Bölüm 11: Suçluluk

2K 145 55
                                    

Bellatrix tehlikesinin ortadan kalkması, Sirius'a rahat bir nefes aldırmıştı, ama aynı zamanda da hiç planlamadığı bir boşluk hissi yaratmıştı. Yalnızca on gün içinde, Sophie hayatında kocaman bir yer kaplar olmuştu; Sophie'yle geçmişlerini arama, Sophie'yi Bellatrix'ten koruma, Sophie'nin fikirlerini değiştirme... Ve Sirius bunu ancak, Bellatrix tehlikesi kalkıp da kızla daha fazla ilgilenmesi gerekmeyince fark etmişti.

İşin ilginç tarafı, Sophie'nin de ondan uzak duruyor oluşuydu, ilk zamanlardaki o "arkadaş olalım" tavrı kalmamıştı. Sirius bundan memnun olması gerektiğini biliyordu ve memnun olmaması için de bir nedeni yoktu, evet, ama kendine bile itiraf edemese de içten içe biraz suçluluk duymuyor değildi. Sonuçta Sophie bir kızdı. Ve herhalde Sirius, onunla yalnızca Bellatrix yüzünden arkadaş olduğunu açık ederek onun duygularını incitmişti.

Annesinin doğum gününden sonraki günlerde, Sophie'yle de, diğerleriyle de pek görüşmeyen Sirius, günün çoğunu yaz güneşi altındaki Londra'da gezip tozarak geçiriyordu. Hafta sonu için James'lere gidecek olması onu bir nebze olsun rahatlatan bir şeydi, bütün bu dengesiz duygu durumuna bir son verirdi belki. Pazar sabahı, saat daha 7'yken uyanıp da James'lere gitmek üzere giyinirken, neşeyle ıslık çalıyor olmasının sebebi buydu.

Dışarıda fazlasıyla sıcak, tozlu ve kuru bir ağustos havası vardı. Sirius, penceresinden görünen meydana baktı, çimler kurumaya yüz tutmuştu. Rüzgârsız bir hava. Quidditch için ideal. Quidditch.

"Quidditch ha? İyi oynuyor musun ki?"

Sophie. Sirius midesinde bir düğümlenme hisseder gibi oldu. Leblanc'i de Jameslere davet ettiğini tamamen unutmuştu. Ama acaba, hâlâ gelmek ister miydi ki? İki gündür konuşmadıkları göz önüne alınırsa...

Emin olamayarak pencerenin önünde düşünceyle durdu bir an. Açıkçası, kızın gelmesini isteyip istemediğinden de emin değildi. Bellatrix artık burada olmadığına göre, kızla vakit geçirmesine gerek kalmamıştı, ama bu mecburiyetin haricinde, Sirius onunla geçirdikleri kısıtlı zamanlardan keyif aldığını itiraf etmeliydi. Diagon Yolu'nda beraber geçirdikleri gün, evdeki konuşmaları... Eh, şu evin içinde ona tiksinerek veya nefretle bakmayan tek kişi Sophie'ydi ve Sirius bunun hoşuna gitmediğini söyleyemezdi. Ama acaba bugün onu yanında istiyor muydu? Ona hiç sormadan kaçsa...

Vicdanı, Sirius'a engel oldu. Belki Sophie onun davetini unutmamıştı ve bugün onunla gelmeyi bekliyordu. On dakika sonra, Sirius tamamen giyinmiş ve dışarı çıkmaya hazır halde, Sophie'nin -daha doğrusu Narcissa'nın- kapısının önünde dikiliyordu.

Derin bir nefes aldı ve oda kapısını tıklattı.

İkinci tıklatmasının ardından kapı açıldı ve üstünde sabahlığı, saçı başı dağılmış bir Sophie aralıktan göründü.

"Hey..."diye mırıldandı uykulu uykulu. "Günaydın Sirius?"

"Günaydın."dedi Sirius, elleri kot pantolonunun ceplerinde. "Uyandırdım sanırım, affedersin."

"Önemli değil." Sophie bir elinin tersiyle gözlerini ovuşturarak ona baktı, Sirius onun uyku mahmuru mavi gözlerinin çok şirin olduğunu düşündü. Sonra da hemen bu düşünceyi kafasından sildi. "Bir şey mi vardı?"

"Eh, evet."dedi Sirius rahatsızca. "Bugün pazar, unuttun mu?"

Sophie uykulu yüzünde tam bir anlamazlık ifadesiyle ona bakmayı sürdürdü.

"Bugün pazar."dedi Sirius sabırsızca. "Arkadaşlarım. Quidditch. Unuttun mu?"

Sophie kaşlarını çattı, bir an sonra anladığını belirten minik bir aa sesi çıkardı.

Leblanc KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin