapıyı kilitledi ve Jisung'un yatağının altındaki kutuyu çıkardı. İçinden bir parça kopardı ve Mark'a uzattı.
Mark sakızı aldı ve ağzına attı, yavaşça çiğniyordu. Jeno'nun söylediği belirtilerin gerçekleşmesini bekledi, ama hiçbiri olmadı.
"Hyung, biri kapıyı çalıyor."
Fakat Mark hiçbir şey duymadı. o an gerçekten Jeno'nun deli olduğunu düşünmüştü. Mark'a göre aklını yitirmesi için sakızın gerçekten eski olması gerekiyordu.
Aniden, Jeno yere düştü. Elleriyle kulaklarını çekiştiriyordu. Mark nefeslerinin ağırlaştığını fark etti.
Mark başka şansı olmadığını düşünerek kapıya doğru yürüdü. Jeno kapının çaldığını söylemişti. Kapıyı açtığında, hayatının en büyük şokunu yaşadığına yemin edebilirdi.
Jisung karşısında dikiliyordu. Uykuyla gözlerini ovuşturdu, her şey normal gözüküyordu. Ta ki, o konuşana kadar.
❝Hyung, ne zaman eve gidebileceğiz?❞
✾
Ağladım, tşklr.