Karşımdaki kum torbasına sert yumrularımı indirirken düşünüyodum geçmişimi annemi babamı. O kadar çok nefret etmiştimki kendimden o adamlardan,hayattan. Güçlenmem hiç zor olmadı babamın mirasından bana kalan şirketini zamanla büyütüp türkiyenin en iyisi haline getirdim. Bir zaman sonra yaptığım mühteşem bir planla annemle babamın intikamını aldım ama ne içimdeki öfke geçiyordu nede kalbimin cayır cayır yanması. Ailemle beraber duygularımda yok olmuştu. Ne üzülüyor nede sevinebiliyordum sadece ölmeyi bekliyordum. Hayatıma bu zamana kadar hiç bir kadın girmemişti. Ne onları tek gecelik olarak kullanmıştım nede değerli biri olarak gördüğüm birisi olmamıştı. Sadece kendime güveniyorum. Güven denen şey zaten geçiçi değil miydi. Bir kere kırıldı mı geriye gelmiyordu o güven ve sen geriye kalan kırıklar sana batmaması için uğraşıyordun. İnsanlardan da nefret ediyorum her şey okadar boş okadar anlamsız geliyordu ki var olan tek şeyin nefes almak olduğunu düşünüyordum. Kendimden de nefret ediyordum bu kadar taşlaşmış bir bedeni hala daha taşıdığım için. Asla intihar girişiminde bulunmadım mesela bu benim için bi nevi intihardı.
Son kez hırsla kum torbasına yumruğunu geçirdikten sonra spor salonundan çıkıp odama geçtim. Evimin içinde kendime ayırdığım bir spor salonu vardı. İnsan içine çıkmayı oldum olası sevmezdim ve buna mecbur kalmadıkça bi yerlere gitmemeye çalışırdım. Dolabımdan iş elbiselerini çıkarıp duşa girdim. Soğuk su bedenime çarparken hissetmiyordum. Bedenim tahtadan farksızdı. Fazla oyalanmadan çıkıp kurulanarak üstümü giyindim. Saçlarımıda havluyla kuruladıktan sonra saatimi takıp ayakkabılarımı giyinip anahtarları aldım. Çıkışa doğru giderken korumalarımdan salih arabayı getirmişti. Fazla beklemeden arabayı çalıştırıp gaza bastım. Evim şirkete 20 dk ka uzaklıktaydı. Bugün bir kaç toplantıya girip yarınki balo için hazırlanan her şeyi kontrol etmem gerekiyordu.
Az sonra şirketin binası gözükünce arabayı parkedip indim. Içeri seri adımlarla ilerlerken herkes hazırola geçmiş bana bakıyordu. İnsanları takmadan asansöre bindim. En üst katın tuşuna basıp beklemeye başladım. Asansör durduğunda odama geçip çalışmaya başladım.
-------
Akşam
Sonunda bütün işler bitmişti.
Davetde de sıkıntı yoktu ve her şey tamdı. Oturduğum sandalyeden ayağı kalkıp manzarayı izlemeye başladım. Güzeldi. Istanbulun güzel olmasına karşın çok pis bir şehirdi. Uyuşturucu,tecavüz, çocuk istismarı,organ mafyaları her şey vardı. Beterin beteri olanlarda zaten kara listede vardı ve sıraları elbet gelicekti. Daha fazla oyalanmadan ceketimi giyinip dışarı çıktım. Arabama atlayıp eve sürmeye başladım. Eve geldiğimde çok yorgundum ve üstümü değiştirip hemen uyudum.
Ertesi sabah erkenden işe gidip geri kalan işlerimi bitirdim. Şuan ise eve gidip duş aldıktan sonra davete gidicektim.
Kısa bir duştan sonra çıkıp takım elbiselerimi giydim. Saçlarım kendiliğinden şekil alıyordu zaten.Kol saatimide takıp evden çıktım. Arabama binip yola koyuldum. Normalde bu davet gereksizdi benim için saçma sapan samimiyetler sahte insanlar. Ama mecburen olmak zorundaydı şu sosyete denilen şey yokmuydu zaten. Bir iş yapıyorsan onu herkese duyurmak gibi bi gayeleri vardı. Bizde yeni bir otel açmıştık ve bunun şerefine bir davet düzenlendi.Sonunda binaya gelmiştik. Şöför arabayı durdurunca inip binaya doğru sert adımlarla ilerlemeye başladım. Binanın güvenliği sağlanmıştı ve etrafta da bir çok koruma vardı. Binadan içeriye girdiğimde herkes susmuş bana bakıyordu. Etrafta sadece çalan müziğin sesi vardı. Kısaca bir etrafa göz gezdiririm derken. Birisini gördüm. Mavi gözlüydü. Sadece gözlerine bakmıştım. Donuk bakıyordu. Onun gözlerinde yaşadığı acıları gördüm. Bunu sadece yaşayan bilirdi birinin gözlerine bakıp acılarını görmek.
Daha fazla yerimde durmadan sahneye çıkıp konuşmaya başladım.
"Bu gün buraya yeni açtıgımıź büyük bir otelin açılışını kutlamak için burdayız. Hepinize geldiğiniz için teşekkür ederim. Projelerin devamında yine sizlerle birlikte olacağız."
Deyip aşağı indim inmekle zaten bir kaç iş adamı gelip yeni projeler hakkında konuşmaya başladılar.
Deniz'den
Bu adam BULUT KAYAYDI. Göz göze geldiğimizde bir süre öylece baktı. Sanki içimi okuyor gibiydi. Ilk defa korktum acılarımın görülmesinden. Onda bir şey farkettim hissetmiyordu. Tıpkı senin gibi dedi iç sesim doğru tıpkı benim gibi.
Gözlerimi kaçırdığım anda oda sahneye doğru gitmeye başladı. Konuşmasını yapıp aşağı indi. Etrafındakileri umursamıyordu. Zorunlu olarak getirilmiş gibi.
Masadaki hanımlara dönüp " ben bir lavaboya gitsem iyi olcak." deyip cevap beklemeden gittim. Lavabonun olduğu koridorda sağda bir asansör ve merdivende vardı. Merdivenlerden usulca çıkıp. Üçüncü kata gelip. Duvardaki gizli geçidi açmadan önce kameraları kayıt dışı bırakıp. Merdivenlerden çıktığım kısmı. Bir daha bulunamayacak şekilde sildim. Ardından gizli geçidi açıp içeri girdim. Burda bir tane daha kapı vardı ve şifre istiyordu. Şifreyi hacklemiştim. Direk yazıp içeri girdim. Etraf karanlıktı. Ben karanlığı sevmem. Ama içerde bir tuzak olduğunu anlamıştım iki kişinin nefesini az da olsa alıyorum. Girdiğim kapıdan çıkıp. Duvara yaslandım. Sonrada eteğinin altındaki bıçakları elime alıp aniden içeri girerek iki kişininde tam boğazına sapladım. Duyularım çok iyi çalışıyordu. Ardından ışıkları açıp odayı taradım her hangi bir cihaz bulunmuyordu. Son kez siyah bir kapıdan geçince karşıma siyah bir kasa çıktı. Oda boştu. Hemen kasanın şifre bölümünü telefona bağlayıp sistemi kurdum. Beş dakika sonra şifre kırılcaktı.
Sonunda şifreyi bulduğumda kasaya girip içindeki silahı aldım ve eteğinin altındaki gizli bölmeye yerleştirdim. Yerinede benim görünüş olarak aynı olan bir silahı koydum. Ardından Zehire özgü olan sembolü çizip odadan girerken bıraktığım bütün izleri sildim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
HERKES GİDER Mİ?
Ficção AdolescentePeki ya sen? Hâlâ bekliyor musun? Beklemek, şimdi hiç duymayan birine, Dünyanın en güzel şarkısını söylemek kadar anlamsız. Peki ya umut? Umut, şimdi hiç görmeyen birine, Gökkuşağını anlatmak kadar zor ve imkansız... (Bir insanın kaderide hayatıda b...