BİRİNCİ BÖLÜM

451 21 9
                                    

Pas tutmuş kafesin etrafını sarmış adamların tezahüratları harabe beton binada yankılanıyor. Hepsi birleşince kulağıma bir uğultu gibi geliyorlar. Karşımda duran koyu tenli adam benden yaşça büyük görünüyor. Daha iri ve daha uzun. Önemi yok, bu ilk değil. Genelde benim akranlarım kafes dövüşlerine paralarını yatırdıkları dövüşçüye tezahürat ederek katılıyor. Ben ise bunu yapmaya bir sene önce başladım. Annem ve babamın ölümlerinden iki ay sonra.

Yumruklarımızı havada tokuşturuyoruz Sıktığım yumruklarımı başımın hizasında önümde tutuyorum. Adam da duruş pozisyonunu alıyor. Ama gözlerindeki endişe ve korku, vurmak için sıktığı ve hazır tuttuğu yumruklarıyla sıkı bir tezat oluşturuyor. İçimde bir yerlerde böyle düşündüğüm için kendime kızıyorum ama korkuyor olması benim için daha keyifli olacak.

Üzerine atılıp suratına sert bir yumruk indiriyorum. Geriye doğru sendelediğinde doğrulmasına izin vermeden bacağımı gerip tekmemi karnına gömüyorum. Boğuk bir hırıltılı çıkarıyor ve kafesin kenarına yığılıyor. Bağrışmalar artıyor. Gülüyorum ve adama bakıyorum. Artık kahverengi gözleri korkusunu saklayamayacak kadar açılmış, neredeyse ağlayacak. Bana bakıyor. Bana biraz daha böyle bakarsa galiba vicdan azabı çekeceğim. Ah, bu iş utanç verici olmaya başlıyor. Kendimi savunmasız küçük bir kızı dövüyormüşüm gibi hissetmeme neden olduğu için onu daha beter dövesim var. Dişlerimi sıkıp tükürürcesine söylüyorum.

"Ayağa kalk küçük kız ! " diyorum.

Ayağa kalkıyor. Elinin tersiyle burnundaki kanı siliyor. Tekrar duruş pozisyonu alıyorum. Ateş saçan gözlerini gözlerime sabitliyor. Sinirlenmiş belli oluyor. O da titreyen ellerini yumruk yapıp duruş pozisyonu alıyor. Ben ne olduğunu anlamadan sağ gözümün üstüne sıkı bir yumruk indiriyor. Bir kaç adım geri sendeliyorum. Canım acıyor ama gülesim geliyor. Tezahüratlar yükseliyor. Yumruklar paslı kafes parmaklıklarına vuruyor. Doğruluyorum. Adam sırıtıyor. Öne atılıp bir tekme savuruyor. Tekmeyi kolumla engelliyorum. Dengem bozuluyor. Beceriksizce bir yumruk atıyorum. Ona değmiyor bile. Sırıtışı yüzüne yayılıyor. Gerilip yüzüme bir yumruk daha savuruyor. Yana kayıp yumruğunu yakalıyorum. Hızla dirseğimi koluna indiriyorum. Kız gibi ciyaklıyor. Diğer eliyle boğazımı kavrıyor. Ellerimle kafasını aşağı iterken sıçrayıp dizimi çenesine geçiriyorum. Herkes coşuyor. Kafesin kenarlarına tırmanıp ileri geri sallanıyorlar. Kafes sağlam değil. Paslı parmaklıkların kırılması ve üstümüze düşmeleri an meselesi gibi görünüyor.

Çenesine aldığı darbeyle adamın boynumda ki eli gevşediğinde, İki elimle birden itekleyip boğazımı kurtarıyorum. Dönüp suratına bir tekme gömüyorum. Yana doğru savruluyor ve elleri dizlerinin üstünde eğilip nefes almaya çalışıyor. Suratından yere damlayan kanı görüyorum. Bedenim sinir ve adrenalinle yanıyor. Bu işi bitirmenin zamanı geldi. Adamı kafasından tutup kaldırıyorum. Karnıma bir iki yumruk atıyor ama bayılmak üzere olduğu için canım fazla yanmıyor. Adamı doğrultuyorum ve dirseğimi boynuna, tam şahdamarının üstüne geçiriyorum. Adam bayılıyor.

Kafesi çember içine alan kalabalıktan yükselen bağrışmalar anlamsız uğultulardan farklı bir hal alıyor. Aralarından adımı haykıranlar ve kaybettiği para için küfür edenlerin seslerini duyuyorum.

Sonu soyunma odası olarak kullandığım dört duvar odaya çıkan uzun beton koridorda yürüyorum. Adımlarımla tavanda titreşen beyaz aydınlatmalar ve yankılanan ayak seslerim betonun gri boşluğunu dolduruyor. Odaya giriyorum.

Odanın karşı duvarında binadan çıkış kapısı var. Kapının yanında da bir ayna ve metal bir dolap. Aynanın karşısına geçip yansımama bakıyorum. Hafif kızarmış dar bir yüz, akan kanı kurumuş düzgün bir burun. Terden yapışmış açık kahve saçları var. Gözünde açık renk morlukları ve boynunda belli belirsiz parmak izleri olan yansımam bitkin görünüyor. Morlukların altında yeşile dönük gözlerim beton duvarların grisi kadar donuk ve katı. Çenem seğiriyor. Annemin gözleri de aynı renk. Ama gözlerim bu halleriyle anneminkilere hiç benzemiyorlar. Ben de eski bana benzemiyorum. Değişmişim. Aslında şaşırmıyorum. Annemle babamın ölümlerinden bu yana aynalara pek bakmıyorum ve bir yıl insanın görüntüsünde değişiklikler olacak kadar uzun bir zaman.

Koridorda ayak sesleri yankılanıyor. Aynanın yanında diz çöküyorum. Sırt çantamdan siyah bir kazak çıkarıyorum. Üstüme giydiğimde üşümüş olduğumu fark ediyorum. Ayak sesleri yaklaşıyor ve kafes dövüşlerini ayarlayan Cenk odaya giriyor.

"Hey ! Dövüş efsaneydi. Adamı iyi patakladın."sesindeki endişe ve memnuniyetsizlik dikkatimi çekiyor. Koyu mavi gözleri morluklarımda geziniyor. "Sen nasılsın ?"

"Ah. Enkaz gibiyim."gülümsüyorum. "Ama yarına birşeyim kalmaz. Bundan kötüsü de oldu."

"Sıkı çocuksun biliyorum."diyor. İç çekiyor ve devam ediyor" Dövüşün cumartesi akşamı ama istersen sonraki haftaya atabilirim. Bilirsin işte suratın kendine gelene kadar.Ne dersin Deniz ?"

Morarıklarım umurumda değil ama bu hafta girmem gereken sınavlar olacak. Birde dövüş istemiyorum. "Aslında buna gerçekten ihtiyacım var.Bu hafta okula da gitmem gerek, bilirsin sınavlar falan var."diyorum.

" Ah, sınavlar evet."diyor Cenk. " Bazen senin henüz 17 yaşında olduğunu unutuyorum. Tamam o zaman son dövüşün haftaya Pazar Deniz."

Son mu? kaşımı kaldırıp ona bakıyorum. Bu konuyu konuşmuştuk ve ben dövüşmeye devam etmek istediğimi söylemiştim. "Evet ya son dövüşüm mevzusu. Bu konu kapandı. Bırakmak iste..." Cenk öfkeyle bağırarak lafımı kesiyor.

"Haftaya son karşılaşman Deniz ! Seni aç gözlü piçlerden daha fazla koruyamam. İyi olduğunun farkındalar ve seni kendi kafes dövüşlerinde ölesiye dövüştürmek istiyen heriflerin sayısı artıyor. Senin yerin burası değil. Hayatını bu piçlerin kasaları dolsun diye mahvederek ölmek istiyorsan hiç durma!"

"Beni korumana ihtiyacım yok ! Kimseden bir şey beklemiyorum ve sen korumacılık oynayacağına bunları bana daha önce söylemeliydin."diyorum öfkeyle ve devam ediyorum. "Eğer bu adamlar bana bu kadar taktılarsa son dövüşten sonra peşimi bırakacaklarından nasıl emin olabiliyorsun ?"

Sessizlik oluyor. Bir an bakışıyoruz.

"Hayır unut bunu ! Bilerek dayak yemem. Adamların gözünden düşmek için yenilmeyeceğim!"

"Korkarım sıradan bir yenilgi yeterli olmayacak. Ağır bir yenilgi almalısın."bir an duraksıyor."İzini ölene kadar taşıyacağın türden bir yenilgiden bahsediyorum."

Cenk'in ne demek istediğini anlıyorum. İzini ölene kadar taşıyacağım bir yenilgiyi bıçaklı dövüşlerde alabilirim. Sadece bir kez bıçaklı dövüş yaptım. Elimi bel kemiğimin üstündeki yara izine bastırıyorum. Son dövüşüm bıçak dövüşü olacak ve o, dövüşe kendimi bıçaklatmak için çıkmamı istiyor. Cenk'in yüzüne bakmadan ellerimde ki bandajları çıkarıp sıyah botlarının önüne atıyorum. Yerdeki çantayı sırtıma atarken dönüp çıkış kapısını açıyorum. Soğuk hava ciğerlerime doluyor.

SUİKASTÇIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin