Bölüm4 -Becky-

827 51 15
                                    

Yanımdaki kız durmadan konuşup aklınca beni teselli edici şeyler söylemeye çalışıyordu. Oysa ki bunun bir önemi yoktu. İyi niyetini anlayabiliyordum ama bu bir işe yaramıyordu. Asla yaramazdı. İnsanlar genelde bu kötü olaylarla ilgili destek verici şeyler söylediklerinde olayın geçtiğini sanarlardı. Oysaki geçmiyordu. Kötü olay, iyi olacağı söylense de, geçeceği garanti edilse de, destek olunsa da kötü olaydı. Bu konuyu açıp fikir yürütüp teselli verince değil, bu konuyu hiç açmayarak destek olmak en iyisidir bence. Kötü olayın konusu her açıldığında insan o olayı, o anı hatırlıyordu. Bu sadece daha fazla acı demekti. Bazıları da unutamazdı. Bende unutamıyordum ve bu kız durmadan o anı tekrar bana hatırlatıyordu. Unutamıyordum. Unutamayacaktım. Bu acıyla yaşayabileceğimi sanmıyordum. Her zaman ne kadar iğrenç olduğum aklımın bir köşesinde olacaktı. Ben berbat birisiydim. Çevremdeki herkese zarar verecektim. Biliyordum. Bu kız eğer daha fazla yanımda durursa acı çekecekti. İyilere zarar vermek istemiyordum. Kötülerede. Hiç kimsenin canını yakmak istemiyordum. O an, o iğrenç an tekrar aklıma geldiğinde kendimden bir kez daha nefret ettim.

//1 HAFTA ÖNCE

"Benim küçük bebeğim on sekiz yaşına mı giriyor?" dedi Chris alayla, "Bu sevişebiliriz demek oluyor, değil mi?"

"Kapa çeneni koca göt," diyerek göz devirdim. Tam bir haftadır on sekizime gireceğimi ve bu sayede sevişebileceğimizi söylüyordu. Bu gün doğum günümdü ve sanırım o benden daha heyecanlıydı.

"Büyük bir parti vermeliyiz ve herkesi hediye alması için tehdit etmeliyiz. Zaten okul bizden korkuyor," Bunun nedeni giyim tarzımız ve zevklerimizdi. Hayır, kesinlikle kedi kesmiyorduk ama sanırım giydiğimiz kıyafetlerin anlamı buydu ve biz bilmiyorduk. Chris boş konuşmasına devam etti, "Herkes hediye alır. Bir kişiyi evini vermesi ve birkaç kişiyi de o çocuğun evini süslemesi için tehdit ederiz. Pastayı da başkasına aldırırız. Ne dersin?"

"Ah, kesinlikle bir ahmaksın."

"Bunu hep söylüyorsun," dedi ve duraksadı, "Ailen bu günü görmeyi hep çok istemişti. Bu gün özel olmalı."

"Bu gün en çok ikimiz zaman geçirirsek sevinirim ve bu da bu günü özel yapar."

"Hep benimle zaman geçiriyorsun. İyice Chrisosyal oldun."

"Chrisosyal de ne?"

"Asosyalin Chris'leşmiş hali. Benden başka zaman geçirdiğin kimse yok. Bana çok aşıksın, deli oluyorsun, benim için geberiyorsun biliyorum ama bunu bu kadar da belli etme yani," derken yamukça gülümsüyordu. 

"Beni bir tek sen anlıyorsun. Diğer herkes yabancı."

"Onlar yabancı değil," dedi bilmiş bir tavırla "Henüz tanışmadığın arkadaşların."

"Bana felsefe yapma, Chris. Bu akşam ikimiz beraber olalım bana yeter."

"Her akşam beraberiz. Hatta yakında sana taşınmayı düşünmüyor değilim. Annem bile eve gittiğimde soruyor Becky'e mi gideceksin ona göre yemek yapacağım diye."

"Çok konuşma," dedim çantamı koluma asarken "Çok geçmeden gel."diye de ekledim. Çıkış zili çoktan çalmıştı ama biz ceza aldığımız için bahçede çöp topluyorduk ve işimiz bitince biraz oturup konuşmuştuk. Doğum günlerimi kutlamayı sevmiyordum. Her sene bir yaş daha yaşlanıyordum ve bu kesinlikle sinirlendiriyordu. Ayrıca ailem benim doğum günümde ölmüştü. Ben onlara kendi başıma bir şeyler yapabileceğimi kanıtlamak için bir ev tutmuştum ve bir aydır kendi evimde yaşıyordum. Ailemin eviyle benim evim arasında yarım saatlik yol vardı. Okula yakın bir yerde oturmak istemiştim ve bizim evimiz okula uzaktı. Servisle gidip geliyordum ve servise verdiğimiz parayı ev kirasına vermek bana daha mantıklı geliyordu. Geçen seneki doğum günümde bana süpriz yapmak istemişler ve bu yüzden benim evime geliyorlarmış. Olayı bana Micheal anlatmıştı. O ailemden daha dayanıklı çıkıp iki gün falan yaşamıştı. Çok heyecanlılarmış. Hem evimi görecekleri hemde doğum günüm olduğu için. Eve yaklaştıkları sırada annem torpidodan hediye paketlerini çıkarmış. Babamın hediyesini bulamamış ve babam torpidonun içini işaret edip 'Şuralarda falan olmalı' derken yoldan çıkan koca tırı görmemiş. Görseymiş direksiyonu kırıp gaza basabilir ve kaçabilirmiş belki ama tır çoktan üzerlerini çıkmış bile. Kardeşim arkada oturduğu için annem ve babamdan daha avantajlıymış ve hayatta kalmaya çalışırken son hamlesiyle ambulansı aramış. Annem ve babam hastaneye gelirken ölmüşler ama Micheal biraz daha çabalamış. Canı çok yanıyormuş. Daha fazla dayanamayacakmış. Ona kendini bırakmasını söylemiştim. 'Pes edebilirsin ama unutma, sen güçlüsün.' demiştim. O zamanı çok iyi hatırlıyordum. Aklıma geldikçe gözlerim doluyordu. Şu an olduğu gibi. Elimin tersiyle gözlerimde birikmiş yaşları sildim ve derin bir nefes aldım. 'Senin yalnız kalmanı istemiyorum. Senin için savaşacağım.' Öleceğini biliyordum. Bunu bilmek canımı yakıyordu. İçim alev alev oluyordu. Aksine inanmak istiyordum, hayır o başaracak demeyi istiyordum ama olmuyordu. Doktorlar bir yana ben kendim onun ne kadar berbat durumda olduğunu görebiliyordum. Bunu söyledikten üç buçuk saat sonra öldü. Ne kadar ağladığımı hatırlamıyorum. Yanımda olan tek kişi Chris'ti. Hep benim yanımda olmıştu. Ailem Chris'i severdi. Chris'te ailemi. Onlar öldükten sonra eve kapandım ta ki Chris beni okula gitmeye ikna edene kadar. Hayat henüz bitmedi saçmalıklarıyla beni iyice sıkınca bende her gün gelip bu iğrenç konuşmaları yapmasın diye okula gitmeye devam ettim. Orta düzeyde başarılı bir öğrenciydim ama kaçırdığım dersler yüzünden geri kalmıştım ve bir daha toparlayamadım. Şu an ise idare edilebilir bir öğrenciydim. Çokta umurumda değildi zaten. Ailem ölünce dağılmıştım. Dersleri umursamıyordum. Şu bir kaç ay içerisinde Chris'in desteğiyle kendime gelebilmiştim. Hep yanımda oluyordu. Ona minnettardım. Kendi kendime düşündüm. Chris beni seviyordu ve bende onu seviyordum. İlişkimizi ciddi bir seviyeye taşımamız gerekiyordu ve Chris durmadan sevişmekten bahsediyordu. Sanırım bu gün, bunun için uygun bir gündü. Doğum günümü güzel yapacak tek şey buydu sanırım. 

Her şeyi ayarladıktan sonra Chris mükemmel bir zamanlamayla geldi ve bende hızlıca hazırladıklarımda göz gezdirip kapıyı açmaya gittim. Kapıyı açtığımda beni görünce biraz şaşırdığı belli oluyordu. Seksi giyinmeye çalışmıştım. Siyah kısa bir elbise, destekli sütyen ve jartiyer çorap giymiştim. Destekli sütyen sayesinde göğüslerim daha büyük gözüküyordu. İçeri girmeden kapıda bir ıslık çaldı, "Vay canına. Ne bu hal?" dedi içeri geçmek için beni ittirirken. Chris içeri geçince kapıyı kapattım ve hemen koltuğa oturup bacağımı diğer bacağımın üstüne attım. Bu yaptığımla giydiğim mini elbisem daha da kısaldı. Oturması için yanımı gösterdim ve iki defa koltuğa vurdum. Hemen yanıma oturdu. Çok heyecanlıydım çünkü bu ilk deneyimim olacaktı ve sanırım Chris ne yapmak istediğimi anlamıştı. Bana yavaşça yaklaştı ve öpmeye başladı. O kadar heyecanlıydım ki kalbimin hızından dolayı kalp krizi geçireceğimi sandım. Kafasını tutup daha sert öpmeye başladığım sırada bir sıcaklık hissettim ve sonra Chris ani bir hareketle ayağı kalkıp bir küfür savurdu. Şaşkınca ona bakıyordum. O yanıyordu! Üzerindeki ceketi çıkartıp yere attı ve bu hareketiyle beraber halıda tutuşmaya başladı. Şok olmuştum. Düşünemiyordum bile! Kafamı sallayıp kendime gelmeyi akıl ettiğimde ellerimin yandığını gördüm ama işin garip kısmı canım yanmıyordu. Yandığımı hissetmiyordum ve bu şey sadece ellerimdeydi. Tekrar akıl edip Chris'e baktığımda pantalonunu çıkarmaya çalıştığını gördüm ama fayda etmiyordu. Yere attığı ceketi sayesinde her yer ve her şey yanmıştı. Chris'in vücudu çoktan yanıklar içerisinde kalmıştı. İtfaiye çağırmak istiyordum ama ateşin kaynağının elimden geldiğini fark ettim. Ben ateş bükücü falan mıydım? Her yer cayır cayır yanıyorken bana bir şey olmuyordu. Şok etkisinden çıktığımda Chris çoktan yanarak ölmüştü. O görüntüsünün bir daha asla aklımdan çıkacağını düşünmüyorum. Bunu ben yapmıştım. Ben lanet olasıca bir canarvardım. //

 

Ben düşüncelerimde kaybolmuşken yanımdaki esmer kız elimi tuttu ve ciddi bir ses tonuyla, "Sana ne oldu?" diye sordu. Bende bunu düşündüm. Bana ne olmuştu? Lanetlenmiş miydim? Lanet olasıca bir büyücü beni büyülemiş miydi? Ben insan değil miydim? Neydim ben? Bana gerçekten ne olmuştu? Bilmek istiyordum. Bu şeyin bir rüya olmasını umut ediyordum. Burnum sızlamaya başladığında ağlayacak gibi oldum ama hayır, ben asla ağlamazdım. Kendimi sakinleştirdim ve beni bir türlü rahat bırakmayan esmer kıza döndüm. Sadece ona bakıyordum. Belki gider diye ama o hala elimi tutuyordu. Elimi sertçe kendime çektim ve son kez olması dileğiyle kızla konuştum: "Biliyor musun? Bana ne olduğunu bilmiyorum." Şimdi bana ne demek istediğimi soracağına kalıbımı basabilirdim ve dediğim gibi  oldu, "Ne demek istiyorsun?" Bunu asla ona anlatamazdım. Asla ne demek olduğunu bilemeyecektim.

"Bunu asla anlatamayacağım. Ve sende asla anlayamayacaksın."

Derin bir nefes aldı, "Sana yardım etmek istiyorum."

"Edemezsin," diye cırladım. Korktu. Geri çekildi. "Git," dedim. "Yalnız kalmak istiyorum." Bana kısa bir süre baktıktan sonra nihayet kalkıp gitti. Arkasından bakmadım. Odaklandığım noktaya bakmaya devam ettim. Bir kişiyi daha umursayıp onu da kaybetmek istemiyordum. İnsan olmasamda, insan gibi duygularım vardı. Esmer Kız'a kötü davrandığım için kötü hissettim ama doğru olan buydu. Böyle yapmalıydım. Ben tehlikeliydim. Ben kötüydüm.

 

Merhabalar ^^ Bu bölümü tamamen tek başıma yazdım (Beyza). Yeni bölüm biraz geç geldi biliyorum ama maalesef Tuğçe'yle beraber değildik ve o yüzden yazamadık. Bende bölüm daha fazla geç kalmasın diye yazayım dedim. Umarım beğenirsiniz. Sınır +4 vote. Yorum yaparsanız çok mutlu olurum/oluruz. ^^ Öpücükler fehfsdlkgfjsd

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 18, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SİHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin