"günaydın kedicik"
jin'in gözlerini açtığını gören taehyung jin'in kucağına yerleştirdi kendini. bir elini jin'in yanağına bir elini beline koydu.
"gerçekten belin incecik kedicik."
jin'in tam anlamıyla nutku tutulmuştu. taş kesilmiş hafifçe dudaklarını aralamıştı. kesik kesik kuvvetli nefesler alıyor veriyordu. her nefes alış verişi taehyunga çarpıyor ve onun çıplak göğüsünde geziniyordu. taehyung bu hissiyatı anlamdırmaya çalışmadan devam etti.
"şimdi seni şurda öpsem, sen ve ben değilde biz olur muyuz?"
dudaklarını yaladı taehyung ve ıslak öpücükler kondurdu sevdiğinin suratında. ilk anlını öptü sonra şakağını. uzunca durdu şakağında ve seokjin'in nabzını hissetti dudaklarıyla. hızlıydı ya da yavaş. anlayamadı. ölçü de her şey gibi artık varlığını silmişti onların dünyasında. onların dünyasında sadece onlar vardı bir de delicesine hissettikleri yoğun duygular.
taehyung sonra bir sulu öpücükte burnuna bıraktı seokjin'in. seokjin ise hala rüya mı gerçek mi ayırımda kendisini git gellere bırakmış ama sonunda kendini ikisinin arasında bırakmıştı.
taehyung sulu öpücüklerini jin'in yanağı ve boynuna doğru devam ettirdi. artık öpmüyor dil darbeleri eşliğinde arada nazikçe arada sertçe emiyordu. seokjinin gömleğiniin bir kaç iliğini açarak devam etti. seokjin'in köprücüğünde bazen öperek bezen emerek uzunca gezindi. nefes nefes kalmıştı ama onu şaşırtan kendi sertliği değildi seokjin'in an itibariyle sertleşmiş olmasıydı.
seokjin bununla birlikte ne olduğunu sonunda tam olarak anlamıştı ve boş boş bakan gözlerine anlam yüklenmiş ve taehyungun üzerinde gezinmeye başlamıştı. ondan iriydi ve ağırdı. parmakları incecikti ve vücudu kaslıydı. kasığına doğru belli belirsiz kıllar vardı. seokjin iyice serleştiğini farkettiğinde nefes alış verişleri derinleşmiş ve kendini dizginleştirmeye çalıştırmıştı.
"babacığı isitiyor musun?"
taehyung artık düşünemiyor sadece anın tadını çıkarıyordu. kendini jine sürtmeye başlamıştı. bir elini seokjinin boynuna bir elini omzuna koymuştu. seokjinin kulağına eğilip orayı narince öptü ve devam etti.
"kedicik babacığı istiyor mu?"
seokjin konuşamıyordu. tepkide veremiyordu. tamamen kaskatıydı.
"pekala o zaman" diyip kalktı taehyung. seokjin ise daha fazla istediğini o an farketmişti.
taehyung bedensel olarak seokjin'in aksine dayanıklıydı ve kendisini dizginleyebilmişti. ama seokjin oracıkta kötü bir halde kalmıştı. oturur pozisyondan iki büklüm haline geçmişti. taheyung ise ona bir iyilik yapmış hızla giyinip çıkmıştı. seokjin ise kendini rahatlatmış ve şimdi beynine kan gitmeye düşünmeye başlamıştı. çok sinirlenmişti. hemde çok. aşırı sinirliydi. hiç bu kadar sinirli olamamıştı...
...ya da mutlu? kendine çok yalancıydı seokjin. ama bu değişmez özelliğiydi onun. değişmeyecek.hızlıca odadan çıktı ve etrafıma baktı. taehyung onu duvara yaslanmış bekliyordu. tam ağzını açacakken taehyung önce davrandı.
"garajda bekliyor olacağım. m289da arabam. kedicik."
kim seokjine konuşma sırası vermeden hızlıca uzaklaştı oradan. seokjine farkettirmesede kalbini tutan damarlar kopacak ve kalbi göğüs kafesini yaracak gibiydi. derin nefeslerle kalbini dizginlemeye çalıştı ama söz dinlemiyordu. garaja doğru kendini dizginlemeye çalışarak yürüdü.
seokjin hızlıca giyindi. odası acilden uzakta olduğu için doktor odasında giyiniyor ve orada dinleniyordu. seokjin anlamamıştı. taehyung doktor muydu? nasıl? hemde kendi çalıştığı hastanede? nasıl farketmemişti? onu instagramda görmüştü. nasıl olurda burada gördüğünde o olduğunu anlayamamıştı? bu düşüncelerle giyinip garaja doğru hızlıca ilerledi.
taehyung arabada sabırsızca bekliyordu. seokjin ne diyecek ne tepki verecek diye sabırsızdı. iki günü vardı. bunu seokjin söylemişti. bu yüzden biraz hızlıca ilerliyecekti. hızlıca devam edecekti.seokjin araba camına tıkladığında taehyung gözlerini kapamış radyo dinliyordu. on dokuz dakikalık akşam haberleri başlamış hızlıca sunuluyordu. taehyung seokjini farkettiğinde radyoyu kısıp arabanın kilidini açtı seokjin bindiğinde ise tekrar kilitlemişti.
"gerçek bir sapıkmışsın. şaka gibisin gerçekten. nesin sen süpriz yumurta filan mı? her yerden çıkan saçma reklam filan mı? ne bu ya? ne yaptın içerde sen bana?"
durmadan bağırıyor ve ağlayacak gibi oluyordu. seokjin güçsüz değildi ama bunu kaldıracak kadarda iyi değildi. arada derede sıkışmıştı. kim olduğunu bile sorgulamıştı.
"merhaba ben kim taehyung."
tae umursamazca jine elini uzatırken jin hızlıca vurarak taenin elinin geri çekilmesine sebebiyet vermişti.
"hiç tanımıyordum ya seni. sağ ol. merhabaymış. taehyung! bir daha sakın bana yaklaşma! sakın!
diye sertçe savurdu kelimelerini. taehyung ise sakince onu izliyordu. jin kapıyı açmak isteyip açamayınca devam etti
"aç şu kapıyı!"
"üzgünüm kedicik bana iki ay vermedin. iki ay verseydin açardım ama iki gün verdin
...ve sanırım yalan söyledim. yine de açmazdım."