three

1.4K 139 180
                                    

İlk önce okul tişörtümü yavaşça çıkarttım. Vücudumdaki morluklarla savunmasız kalmıştım. Aslında vücudumdan hiç utanmazdım. 14 yaşımdan beri spora giderdim, kaslarım ve baklavalarım vardı. Ama şuan bunları düşünecek zaman hiç değildi. Hemen elimdeki Zayn'in tişörtünü giyerken, bakışlarını vücudumda hissediyordum.

Pantolonumu da vücudumdan sıyırdım. Zayn'e kısa bir bakış attığımda hiç masum olmayan bir şekilde bana bakıyordu.

Sonrasında hızla eşofman altını giydim. Yatağa doğru ilerlerken Zayn beni durdurdu. Yatakta kendisi oturur pozisyona geçti ve beni çağırdı. "Gelsene sen bir saniye." Dediğinde hızlıca gittim ve tam önünde durdum. Üzerimde ki tişörtü eteklerinden tutup kaldırınca ellerini tuttum ama bana bağırdı. "Kıpırdama!" Hızla ellerimi çektim.

Tek eliyle tişörtü sıyırmış diğer eliyle yaralarıma dokunuyordu. "Nasıl oldu bunlar?" Diye sordu. Cevap vermedim. O da zorlamadı zaten ve yatmam için yer açtı. Hemen yatağa girip en uç tarafına uzandım ve kendimi uykuya bırakmaya çalıştım.

***

Sabah uyandığımda yanımda Zayn yoktu. Evet, dün gece yanımda uyumuştu çünkü salon hariç tek şömineli oda burasıydı.

Üzerimde onun kıyafetleriyle uyanmak tuhaftı. Kokusu üzerine sinmişti. Bir katilin kokusu.

Ama en azından rahat ve sıcak tutuyorlardı.

Yataktan kalkıp odadan çıktım. Çok fazla çişim vardı. Hava da o kadar soğuktu ki, donarak ölebilirdim. Önüme gelen her kapıyı açıp kapattım. En sonunda bir kapının daha kulbuna elimi atmıştım ki kapı açıldı.

İrkildim ve geriye doğru çekildim. İçerden belinde ki havluyla ıslak bir Zayn çıktı ve bana baktı. Ona hafifçe gülümsediğimde gözlerini devirdi ve odaya gitti. Donuyor olmalıydı çünkü odaya o kadar hızlı gitti ki neredeyse arkasından rüzgar çıkacaktı.

Aslında şuanda sıcak bir duş çok iyi gelirdi ama buna izin vereceğini sanmıyorum. Tuvalette bütün işlerimi halledip çıktım. Hızlı adımlarla salona gittim.

Koltuğa oturdum ve öylece durdum. Şömine yanıyordu. Demek ki Zayn şömineyi yakmıştı. Orada öylece oturdum. Düşünmedim bile. Sadece durdum.

Sonra Zayn geldi. Elinde iki tane donut vardı. Birini bana uzattı. Elindeki donut ile karşıma oturdu. "Sabaha karşı Louis geldi. Bir kutu bunlardan, biraz ekmek ve bir kaç şey daha getirdi. Su da var. Eğer acıkırsan bana sormadan mutfağa gidebilirsin." Kafamı salladım ve donutu yemeye başladım.

Yarım saat kadar öylece halının desenlerini inceledim ve yemeğimi bitirdim. "Şey... Tahminen ne zaman beni bırakırsın?" Zayn sanki komik bir şey söylemişim gibi güldü. "Unut sen onu. Bundan sonra biraz zor bırakırım seni."

Gözlerim yine dolmaya başlıyordu. "Ama babam..." dedim kısık sesle. Ne kadar şiddet görüp hırpalansamda babamı özlüyordum. Başımı yere eğdim.

"Bana bak," dedi Zayn. Kafamı kaldırmadım. "Bana bak dedim." Hafifçe kafamı kaldırdım. "Babanı aramak istiyor musun?"  Heyecanla kafa salladım. Sırıttı.

"O zaman uslu ol ve beni kızdırma. Belki bir gün sana telefonunu kısa bir süre için veririm."
Yaşlı gözlerimi ona çevirdim. Dün beni öldürmeye çalışan adamdı bu. Garip.

"Adın ne?" Diye sorduğunda yavaşça cevapladım. "Liam."
"Anlamışsındır zaten ama ben de Zayn." Gergince kafamı salladım. Bana iyi davranıyordu. Neden?

Kollarımı birbirine sardığımda Louis eve girdi. Elinde bir poşet vardı. Poşeti Zayn'e fırlattı. İçindekileri burdan gördüğüm kadarıyla sigara olmalıydılar. Louis yanıma geldi ve oturdu. "Adım ne demiştin?" Diye sorduğunda benim yerime Zayn cevap verdi. "Liam."

"Güzel isim, Liam." dedi tebessüm ederek.

"Teşekkür ederim." Dedim utangaç bir tavırla.

Louis, Zayn'e baktı. "Neyse," dedi. Zayn arkasına yaslanırken. "Bu sefer saklanırken en azından canımız sıkılmayacak."

İkisi de birer sigara yaktılar. "Bundan sonra ne olacak?" diye sordum kendimi tutamayıp. Louis cevap verdi. "Bir süre üçümüz burada kalacağız. Aslında genel olarak Zayn ve sen, çünkü ben işlerimizi halletmek için bazı günler dışarı çıkıyorum. Ortalık sakinleşince de işimizin başına döneceğiz ve burası bir sonraki olaya kadar kapalı kalacak." Yutkundum. "Peki ya ben, ortalık yatışınca bana ne olacak?"

Zayn omuz silkti. "Bizi satmayacağına inanırsak, bırakabiliriz." Kafamı salladım. "Aslında beni şu anda bırakırsanız da kimseye bir şey anlatmam." Zayn gözlerini devirdi. "Deneme bile, nefesini boşuna yoruyorsun."

The Witness | Ziam Mayne Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin