"Hey Jess, bu gece geliyor musun?"
"Elbette geliyorum, şüphen mi var?"
"Bilemiyorum, yani daha önce de böyle demiştin ama seni görememiştim," dedi Eddie. O gıcık olduğum tiksinç sesini alayla karıştırınca daha bir iğrenç oluyordu. Evet biliyorum, önceki sefer partiye gidememiştim ama geçerli bir sebebim vardı ve bu kütük kafalılar bunu asla anlayamazdı. Gözlerimi devirme isteğimi bastırıp, "Sana kart yollarım," dedim ve göz kırptım. Çantamı koluma takıp okuldan çıktım. Alison'ın yanına gidip koluna girdim. Alison'ı pek sevmezdim ama çok havalı kırmızı bir spor arabası vardı ve o arabaya binen herhangi birisi çok havalı görünüyordu. Alison okulun en popüler kızıydı ve beni çok seviyordu. Ailem çok zengindi çünkü. O, her gün bize geliyor ve bizim kapalı havumuzda takosunu yiyerek keyif yapıyordu. Okula ilk geldiğimde onun arkasında oturuyordum ve ders bitiminde bana dönüp parfümümün çok güzel koktuğunu söyledi. Bende teşekkür ettim. Daha sonra kolumda ki Stella McCartney tasarımı çantayı gördü. O zamandan beri onun en iyi arkadaşıyım ve o çanta ile parfümü de ona verdim. Sevgisi yapmacıktı bunu farkındaydım ama o, okulun en popüler kızıydı. Bu okulda gerçek bir arkadaş bulmak, siyah saçlı, yeşil gözlü, kaslı bir Daemon* bulmaktan daha zor. Fakat ben şanslıydım, gerçek olduğuna inandığım bir arkadaşım vardı; Anna. Ona her şeyimi anlatırdım ama o bana pek bir şey anlatmazdı. Çünkü pek olaylı bir hayatı yoktu. Onu seviyordum. Kızların yanına gittiğimde Alison diğerlerine yeni çantasıyla hava atıyordu. Onu ben vermiştim.
"Selam kızlar," dedim ve kolumu Alison'dan çekip arabanın üst kısmına oturdum. Kesinlikle seksi görünüyordum. "Kimi bekliyoruz?" diye sordum. Alison çantasını övmeyi bırakıp bana döndü, "Brandon'ı, Jackson'ı ve Ashley'yi bekliyoruz, canım." Sonrasında Alison kızlara dönüp birkaç çanta, elbise ve takı dedikodusu yaptı. Arkamda bir hareketlilik hissettiğimde arabanın üstünde kayıp arkamı döndüm, Brandon gülümsüyordu, "Naber bebeğim?" yanıma geldi ve dudağımdan öptü. Brandon benim popüler ve yakışıklı sevgilimdi. Onu sevmiyordum sadece onunla hava atıyordum. Çoğu kız onun için çıldırıyordu, Alison bile ama o beni seçmişti. Aslında onu reddedip hakkımda "Vay canına, şuna bakar mısın? Okulun en yakışıklısını kabul etmiyor!" gibi havalı bir dedikodu başlatabilirdim ama bir süre sonra bu unutulurdu ve bende daha uzun süre konuşulmak için onunla çıkıyordum ve kantinde kucağında oturuyor ya da herkesin içinde öpüyordum. Bu sayede kızlar daha çok gıcık oluyordu. Alison'dan daha fazla popüler olup okula hükmetmeye başladığım zaman hepsinden kurtulacaktım ve yanımda sadece Anna kalacaktı. Her gün bu planıma daha çok yaklaşıyordum. "İyi, senden?" Yamukça gülümsedi, "Senin yanındayken daha iyi." Ah, bir de şu romantik halleri var. Bana çok itici geliyor, sanırım ona aşık olmadığımdan dolayı. Acaba Brandon, onu sevmediğimin farkında mı? Sanmıyorum çünkü o çok saf birisi ve her şeye çabucak kanıyor. Onlar konuşurken Ashley ve Jackson geldiler ve Alison'ın arabasına binip evlerimize dağıldık.
"O kıyafetle bir disco topuna benziyorsun, tatlım."
"Ama anne, alırken çok güzel olduğunu söylemiştin!" Bu denediğim bilmem kaçıncı elbiseydi ve acayip sıkılmıştım. Annem partiye ancak onun beğendiği kıyafeti giyersem gidebileceğimi söyledi ve iki saattir kıyafet deniyordum. Annem yeni bir kıyafeti üzerime fırlattığında hızlıca üzerimdeki kabarık, tüylü ve bir kere bile giymediğim halde bana yakışmadığı için üzüldüğüm elbiseyi çıkarttım. Aynı hızla annemin fırlattığı beyaz elbiseyi giydim ve umutla anneme döndüm, "Evet, bu güzel oldu. Bunu giy. Şimdi de bunun altına güzel bir ayakkabı seçelim bakalım!" dedi ellerini çırparak. Sonrasında da büyük bir ayakkabı faciası yaşadık ve en sonunda ikinci giydiğim ayakkabıyı giymemi söyledi. Partiye gidecek olmasaydım herhalde sinir krizi geçirirdim. Daha sonra da çanta seçtik. İyi ki çanta seçmek uzun sürmemişti. Sonra saçlarımı saldım ve annem bana makyaj yaptı. İşimiz bittiğinde Brandon'ına mesaj attım ve Brandon kısa bir sürede beni almaya geldi. Partiyi Eddie veriyordu. Eddie okulda, parti vermekle meşhurdu. Ailesi iş nedeniyle hep şehir dışına çıkardı ve Eddie ise her ay en az iki defa parti verirdi. İçeri girdiğimde ilk dikkatimi çeken sarı saçlı ve uzun boylu bir kızın, bir çocuğun üstünde twerk yapması oldu. Etrafına birkaç kişi de onları izliyordu ve erkekler 'Bende istiyorum' diye sızlanıyorlardı. Aslında partilere gitmeyi pek sevmezdim. Her yerde içkiden sarhoş olanlar ve sevmediğim tarzda çalan müzikler beni sinir ederdi ama ben popülerdim ve partide bulunmam gerekiyordu. Bizimkilerin yanına gittiğimde Alison bana sarıldı. Tanrım! Ne kadar yapmacıktı böyle! "Hoşgeldin, canım. Çok eğleniyoruz!" diye amaçsızca bağırdığında gözlerimi devirmemeye çalışarak en sahte gülümsememi attım ona. O da bana tek kaşını kaldırarak baktı, "Gelmene çok şaşırdım açıkçası." dedi. Yine mi başlıyoruz? "Annenin izin vermesine çok şaşırdım. Bilirsin, partilere ayak uyduramıyorsun ve hatırlıyor musun, çok içip üstüne kusmuştun ve güzelim elbisen kusmuk olmuştu. Annen sana ceza vermiş miydi?" deyip gülmeye başladı. Diğerleri de gülünce bende güldüm. Benim gülmeme bozulduğu belliydi çünkü beni küçük düşürmeye çalışıyordu. Bana olan sevgisinin sahte olduğunu biliyordum ama bunu belli etmezdi genellikle. Bir süre masada durduktan sonra sıkıldım ve içki alacağımı söyleyip ayağı kalktığımda Alison'da geleceğini söyledi ve beraber içkilerin olduğu masaya doğru yürürken Alison beni kolumdan tutup tuvalete soktu. Tuvalette birkaç kız vardı. Alison hepsine bakıp kafasıyla 'çıkın' işareti yaptı. Tuvalet anında boşaldı ve sadece ikimiz kaldık. Ne olduğunu anlamak için Alison'a baktım ve onun yüzünde ilk defa böyle kızgın bir ifade olduğunu gördüm ve konuşmaya başladı, "Sen kim olduğunu sanıyorsun acaba? Ben Alison Jones'um! Sen nasıl beni eziklemeye çalışırsın?"
"Ne? Sen neden bahsediyorsun?"
"Anna'ya benim eğer sen olmasaydın hiçbir havalı eşyaya sahip olamayacağımı söylemişsin! Senin zengiliğin olmasaydı ben bir hiç olurmuşum! Eğer ben olmasaydım şu anda Brandon'a aç gözlerle bakıyor olurdun. Bana minnet duyacağın yerde benim dedikodumu mu yapıyorsun sen?!" Duyduğım şeyle sarsıldım. Alison bana kızdığı için değil, Anna'nın beni sırtımdan bıçaklamış olduğu gerçeği beni sarsmıştı. Ayrıca ben Anna'ya öyle bir şey dememiştim, sadece ona Alison'ın çoğu eşyasını benden aldığını söylemiştim. Anlayamıyordum. Anna benim en yakın arkadaşımdı ve beni böyle bir şeyle suçlaması beni çok üzmüştü. Alison'a baktığımda hala aynı kızgın suratla bana baktığını gördüm, "Böyle bir şey söylemedim. Yanlış anlamış olmalısın." deyip tuvaletten çıktım. İçki almak için yeniden içki masasına yöneldim ve o sırada arkamdan gelen Alison benden önce davranıp eline bir içki bardağı aldı ve tümünü üzerime boşalttı. Dehşet içinde güzelim elbiseme baktığımda lekelendiğini gördüm ve hızla Alison'a baktım. Eminim onun tuvalette ki halinden daha kızgındım. Daha sonra gülerek elindeki boş bardağı havaya kaldırdı ve herkesin ona bakmasını sağladı. "Ah, Jess! Çok özür dilerim, annen çok kızacak!" dedi ve kahkalarla gülmeye başladı. Onunla beraber herkes gülmeye başlayınca hızlıca masamıza gidip çantamı aldım ve elimden geldiği kadar hızlı bir şekilde oradan ayrıldım. Alison'dan nefret ediyorum!
Merhaba, bu bizim yeni hikayemiz (MissPerfect00-Exputuneks) Umarım beğenirsiniz.
Sınır +4 vote :DD
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİHİR
Fiksi RemajaHiçbir şeyden haberi olmayan dört kız, Tüm dünyayı değiştirebilecek güce sahip olsa ne olurdu? Kader, bu kızların yolunu birleştirince, Onları hiçbir şey durduramayacak. "Acaba insanlar aralarında dolaşan bu kötü güçten haberdar olsa ne olurdu?"