Bölüm 1

8.7K 323 250
                                    

BÖLÜM 1: BLACK MALİKÂNESİ

Londra, Grimmauld Meydanı, yaz öğleden sonralarına has bir kimsesizlikteyken, camgöbeği mavisi gökyüzünden kanat çırpıp geçen küçük bir baykuş bu kıpırtısızlığı bozan tek şeydi. Aslında elbette baykuşlar normal zamanlarda, gündüzleri uçmazlardı. Ve aslında normal evlerin penceresine konup, camı tıklatmazlar ve normal baykuşlar, aslında mektup da taşımazlardı. Aslına bakacak olursanız, normal evler, on iki numaradaki ev gibi görünmez de olmazdı.

Ancak Grimmauld Meydanı on iki numaradaki ev normal bir değildi,  en üst kattaki bir pencereye konmuş olan baykuş normal bir baykuş değildi ve zaman... Zamana da çok normal denemezdi.

On iki numaranın içinde, en üst kattaki odasındaki yatağında sırt üstü uzanmakta olan, siyah saçlı, beyaz tenli, uzun, yakışıklı, yeniyetme bir erkek çocuk; baykuşun cama vurduğunu duyunca fırladı, hızla gidip pencereyi açtıktan sonra içeri giren kahverengi baykuşun bacağındaki parşömen rulosunu aldı. O hemen kâğıdı açıp okumaya girişirken, baykuş da, alışık bir uçuşla bir köşede duran su kabına yöneldi.

"Sevgili dostum Patiayak,

Nasılsın? Evle durumlar nasıl-umarım birilerini havaya uçurmamışsındır... Aslında ne diyorum ben, umarım uçurmuşsundur-ama neyse. Mesele şu ki tatilin bitmesine daha bir ay var ve ben sıkıntıdan patlamak üzereyim. Bu hafta sonu Diagon Yolu'nda buluşmaya ne dersin? Kılkuyruk'la Aylak'ı da çağıracağım, evde o kadar enerji biriktirdim ki biraz daha atamazsam odamda dururken bum diye patlayabilirim. Gerçi anneme sorarsan bunun herkes için daha hayırlı olup olmayacağından emin değilmiş, ama ona aldırma. Her neyse, geliyorsun, değil mi? Hatta sen direkt bize gel cumartesi sabah, beraber gidelim. Nasıl? Kreacher'ı benim için öp, sevgiler...

Çatalak."

Sirius Black, mektubu bitirince takvime bakıp bugünün salı olduğunu gördü, bununla biraz morali bozulur gibi olsa da, temelde mutlu olmuştu yine de. Bir köşeden gözlerini kocaman açmış onu süzen baykuşu yok sayarak aceleyle masasına gitti, bir parça parşömen alıp yazmaya koyuldu.

"Çatalak,

Espri yeteneğinden bir şey kaybetmediğini görmek güzel dostum, belki merak ediyorsundur, Kreacher esprilerine hâlâ bayılıyor. Özellikle bize son gelişindeki onu klozete sokma esprin favorisi, sıkça kulaklarını çınlatıyor, haberin olsun.

Hayır, henüz kimseyi havaya uçurmadım. Sabır konusunda epey gelişmişim, değil mi? Ama bu evde biraz daha tıkılı kalırsam uçuracağım, o yüzden evet, tabi ki geliyorum! Cumartesi görüşürüz. Sevgiler,

En sevdiğin köpek."

Sirius sırıtarak mektubuna bir göz gezdirdi, sonra tünediği sehpanın üzerinden ona bakmakta olan baykuşu çağırarak parşömen parçasını ayağına bağladı. Kahverengi baykuş açık pencereden uçup gözden kaybolurken, arkasından bakıp derin bir nefes aldı.

Grimmauld Meydanı on iki numarada, Black Malikânesi'nde, akşam yemeği olağan sessizliği içinde yeniyordu. Sirius çatalıyla tabağındaki Fransız usulü, adını bilmediği yemeği didiklerken sessizdi, son zamanlarda hep böyleydi zaten. Yani dört senedir, Sirius Hogwarts'a başladığından beri.

Black ailesi, büyücü dünyasının en soylu safkan ailelerindendi. Kurallara, geleneklere, kana, paraya, güce ve asalete önem verirlerdi. Yüzlerce yıl öncesine ulaşan soy ağaçlarında çok az kanı bozuk çıkmış olmasıyla gururlanırlardı –ancak ne yazık ki, Blacklerin son neslinde birden fazla kanı bozuk çıkmıştı.

Orion Black'in, yani Sirius'un babasının yeğeni olan Andromeda Black, Black kız kardeşlerin ortancası, aileyi büyük bir utanca sürükleyecek bir şey yapıp bir Muggle doğumluyla evlenmişti. Bu da yetmezmiş gibi ondan bir de çocuğu olmuştu, Black ailesini safkan dünyasına rezil edecek bir şey. Bu ilk kanı bozuktu. İkincisi ise, tam da şu an, büyük, uzun masada ailenin geri kalanıyla beraber yemeğini yemekte olan genç çocuktu. Sirius Black.

Leblanc KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin