Sue acı içinde çığlık atmaya başladı. Kimse onu duymuyordu. Kemiklerinin etini ve organlarını sıkıştırdığını hissetti. Nefes alamadı. Bir süre sesi kesildi. Acıdan gözünden yaş gelmişti.
Elini çekmeye çalıştı ancak eli yapışmış gibiydi, kitaba. Böyle bir şey ilk defa başına geliyordu. Kaslarının şiştiğini hissetti. Kendini iyi hissetmiyordu. Başı dönüyordu ve midesi bulanıyordu. Korkunç şekilde canı yanıyordu.
Tekerlemeyi hatırladı. Hemen tekrar söylemeye başladı. "Pri dantomera da sagsana ka mi de nor ne po di cemon ya." Acısı daha da arttı. Vücudu çok hızlı şekilde gelişti. Bir yetişkin gibiydi. Nasıl olurdu?
O daha on yaşındaydı. Kitaptaki el resmi ile Şuan ki eli aynı boyuttaydı. Acısı yavaşça azalmaya başladı ve yavaş yavaş vücudunu terk etti. Sue elini hemen çekti.
Hemen odasındaki banyoya girdi. Hemen üstünü çıkardı ve aynaya baktı.
Kendini tanıyamadı. Annesi ve babası Sue'nun çığlıklarını duymuştu.Kapıyı açması için Sue'ya annesi yalvarıyordu. Kitap okurken rahatsız edilmek istemediğinden kapısını kilitlerdi. Ailesi onu ikna etmeye çalışıyordu.
Kapıyı açmıyordu, açamıyordu. Şok geçirmişti. Elleri titriyordu. En sonunda pes edip yere oturdu. Dizlerine sarıldı ve kafasını bacaklarına gömdü.
Bu kadar ufak bir kızın bir anda nasıl bu kadar geliştiği aklında soru işaretiydi. Sue'nun annesi "Lütfen Sue. Aç şu kapıyı." diyerek ağlıyordu.
Üvey kızıda olsa bebekliğinden beri onların yanındaydı. Kızının çığlıkları yüreğini parçalamıştı.
İçeride ne olduğunu bilmiyordu. Kızına birisi zarar vermişte olabilirdi. Kızın annesi hemen telefonunu aldı ve çilingiri aradı. Kısa sürede çilingir geldi. Hemen kapıyı açmaya koyuldu. Beş dakikaya kapı açıldı. Kadın hemen kızına sarıldı.
Sonra değişik hissetti. Bir adım geri attı. Kızını baştan aşağıya süzdü. Düz saçları dizine kadar uzamıştı. Göğüsleri ve kalçaları genişlemiş, spora giden erkekler gibi kasları oluşmuştu.
Annesi korkuyla kızından uzaklaştı. Babası yaklaştı ve her zamanki ciddi ifadesi ile kızına baktı. "Artık burada kalamazsın." dedi. Sesindeki şefkat artık yoktu.
Babasının soğukluğu kızın içini üşütmüştü. Adam eşine baktı. Kafasını 'hayır' dercesine sallıyordu kadın. Kadın kızına baktı. Sonra tekrar eşine. Onu bırakmak istemiyordu. Bunun olacağını ve olması gerektiğini biliyordu.
Gitti ve kızına sarıldı. Son bir kez kokusunu içine çekti. Sue'nun ağlamaktan gözleri şişmişti.
Adam geldi ve Sue'yu kadından ayırdı. Kızı dolabının yanına getirdi. Ona bir valiz verdi.
Doldurması için dolabı işaret etti. Sue ağlayarak kıyafetlerini doldurdu. Baba dediği adam eşinin yanına gitti ve ona saldırdı. Teselli etmek için "Şşş. Ağlama! Zamanı geldi. Onu alırken böyle olacağını biliyordun. Kendini hazırlamalıydın." dedi.
Kadın eşinin kolları arasında ağlarken "Bu kadar erken olması gerekmiyordu. Neden bu kadar erken oldu?" dedi.
Bir cismin yere düşme sesi geldi. Sue valize eşyaları koyarken yere düşmüştü. "Bak! Daha vücuduna da, parmaklarına da alışamadı. En azından ona biraz alışması için zaman ver. Alışsın öyle göndeririz. Lütfen!" dedi kadın.
Adam "Olmaz." deyince kadın, "Sadece bir hafta." diye yalvardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Tozu : İlk Eğitim
FantasyOkuyun bence güzel bir kitap olacak. En başından 3. Kitabın sonuna kadar kurgulandı, sadece yazılması gerekiyor okuyun #3 Mızrak 30.06.19