"Ne?!" Söyledikleriyle gözlerim kocaman olmuştu."Şaka yapmıştım Chae."
"Bana şöyle seslenme!" Onu terslememin ardından kaşları çatılmış anlam veremez bakışlarla bakmaya başlamıştı.
"Öyle olsun," biraz duraksadıktan sonra "Chae." diye devam etti. Beni çileden çıkarmaya çalışıyordu başka açıklaması olamazdı.
"Neden beni buraya getirdin?" Sinirimi bir kenara bırakıp asıl konuya girmek istediğimi belli ederken yüzündeki beni sinirlendirmekten hoşlandığını belli eden gülümsemesi kendini ciddi bir ifadeye bırakmıştı.
"Konuşmamız gereken başka şeyler var." Kaşlarım hafifçe havalanırken onu dinlemeye devam ettim.
"Chanhyuk'un yaptığı şeylerden haberin olup olmadığını bilmek istiyorum." Son derece ciddi yüz ifadesiyle kurduğu cümle karşısında yutkunmak zorunda kalmıştım. Sanırım onu ilk kez bu kadar ciddi görüyordum. Gerçi henüz ne kadar görmüştüm ki?
"Neyden bahsettiğini anlamıyorum." Konuştuğumda derin bir nefes aldı. Gerçekten anlamıyordum. Chanhyuk'la uzun sayılacak bir süre birlikteliğimiz olmuştu fakat çok da yakın sayılmazdık. Konu ona geldiğinde içine kapanık tavırlar sergiliyordu.
"Chanhyuk'un sahibi olduğu kulüpten bahsediyorum Rose. Bu konuda çok konuşur muydunuz?"
"Kendimi sorgu masasında hissediyorum. Bunları bana neden soruyorsun Tanrı aşkına? " Ellerim az önce yatıştırmaya çalıştığım sinirin tekrar vücudumda gösterdiği yansımasıyla saçlarıma dalmıştı. O ise oturduğu koltukta bana doğru yaklaşıp aramızda küçük bir mesafe bıraktıktan sonra konuştu.
"Bak Rose, seni sorguladığım falan yok. Bu işi bizim çocuklar yerine ben yaptığım için kendini şanslı hissetmelisin."
"Neden seni gönderdiler ki? Başkası olsa belki daha iyi anlaşabilirdik." Çattığı kaşları ve bana yakın olduğu için hissedebildiğim nefesinin hızlanmasıyla söylediğim şeyin onu kızdırdığını tahmin ediyordum.
"Ben gayet iyi anlaştığımızı düşünüyordum oysa." Mırıltı gibi çıkan sesi ve dudaklarıma kayan gözleri derin bir nefes almamı sağlamıştı. Hayır, o geceki yakınlaşmayı tekrar yapamazdık.
Bir anda kafama dank eden düşüncelerle kendimi geri çekip biraz uzağına kaydım. En azından nefes mesafesini açmam gerekirdi çünkü o yakınlıkta ondan etkilenip yanlış bir şeyler söylemek istemiyordum.
"Chanhyuk'un kulübü hakkında bildiğim tek şey ona sahip olduğu. Bu kadar." Sertçe kurduğum cümleler karşısında o da eski halini almış hafifçe öne eğilerek kollarını dizlerine dayayıp önünde birleştirmişti.
Biraz düşündükten sonra elleriyle dizinden destek alıp doğruldu. Bana dönerek konuşmaya başladı.
"Seni evine bırakayım." Gözlerim afalladığımın göstergesi olarak açılmıştı.
"Ne yani bu kadar mıydı?" Konuşurken bir yandan da yavaşça ayağa kalkmıştım.
"Doğru, değildi." Bana doğru yavaş yavaş yaklaşarak önümde durdu.
"Bu konuyla ilgili kim gelip seninle konuşmak isterse ya da kim seni rahatsız ederse haberim olsun. Tamam mı?"
Kurduğu cümlelerin saçmalığı kaşlarımın tekrar çatılmasına sebep olmuştu.
"Chanhyuk hakkında bildiğiniz şey ne? Ya da ne öğrenmek istiyorsunuz mu demeliyim?"
"Neden Chaeyoung? Bunu öğrenip onu korumaya mı çalışacaksın?" Gittikçe artan tansiyonda yine meydan okurcasına birbirimize yaklaşmaya başlamıştık.
"Ne korumasından bahsediyorsun? O adam beni aldattı. Bunun farkında mısın?"
"Ben de tam sana bunu sormak üzereydim."
"Ahh, çıldıracağım." Ellerim tekrar sinirle saçlarıma gittiğinde o bir anda sakinleşmişti. Ellerini saçlarımdaki ellerime götürüp onları oradan çıkardı ve yavaşça yere indirdi. Bu sırada gözlerime bakmaya devam ediyordu.
"Bir şey bilmediğini biliyordum Rose. Sadece çocuklar şansımızı zorlamamızı istedi. Nedenini sorma çünkü söyleyemem."
Kafamı ağır ağır aşağı yukarı salladım ama bu işin burda bitmeyeceğini biliyordum. Kötü şeyler hissediyordum. Bu işin peşini bırakmayıp o pisliğin karıştırdığı işleri öğrenecektim.
Jungkook da beni taklit ederek kafasını ağır ağır aşağı yukarı sallarken dudaklarının kenarı kıvrılmıştı.
"Şimdi, seni evine bırakmama izin ver."
"Gerek yok. Kendim gidebilirim."
"Seni buraya kadar boşuna sürükledim. Kendimi bu şekilde affettirmeme izin ver." Beklentiyle dudağını ısırdığında yüzünü kaplayan çapkın ifadeye baktım. Kızları böyle mi tavlıyordu? Çünkü kesinlikle işe yarıyordu.
"Pekala." Israrının sonlanmayacağını bildiğimden kabul etmek zorunda kaldım. O zamana kadar hala ellerimi tuttuğunun ellerimi bırakınca farkına vardım.
Odadan dışarı yürümeye başlayınca onu takip ettim. Geldiğimiz yolu aynen geri dönerken etrafta kimse yoktu. Kapının önüne getirilen arabasının kapısını açıp bindim. Evimi tarif etmem dışında konuşmadık.
Sessiz yolculuğumuz eve geldiğimizde bitmişti. Başında beri ona döndürmediğim gözlerimi sonunda ona çevirmiştim.
"Teşekkür ederim." Hafifçe gülümseyen yüzü ile konuşmaya başladı.
"Görüşürüz Chaeyoung. Her zamanki gibi." Son cümlesini diğerine nazaran sessizce söylediğinde duysam da sorgulamamayı tercih edip kapıyı açtıktan sonra indim.
Keşke Jungkook, böyle tanışmasaydık.
Hikaye hala kitaplığınızda mı bilmiyorum ama sanırım geri döndüm 😭 Euphoria'ya ağırlık vermek istediğim için bunu yazmaya ara vermiştim ama çok istek görünce devam etmem gerektiğini düşündüm.
Beklettiğim için üzgünüm. Hala okuyorsanız bir vote ve okuduğunuz saati yorum atar mısınız?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cheat •rosékook
Fanfiction"Ben, Park Chaeyoung, yaşadıklarımı misliyle yaşattıracağım." Jeon Jungkook Park Chaeyoung