✾
❝Hyung, ne zaman eve gidebileceğiz?❞
Mark, Jisung'dan beklemediği sözler duyunca neredeyse tükürüğünde boğuluyordu. Ancak, sadece Jeno'nun kapının çaldığını duyması çok garipti.
"Ev mi?"
Hâlâ kulaklarına inanamıyordu. Jisung iyi bir çocuktu, asla ailesini sorgulamamıştı. Bir şekilde terk edildiğini çok iyi biliyordu. Fakat bu konuyu kimse gündeme getirmiyordu, çünkü hepsi aynıydı. Bu Mark'ın canını acıttı.
Yetimhane onların tek evi olmuştu. Jisung hangi evden bahsediyor olabilirdi ki?
Jisung cevap veremeyecek kadar uykulu olduğundan başını sallamakla yetindi. Sesi zaten oldukça yorgun çıkmıştı, bir de üstüne dakikalardır ayakta duruyordu. Mark, uykusuz olduğu için saçmaladığını düşündü ve Jisung'ı yatağa geçirdi.
Jeno, hâlâ yerdeydi ve elleriyle kulaklarını kapatıyordu. Jisung göründüğünden beri Jeno'nun gözleri ondan bir saniye bile ayrılmamıştı. Jisung yatağa yatmadan önce bakışları buluşmuştu.
Ve jeno bir çığlık attı.
Mark, Jisung'u bıraktı ve Jeno'ya döndü. Jeno'da bir sorun vardı. O asla sıkıntılı bir çocuk olmamıştı, tüm gününü gülümseyerek geçirirdi.
"H-hyung, ona d-dokunma."
Jeno'nun vücudu titriyordu, Mark Jisung'un üstünü örttükten sonra onu odadan çıkardı. Kapıyı dışarıdan kapattığında Jeno'nun titremesi hemen durdu.
"Neler oluyor?"
Jeno yanıt olarak gerçekten hiçbir şey olmamış gibi omuz silkti. Yine normal, sakin haline dönmüştü.
"Ben..." olanlardan sonra tamamen Jeno kendinden geçmiş gibi Mark'ın gözlerine bakıyordu. "Ben... hatırlamıyorum, hyung."
"Bana yalan söyleme, Jeno."
Mark, Jeno'nun eski haline dönüp dönmediğini test etmek istedi. Öyle olsaydı ona kızmayacaktı bile. Bakışlarını onunkilere yapıştırmasında hâlâ bir tuhaflık vardı, ama cevabını duyunca daha rahat bir nefes aldı.
"Gerçekten hatırlamıyorum, hyung."
Aniden koridorun sonunda ayak sesleri duyuldu. Mark Jeno'yu kolundan tuttu ve bakıcı gelmeden onu odasına götürmeye çalıştı. Ancak Jeno kolunu Mark'ın elinden kurtardı.
"Hyung, sen git. Ben bakıcıyla konuşacağım."
Mark, Jeno'nun bakıcıya koşuşunu, kafa karışıklığıyla kırışan kaşları ve onunla ne konuşacağını merak ederek izledi. Ama sonunda, odasına doğru yürümeye başladı.
"Hyung?"
Mark, odasının kapısını açtığında hafif bir ses duydu. Sesin sahibini aramak için başını çevirdi.
"Jisung? Sen uyumamış mıydın?"
Jisung cevap olarak başını salladı. Göz kapakları sarkıktı ve Mark bir şeyin onu uyanık kalmaya zorlandığını düşündü. Yanağından bir göz yaşı aktığını gördü, cevapsız bütün sorunlara rağmen Mark ona sıkıca sarıldı.
"Sorun ne, Jisung?" gömleğinin nemli olduğunu hissettiğinden yavaşça sordu.
Sessizce ağlayan Jisung, içindeki tuhaf hissi uzaklaştıramıyordu. Hızla nefes alıyor ve göz yaşları su gibi akıyordu.
"Hyung, ben... ben eve gitmek istiyorum."
✾
Annem, kıyamam ki ben size.