Bölüm 5: Kainatın Hafızası

67 8 30
                                    

Yeni bir yolculuğa başlarken insan iki şeyi kesinlikle düşünür: Geride bıraktıklarını ve ileride bulacaklarını. Ama genellikle doğrudan yolculuğu düşünmez, ya da yolculuğun kendisini ne kadar değiştireceğini. Ve genellikle yolculuk son bulmadan yolcu başka biri halini alır. Bu değişimle beraber de bazen geride bıraktıkları değersizleşir, bazen de geride bıraktıklarının değerini fark etmesiyle ileride bulacakları anlamsızlaşır. Demir ise daha çok bu ikisinin arasında bir yerdeydi. Çünkü ne geride bıraktıklarının farkındaydı ne de ileride bulacaklarını umursamaktaydı. Onun aklı daha çok elde edemediğindeydi. O yaşlardayken insan bazı şeyleri tecrübe etme arzusu ile bu şeyleri tecrübe edememe korkusu arasında sıkışıp kalır. Geçmiş, hatırlamaya değmeyecek kadar kısa, gelecek ise tahmin edilemeyecek kadar muallaktır. Yani demem o ki ölümle yaşam arasındaki o ince çizgide yürürken bile bir gencin yaşadığı ilk aşkı -veya saplantıyı- düşünüyor olması çok da garipsenmemelidir. Özellikle bu gencin aşk anlayışı, bir çift yeşil göze uzun uzun bakabilmekse...

"Yeşil, bir çok kültürde yaşamın ve doğanın rengidir. Ancak belki de doğayla en çok bütünleşmiş halklardan biri olan Keltlerde yeşil, ölümü simgelermiş. Ne kadar ilginç."

"Benim gördüğüm siyahtı." diye düşündü Demir ya da söyledi, pek emin değildi.

"Doğru." diye bir karşılık buldu gencin düşüncesi ya da sözü.

Uçsuz bucaksız bir bozkırın içerisindeydi. İleride dört nala koşturan yılkı sürüsünü görebiliyordu. Tamamı siyah yeleli, kahverengi, güçlü, kuvvetli atlardı ve tüm heybetleriyle bozkırı çiğneyerek ilerliyorlardı.

Demir buraya yeni mi gelmişti yoksa her zaman burada mıydı bilmiyordu. Onun için tanıdık bir yer değildi burası ama buraya nereden geldiğini de hatırlayamıyordu. Sanki sadece olduğu yerdeydi. Her zaman olacağı yerde...

"Birazdan alışırsın." dedi bir ses ya da Demir öyle düşündü. Her şey çok iç içeydi. Ama atların bununla alakası yoktu. Atlar her şeyden ayrı ve uzaktaydı.

"İlki her zaman zordur. Gerçi senin ilk yolculuğun değil ama buraya ilk defa geliyorsun. Burası biraz daha karışıktır."

"Hayır. Bu benim ilk yolculuğum. Yani öyle söyledi. Biri..." Kafası karışmıştı.

"Selçuk... Onun anlayabileceklerinin biraz ötesine geçtik biz. O biraz daha..." duraksadı.

"Biraz daha ne?"

"Sabit fikirli diyelim. Erlik Han'la Ölüm'ün karşılaşmasına tanık olman ilk yolculuğundu. Az kalsın son yolculuğun oluyordu ama. Önemli değil bu arada."

"Nasıl yani?"

"Demir, uyan!" diye bir yankı duydu Demir. Bu tanıdık çağrı tıpkı hastane odasında gördüğü rüyada olduğu gibi bir kez daha irkilmesine ve bilincinin geri gelmesine sebep oldu. Artık her şeyi daha net görebiliyor ve hatırlayabiliyordu. Ama atlar kaybolmuştu ve önünde bir kaya parçasının üzerinde daha önce görmediği bir baykuş durmaktaydı.

"Atlar..." dedi Demir. Sesini düşüncelerinden tamamen ayırabiliyordu artık.

"Burada..." diyerek konuşmaya başladı baykuş. "Geçmiş ve gelecek fazlasıyla karışabiliyor. Onlar gelip giderler. Sen görüntülere değil sesime odaklan."

"Ne- neredeyim ben?"

"Her zaman olmak istediğin yerdesin. Başka bir yerde... Her şeyden bağımsız ama tüm kainatla iç içesin."

O sırada yukarıda bir yerlerde büyük bir gürültü koptu. Başını kaldırıp yukarı baktığında devasa kanatlarını tüm görkemiyle açmış hızla bulutları yaran bir gölge gördü Demir.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 16, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İki Dünya Arasında: ŞamanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin