Bir kaç bağırma sesleri ile irkildim. Gözümü açamıyordum. Gözlerim yanıyordu. Belimde hissettiğim ince sızı nefesimi kesiyordu. Ayağa kalkmaya çalışıyordum. Ama belimdeki sızı buna engel oluyordu. Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordum. Düştüğüm yerden ileriye kaymıştım.
Su beni çekiyordu. Bedenim korku ile titredi. Düşüncelerim buz kesmişti. Kurtulmak için çabalamam gerekiyordu. Böyle ölmiycektim böyle olmamalıydı sonum diye düşünürken aklıma ırakta *sallama yaptıkları gelmişti. İyice tedirgin olup elimle nemli toprağı yokladım. Küçük bir köke elimi değince hızlıca tutup kendimi çekmeye çalıştım. Zor da olsa kendimi sudan ayırıp nemli toprağa çekmeye başardım. Sonunda gözlerimi tamamen açabilmiştim. Kısık sesle konuşmalar çarpıyordu kulağıma yardım istemek için dudaklarımı araladım. Bağırmaya başladı. Hem korkuyordum hemde bulunduğum şu durumun içinden kurtulmak için çırpınıyordum. Ardından kalın bir erkek sesi yükseldi."Kim var orda" diye bağırdı.
"Yardım edin lütfen" ağlamaklı çıkan sesimle kelimeler ağzımdan firar etmişti. Benden büyük bir adam kafası görüş alanıma girdi. Şaşkınlık dolu gözlerle bana baktı. Ellerini havaya kaldırıp
"Sakin ol seni ordan çıkarıcaz sakin ol" diye seslendi. Birden aklıma bir şey gelince gücümün yettiği kadar seslenmeye çalıştım.
"Çantam, çantam orda bir yerde olucaktı." arkasına dönüp aramaya başladı. Yerden bir şey alıp bana gösterdi.
"Evet evet o lütfen abimi arar mısınız?" kafasını sallayıp telefon döndü. Eliyle bir şeylere bastı. Telefonu kulağına götürüp konuşmaya başladı. Gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Elimi dediğim köke sıkıca tutunup ağlamaya devam ettim. Telefonu kapatıp bana döndü. Bir elini tutunduğum köke yaklaştırıp sıkıca kavradı. Yavaşça yuları çekmeye başladı. Diğer elimi de tutup beni çekmeye devam etti. Toprağa sürten belim küçük bir sızı dan çıkmış fazlaca acıtan bir yara olmuştu. Yukarıya çıktığımda bir taşa yaslanıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam etmiştim. Beni yukarı çeken adam bir şeyler söylüyordu ama anlamıyordum. Belimdeki acı ve başımın ağrısından dolayı yapabildiğim tek şey ağlamaktı. Gözlerimde yaşlar olduğu için karşıdan gelen arabayı fark edemiyordum. Hızla olduğumuz yere yaklaştı. Toprak alanda aniden fren'e basıp durdu. Kapı açlıp arabadan abimin indiğini görünce belimdeki acıyan yarayı ve başımdaki ağrıyı unutup hızla ona doğru yürüdüm. Ellerimi beline dolayıp ona sıkıca sarıldım. Haklıydı, o her zaman haklıydı. Pozan konusunda haklıydı. Şımarık küçük bir kız çocuğu gibi davranıyorsun dediğinde de haklıydı. İç çekerek ağlamaya başladığımda beni sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Geçti, tamam hadi sakin yanındayım." saçlarımdan öpüp beni birden kucağına aldı. Arabanın arka tarafına yatırıp kapıyı kapattı. Beni yukarı çıkaran adamla bir şeyler konuşup arabaya bindi.
"İyi misin? Neren acıyor?" dikiz aynasından bakıp konuştu.
"Sırtımda bir acı var, birde başım çok ağrıyor" diye söylendim. Başını sallayıp arabayı daha hızlı sürmeye başladı.
Arabayı pratik bir hareketle park edip dışarı çıktı. Benim olduğum tarfa gelip kapıyı açtı. Ellerimden tutup beni kaldırdı. Bir elini belime sarıp yürümem yardım etti. Kapıyı tıklatıp beklemeye başladık.
"Daha ağlıycam mısın?" meraklı bir sesle sorup gözlerinin içine bakmaya devam etti. O kadar çok utanıyordum ki başımı göğsüne yaslayıp ağlamaya devam ettim. Kapı açılınca yavaş adımlarla içeri girdik. Buğra kapının girişinde durmuş bize bakıyordu.
"Volga ne oldu?" diye korku dolu gözlerle bize baktı.
"Bir şey yok kardeşim ben Azelyayı yukarı çıkarıp geliyorum." diyerek merdivenlere yürüdü.