five

1.2K 119 43
                                    

Ben buraya geleli 2 hafta olmuştu. Bana gerçekten iyi davranıyorlardı.

Ama Calum'u ve babamı özlüyordum. Şu an ise yatakta öylece oturuyorum. Zayn ve Louis aşağıda bir konu hakkında konuşuyorlar ve beni buraya gönderdiler.

Biraz sonra Zayn elinde telefonumla geldi. Gülümsüyordu. "Al bakalım." Dediğinde şaşkınlıkla yüzğne baktım. Tam elimi uzattığımda telefonu biraz geri çekti. "Bütün konuşma hoparlörde olacak ve ben de dinleyeceğim. Nerede olduğunu ve ne olduğunu söylemeyeceksin. Telefonu kapat dediğimde kapatacaksın ve sadece bir kişiyi arayabilirsin."

Kafamı salladığımda telefonu verdi. Hemen calum'u aradım. Günlerdir bu anı planlıyordum. Zaynle birlikte yatağa oturduk. Telefon üçüncü çalışta açıldı. Gelen ses, Avery'nin sesiydi. "Ne var, Lee?" Dediğinde şaşırdım. "Calum'un telefonunun sende ne işi var?" Avery kahkaha attı. "Bilmem, acaba ne işi var?" Zayn'e doğru baktığımda onun da olayı anlamaya çalıştığını gördüm.

O sırada Calum'un sesi geldi. "O benim telefonum mu?" Avery cevapladı. "Evet, Liam aradı. Ben de tam ona seni rahatsız etmemesini söyleyecektim, bebeğim." Büyük bir patırtı eşliğinde, Avery'nin çığlığını duydum. "Birincisi, sakın bir daha seni alakadar etmeyen işlere burnunu sokma. İkincisi, bana bebeğim deme ve son olarak evimden siktir ol git."

Zayn bana boş bir ifade ile bakarken ben sessiz sessiz onları dinlemeye devam ediyordum. Avery'nin bir kaç küfürünün ardından, telefondan Calum'un sesi duyuldu. "Lee, orda mısın?" Yutkundum ve sessizce onayladım. "Çok özür dilerim, Avery'i biliyorsun tam bir aptal. Sen kaç gündür nerelerdesin? Mesajlarıma da dönmüyorsun, meraktan öldüm." Histerik bir şekilde güldüm. "Meraktan öldüğün için mi Avery ile gönül eğlendiriyordun?" Kısa bir sessizlikten sonra cevap vermeye çalıştı. "Lee..."

"Kes sesini, Calum. Sadece iyi olduğumu haber vermek istedim. Ben babamı değil seni aradım, tek telefon hakkımı senin sesini duymak için harcadım ve sen..." Calum duraksadı. "Telefon hakkı mı? Neler oluyor, orada?"

Dediğine cevap vermediğimde yeniden konuşmaya başladı. "Liam, iyi misin? Güvende misin? Bir sorun mu var?" Gözlerimi devirdim ama tabii ki o bunu görmedi.

"Calum, sadece babama git ve iyi olduğumu, geri geleceğimi söyle. Senden başka bir sik istemiyorum." Calum söylediklerimi umursamayarak diretti. "Liam iyi olduğuna emin misin? Kim var yanında? Neredesin?" Sesimin titrememesine özen göstererek konuştum. "Hoşça kal,"

Telefonu kapattım ve yere attım.  Şuan çok sinirliydim. Derin nefesler alıp veriyordum. Zayn'den ise bir kahkaha yükseldi. 'Komik mi orospu çocuğu' diye bağırmak istedim ama hala üstünlük ondaydı. Her an beni gebertebilirdi ve kimsenin haberi olmazdı.

Ormanın ortasındaydık!

"Sinirlenince böyle olabileceğini tahmin etmezdim." Dedi ve gülerek odadan çıktı. Kapıyı arkasından kapattığında tekrar bağırmaya başladım. "Orospu çocuğu!" Diye bağırdım kendimi tutamayarak. "Şurdan bir çıkayım, onun taşşaklarını kesip, eline vereceğim!" Sinirle duvara yumruk attım.

İnleyerek, dizlerim üzerine çöktüm. "Siktir! Siktir! Siktir!" Elim çizik çizik olmuştu ve kanıyordu. Canım çok yanıyordu. Hem fiziksel hem ruhsal olarak.

Elimi hareket ettirince bile acıyordu. Kırılmış olma ihtimali yüzde kaçtı? Bilemiyorum, ama kalbimin kırılmış olma ihtimalinin yüzde kaç olduğunu biliyordum.
Yüz.

Tekrar yatağa çıktım ve elime dikkat ederek uzandım. "Lanet olası hayatımı sikeyim!" Diye son kez bağırdım ve gözlerimi kapattım. Uyumaya çalışacaktım. Uyumaya ve unutmaya.

The Witness | Ziam Mayne Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin