İçimden gelen bayılıyormuş numarası yapma isteğimi bastırdım. "Biliyor,kesinlikle biliyor..Tanrım ne yapacağım?" diye düşündüm. Birkaç saniye gözlerini üzerimden ayırmadan beni süzdükten sonra Mikey'nin önüne dizlerinin üzerine çökerek yanıma geldi ve elimi tuttu.
"İyi misin? Beni bu kadar korkutmaya hakkın yok. Bir daha bana böyle bir şey yaşatırsan seni yemin ederim odanın camından aşağı sarkıtırım. Yemin ederim." dedi tek nefeste.Bu kız bu kadar hızlı nasıl konuşabiliyordu hiç anlamıyordum.
Derin bir nefes verdim. Şükürler olsun hiçbir şey bilmiyordu.Bana verdiği bu değer hakketmiyordum. Tüm bu olanları öğrenince ne yapacaktı? Ondan seçim falan yapmasını bekleyemezdim. Hafifçe gülümsemeye çalıştım.
"Ben iyiyim."
Gözlerim Mikey'e kaydı. İfadesizliği beni deli ediyordu. Bakışlarını üzerimden çekmiş şimdi de Nale'yi izliyordu. Gözümün önündeki bu tablo gülümsememi daha da genişletti.
Rye alaycı bir ifadeyle "İngilizce konuşsanız da biz de anlasak.." dedi.
Nale ağırlığını yatağa vererek ayağa kalkıp arkasını döndü. Mikey ile gözgöze gelince bakışlarını kaçırdı ve önünden geçip odanın diğer ucuna yöneldi. Mikey'nin birkaç saniyeliğine gülümsediğine yemin edebilirdim ama hemen ifadesini düzeltti.
"Tanrı aşkına ne oldu? Sen delirdin mi? Gecenin o saatinde dışarıdasın ve mesaj atmayı bırak benim attıklarıma bile cevap vermiyorsun. Ne cehennemdeydin? Ya başına bir şey gelseydi o zaman ne yapacaktık? Bu kadar insanı.."
"Haklısın. Sizi endişelendirdiğim ve yorduğum için özür dilerim çocuklar. Emin olun hiçbirinizi haketmiyorum."
"Sen neyden bahsediyorsun?" dedi Brooklyn yaslandığı yerden doğrularak. "Bize neler olduğunu anlat."
"Anlatacak bir şey yo.."
"Hemen Sena! "
Tanrım niye benimle inatlaşıyordu ki. Odadaki tüm gözler bana döndü. Odanın içinde olabildiğince küçülmeyi diledim gözlerimi kapatıp. Böylece belki oradan kaçıp gidebilirdim. En güzel yaptığım şey bu değil miydi zaten?
"Pekala.. Mikey ile okuldaydık. " dedim.
"Eee? Bu saatte orda işiniz neydi peki?" dedi Brooklyn Mikey'nin onu öldürecekmiş gibi bakmasına aldırmadan. Aralarında bir şey mi olmuştu? Hah harika bir de onların arasını bozmuştum yani.
Ben "Edebiyat çalıştık. " derken Mikey de dişlerini sıkarak "Biyoloji çalıştık. " demişti.Vay be dakika bir gol bir..Ama kendi kalemize.Hayretle Mikey'e döndüm.
"Yani önce Biyoloji daha sonra Edebiyat çalıştık. " dedim bu sefer ben dişlerimi sıkarak.
Brooklyn kaşlarını kaldırdı gerçekliğini sorgularcasına.
Yapmacık bir sinirle "Brooklyn cevabın ne olmasını bekliyorsun Tanrı aşkına? Okulda başka ne yapabiliriz? Biraz yalnız kalmak istedik o kadar."
"Ders çalışmak için yani? " dedi Andy karşıdan.
Rye gözlerini aydınlanmışçasına kocaman açıp sırıtarak "Tanrım.. yoksa siz.. "
"Aman Tanrım Ryan.. Neyden bahsediyorsun sen?" dedim gözlerimi kapatıp başımı yastığa düşürerek.
Brooklyn bu sefer ortamdaki ciddiyet kavramını yeniden devreye soktu ve "Tanrı aşkına öyleyse Sena'yı neden yalnız gönderdin? "
"Sana söyledim Brooklyn.. Anlamıyor musun? Tekrar tekrar neden söylettiriyorsun? Onu sadece sen önemsiyormuşsun gibi konuşmayı kes artık. " dedi Mikey yerinden ayaklanıp Brooklyn'e doğru hareket ederken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
End Of The Story Of Us
Fanfic|a fanfic edition for micheal cobban| This book is dedicated to all Roadies but especially Turkish Roadies <3