Rüzgar şiddetini azaltmış, çadırdan kent, çiseleyen yağmurun muşambaya düşüşüyle çıkardığı yoğun seslerle boğulmuştu. Sabahın geç saatleri olmasına rağmen ışık, yağmur bulutları arasında yolunu kaybetmiş, kente henüz ulaşamamıştı. İçinde bulundukları mevsim düşünüldüğünde gayet doğal olan bu hava durumunda Selçuk ve Demir, diğer insanlara göre hiç de doğal olmayan bir meseleyi anlamlandırmaya çalışıyorlardı. Kendisini hiç çekinmeden tüm dünyaya şaman olarak tanıtabilecek öz güvende olan Selçuk'ta, bu öz güvenin en ufak bir izi bile görünmezken Demir, endişeleri içerisinde tamamen kaybolmuştu. Yardım umuduyla geldiği bu yerde, saatlerdir kendisini tüm bu aptallığın içerisine sürükleyen adamın anlamsız homurtularından başka hiçbir şey elde edememişti. Kısa bir tarih dersinden sonra Selçuk kendi kendisine söylenerek odanın içerisinde birkaç tur atmış, daha sonra yapılacak en mantıklı şeyin birilerine danışmak olduğuna karar vererek minderine oturup gözlerini kapatmıştı. Bu olay iki saat önce gerçekleşmişti ve Demir, yaşadığı stres ve açlığının baskısına daha fazla dayanamayacağını hissediyordu ki şaman gözlerini açtı ve derin bir nefes aldı.
"Sonunda!" diye bağırarak heyecanla Selçuk'un gözlerinin içine baktı delikanlı. "Uykunu aldıysan kime danışacaksak danışalım artık."
Gencin şaka yapıp yapmadığını düşünürken karşısındaki ciddi yüz ifadesiyle bir kez daha hayal kırıklığıyla iç geçirdi Selçuk.
"Uyumuyordum, transa geçmiştim." dedi gözlerini devirerek.
"Neyse ne." dedi genç sabırsızlıkla. "Kimden yardım isteyeceğiz?" diye sordu. Hala anlamaması hayret ediciydi.
"Demir trans haline geçerek atalarıma ve rehberime danıştım zaten. Bir yere gitmiyoruz." diyerek çıkıştı Selçuk. Delikanlı içinde bulunduğu duruma çok yeni olduğu için anlayamamasının gayet normal olduğunu düşünerek şamanın çıkışına içerlemişti.
"Ruhlar aleminde hiç kimsenin anlattıkların hakkında en ufak bir fikri bile yok."
"Ne yani, yalan mı söylüyorum?"
"Onu kastetmedim. Anlattıkların, senin gibi birinin uydurabileceği türden şeyler değil."
"Benim gibi biri mi?" diye düşündü Demir. Yaşını kastettiğini zannetti ancak yanılıyordu.
"Hatta düşüncesi bile midemi bulandırsa da kara şaman olan bir atama bile danıştım ama nafile."
"Kara şaman mı?" diye sordu Demir.
"İki tür şaman vardır: Ak ve Kara. Ak şamanlar Ülgen'e adanan adaklar ve ibadetlerle ilgilenirler ve doğrudan Ülgen'e bağlıdırlar. Kara şamanlarsa Erlik Han'ın müritleridirler ve onunla ilgili ritüellerden sorumludurlar. Erlik Han'la olan bağları onları en hafif tabirle çürütmüştür diyebilirim. Ölümle yaşama karışırlar, belirli bir bedel karşılığında her türlü iğrenç büyüyü yapabilirler."
"Ak şamanlardan daha güçlüler gibi geldi bana." dedi Demir.
"Böyle bir gücü kimse istemez emin ol. Yaşarken elde edeceğin hiçbir güç, aşağı alemde geçireceğin sonsuzluğa değmez, kendi gözlerinle gördün."
"Kara şamanlar aşağı alemde mi yaşarlar?"
"Güçlerini Erlik Han'dan aldıkları için ruhları da ona aittir. Öldüklerinde sahiplerine geri dönerler."
"Peki sen kara şamanla nasıl görüştün? Aşağı Alem'e mi gittin?" diyerek korku dolu bakışlarla baktı şaman adayı. Aşağı Alem'in düşüncesi bile tüylerinin ürpermesine sebep oluyordu.
"Seninle karşılaşana kadar kara şaman olmayan hiç kimsenin Aşağı Alem'e gidemeyeceğini zannediyordum ama senin kara şaman olmadığından da eminim. Zaten asıl sorun burada başlıyor. Görüştüğüm kara şamanla kan bağım olduğu için kısa bir süre de olsa onu ruhlar alemine çağırabiliyorum. Neler olduğuyla alakalı bir şey bilmediğini, Aşağı Alem'in yüzyıllardır ölüm sessizliğinde olduğunu söyledi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Dünya Arasında: Şaman
FantasyDemir epilepsi hastası bir gençtir. Liseye başladığı sıralarda hastalığı kendisini göstermiş, o andan itibaren bütün seçimleri onun adına hastalığı yapmıştır. Arkadaş çevresinden, sosyal hayatın tamamından soyutlanan Demir, kendi gerçekliğinden çeki...