03

853 82 6
                                    



Gözlerimi yavaşça açmaya başlarken başıma saplanan ağrıyla elimi başıma götürdüm. Gözümün önüne gelen görüntülerle onları silmek için içtiğim bardakların boşa gittiğini fark ettim. Tüm geceyi hatırlıyordum. Ta ki adının Jungkook olduğunu öğrendiğim ve daha yeni, o gece tanıştığım bir çocuğa sarkıntılık yaptığımı hatırlayana dek. Ondan sonrası yoktu. Daha mı çok içmiştim, ne yapmıştım, kim beni buraya getirmişti... En ufak bir şey hatırlayamıyordum. 

Evet, şu an evimdeyim. Fakat buraya nasıl geldiğimi öğrenebileceğim birkaç insan vardı. Jungkook ya da Jennie. 

Elim hala başımın üstünde gözlerimi zor açarken yatağımdan kalkıp salona doğru yürümeye başladım.

''Günaydın uykucu.''

''Günaydın.'' Diye karşılık verdikten sonra saate baktım. Neredeyse öğlen olmuştu. Dersim bugün öğleden sonra olduğu için rahat bir nefes çektim.

''Ne zaman anlatacaksın?''

''Neyi?'' Sorusuna soru ile karşılık verdiğim Jennie elindeki moda dergisi olduğunu tahmin ettiğim dergiyi orta sehpaya bırakarak bana döndü.

''Jungkook'la ne zamandır tanışıyorsunuz?'' Sorduğu soruyla gözlerim büyürken aklıma gelen senaryolarla zaten ağrıyan başım bir kez daha sızlamıştı.

''Dün tanıştık.''

''Ve dün tanıştığın kişi seni partiden alıyor ve sabaha karşı eve bırakıyor?'' Söyledikleriyle iyice dehşete düşmeye başlamıştım.

''Şu malum olaydan sonra içkiyi biraz fazla kaçırdım sanırım. Jungkook'la ilgili sadece tanışmamızı hatırlıyorum.'' Ayak üstü söylediğim yalan sayesinde Jungkook'a nasıl asıldığımı anlatmaktan kurtulmuştum. 

Başta ondan bir şeyler sakladığımı düşündüğü için sinirlenmiş olan ifadesi yerini acıma duygusuna kaydırınca müdahale etmem gerektiğini anlamıştım.

''Bana acıyorsun.'' Yutkunarak söylediğim bu cümleden sonra kafasını yere eğmiş ve cevap vermek için ağzını aralamıştı ama tekrar konuşmaya başlayınca beni dinledi.

''Gözünde hemen yıkılabilecek birisi gibi mi görünüyorum bilmiyorum Jennie. Ama değilim.''

''Güçlü olduğunu biliyorum Rose. Sen hep güçlü bir kız oldun.''

''O kız,'' Kötü şeyler söylememek için tekrar yutkunmam gerekmişti. ''O kız senin de en yakın arkadaşlarındandı.'' Lafımı bana sarılarak böldü.

''Sakın devam ettirme. En yakınımız olsa bunları yaşamazdık bunu sen de biliyorsun.'' Onun tarafında olabilirsin diyecektim ki Jennie beni anlayıp erken davrandı.

''Hadi gel sana bir şeyler ısmarlayayım. Sonra da şu Jungkook meselesini çözeriz.''


...


''Teşekkürler.'' Hazırlanmış olan kahvemi elime alıp boş bir masa aramaya koyuldum. Dersim erken bitmişti ve Jennie'nin dersinin bitmesini beklerken biraz ders çalışmayı düşünmüştüm. Kafamı bu şekilde dağıtacaktım. Diğer yolda, evet alkolden bahsediyorum, başarılı bir sonuç alamamıştım. Üstelik her şey daha da karışık bir hal almıştı.

Tüm masaların dolu olması başlayan şanssızlık serimin güzel bir getirisiydi. Daha önce görmediğim bir kızı 2 kişilik masada tek başına otururken görünce ona doğru ilerledim.

''Boşsa oturabilir miyim?'' Kız kafasını kaldırıp etrafı kısa bir süre tarayıp tekrar bana döndü.

''Tabii.''

''Ben Rose.'' En azından tanışmamız gerektiğini düşündüğümden adımı söyleyivermiştim.

''Ben de Lisa.''

''Lisa, buralı mısın?'' Gözleri ve yüz şekli ben bir melezim diye bağırırken bunu sormadan edememiştim. Sarı saçları omuzlarına geliyordu ve ona yakışan bir kahkülü vardı. Saçlarının uçlarının arasında ise grilikler vardı ki bu ona ayrı bir hava katmıştı. Güzel bir kızdı.

''Ah, aslında sayılmaz. Annem buralı fakat babam Taylandlı. Aslında orda yaşıyordum ama buraya gelmek zorunda kaldık.'' Kafamla söylediklerini onayladığımda birden masamıza bir gölge düştü.

Kafamı kaldırdığımda direk gözlerimin içine bakan Jungkook'la afallamıştım. Yırtık kotu üstüne giydiği siyah tişört ve her zaman ki gibi siyah deri montuyla karşımda duruyordu. Kafasını Lisa'ya çevirerek konuşmaya başladı.

''Burası boş mu?''

Lisa onun söylemek istediğini anlayıp toplanmaya başladığında kaşlarım çatılmıştı. Jungkook ve arkadaşları popülerdi ve bu davranış onun gibiler için hiçbir şeydi.

''Değil görmüyor musun?'' Ona diklenir gibi konuştuğumda Lisa ve o hatta diğer masalardan birkaç kişi bile bana bakmaya başlamıştı. Kafasını tekrar Lisa'ya çevirdiğinde Lisa eşyalarını toplamaya devam etmişti. İşini bitirince görüşürüz diyip gergince gülümseyerek yanımızdan ayrıldı.

Tam karşıma Lisa'nın oturduğu yere oturdu. Dün beni sabaha karşı eve bırakan ama o saate kadar ne yaptığımız hakkında hiçbir fikrimin olmadığı tanımadığım adamın yüzüne bakıyordum. Kafede bulunan insanlar onun neden benim masamda olduğu hakkında konuşmaya başlamıştı bile. Aldatıldığımın da kulaklarına çoktan gittiğini varsayarsak akıllarındaki düşünceleri okumak çok da zor değildi.

Elini dün geceki gibi saçlarının arasına soktuğunda yutkunmam gerekmişti. Saçlarına. Dokunmak. İstiyorum.

''Nasılsın Chaeyoung?'' Bana diğer ismimle seslenmesiyle nefesim kesildi. Bu kadar ileri gitmiş olamazdık değil mi? Her şeyi anlatacak kadar?

 Bu kadar ileri gitmiş olamazdık değil mi? Her şeyi anlatacak kadar?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Bölüm çooooook geç geldi biliyorum fakat uzun zamandır devam eden diğer rosekook kurgum Euphoria'ya ağırlık vermiştim. Daha sık bölüm atmaya çalışacağım, takipte kalın lütfen.

Cheat •rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin