mk #6

2.2K 153 116
                                    

Multimedia; Mayıs Belgin Saraç. 🖤

-Yazar Anlatımı-


“Bu hep böyle devam mı edecek?”

Yanında oturan Atlas'a cevap vermek için birkaç dakika bekledi. O sırada oturdukları evin çatısında ayaklarını sallamayı kesip ayaklandı.

“Ne yapayım Atlas? Ona sadece ufak şeyleri söyleyebildiğimi biliyorsun. Elimden gelen bu,” Derin bir nefes aldı ve Atlas da ayağa kalktı.

Nemin vücutlarında oluşturduğu yapışkanlığa rağmen ikisi de kollarını önde bağladı ve bir süre öylece durdular. Ne yapacaklarını düşünüyorlardı. Bundan sonra neler olacağını. Kime ne anlatacaklarını.

“Peki ya Ekin?” Atlas'ın sorusuna tek kaşını kaldırarak cevap verdi.

“Ne olmuş Ekin'e?”

“Belgin'in yaşadığını öğrenirse ne olacak?” Derin bir nefes verdi ve kendinden son derece emin bir şekilde Atlas'a baktı.

“Mayıs'la tanışır.”

*

“Eymen, sen git Mercan'ı getir. Ben de Ekin'i indirmeye çalışacağım.”

Zeliş'in emrivaki konuşmalarına alışkın olduğu için Eymen, ikiletmeden ayağa kalktı ve telefonunu cebine koyup koltukta dağınık duran ceketini giydi.

Belgin'in ölümü herkesi şoka ve üzüntüye boğmuştu ama Mercan yaptıklarının bedelini Eymen ile ödeyeceğini fark etmiş ve Belgin'in ölümüne neden olduğu hissi ile vicdan yapmıştı. Eymen ise ona inanmış ve ikinci bir şans vermişlerdi birbirlerine. Aylardır da, eski Mercan'dan eser kalmamış bir biçimde ilişkilerine devam ediyorlardı. Olabildiğince Ekin'in gözü önünde bir arada olmamaya çalışsalar da Zeliş buna izin vermiyordu. Ekin'in onları suçlamadığını söylüyordu ama ikisinin de içi rahat etmiyordu.

“Geleyim mi seninle, güzelim?”

Eymen kapıyı kapattığında, bu sefer Kuzey oturduğu koltuktan kalktı  ve mutfaktaki yemekleri masaya yerleştiren Zeliş'in arkasında gidip gelmeye başladı.

“Kuzey arkamda dolanmaktan vazgeç ve git otur. Başka bir şey istemiyorum, canım.” Zeliş hızlı bir şekile masaya göz gezdirdikten sonra aniden arkasını dönmesiyle, Kuzey'i dibinde bulması bir oldu.

“Kuzey napıyorsun? Çekil şuradan, işim var.” Hınzırca sırıttı Kuzey.

“Öpeyim mi bir kere?” Zeliş çok fazla yakın oldukları için heyecanlanırken gözlerini devirdi ve bunu gizlemeye çalıştı. Halbuki önceden de birlikteydiler, şimdi de. Utanma veya heyecanlanma evresini geçtiklerini düşünüyordu ama elinde değildi.

“Hayır, Kuzey. Seni öpmem için bana yardım etmen gerekiyordu ama sen kıçını yayıp oyun oynadın koltukta.” Eliyle onu itmeye çalıştı fakat başarısız oldu Zeliş.

“Bulaşıkları ben yıkarım? Evi de temizlerim? İstersen ayaklarını da yıkarım? Yeter ki öpeyim güzelim ya, susadım, hasret kaldım yemin ederim.” Hepsini heyecanla söylerken Zeliş bu haline kahkaha attı. İyice masaya dayamıştı kendini ve Kuzey gittikçe uzanıyordu yüzüne.

“Geçti Bor'un pazarı canım.” Bir kez daha omzundan itmeye çalıştı fakat Kuzey aniden üzerine iyice yaklaştı ve dudakları arasında ramak kala sol taraflarından bir ses duyuldu.

“Hop dedik!” Duydukları sesin Ekin'e ait olduğunu kavramakta güçlük çektiler ikisi de ve Kuzey alamadığı öpücük için Ekin'e sinirle dönerken Zeliş, sabahtan beri odadan nasıl çıkaracağını düşünüyordu ve kendi iradesiyle indiğini anlayınca sevinçle baktı.

“Abi bu bana yapılır mı be? Tam alıyordum, uc-...” Zeliş'in koluna vurmasıyla inledi ve sustu Kuzey.

Zeliş gözleri dolu bir şekilde Ekin'e doğru ilerlediğinde Ekin'in gözlerindeki ıslaklığı fark etmişti. Biliyordu, zor olmuştu aşağı inmek için kendisiyle olan savaşı.

“Çok karışıyor mu bu dangoz sana?” Elini Zeliş'in omzuna atarken sesindeki mutlu olmaya çalışan ama hâlâ hüzünlü çıkan ses tonunu daha iyi çıkarmaya çalıştı. Beraber masaya ilerlerken kapı çalmıştı ve Kuzey açmaya giderken onlar masaya oturmuştu.

“Çok karışıyor be Ekin, n'apsak geri de verilmez ki!” Ekin gülmeye çalıştı. O sırada masaya Eymen, Mercan ve Kuzey gelmişti.

Mercan'ın kaçamak bakışlarını masadaki herkes fark edebiliyordu. Eymen'i, masanın altında buluşan elini sıkarken de kendisi zorlanıyordu. Bir türlü uygun kelimeyi bulamıyordu.

“Nasılsın Mercan?” Ekin'in sesi titrek çıkmıştı. Dokunsalar ağlayacak gibiydi. Kendini zor tutuyordu arkadaşları için. Günlerdir onun peşinde dolanıyorlardı, kendine gelmesi için yardım etmeye çalışıyorlardı ama hepsini terslemişti.

Şimdi kendisi bir adım atıyordu. Belgin için ayakta duracaktı. Belgin için intikam alacaktı. Bunu bir tek kendi biliyordu ve aklına koymuştu.

“Teşekkür ederim iyiyim Ekin, sen?”

Gülümsemeye çalıştı ve ıslak gözlerini silmek için kafasını eğdi yere. O sırada bir damla yere düşmüştü ve masadakiler fark etmişti bunu.

“Ben de,” Kuruyan boğazından dolayı öksürmeye çalıştığı sırada masadan kalkmıştı. “Affedersiniz.” Eli ağzında, öksürerek mutfağa doğru ilerledi.

Bir bardak su doldururken kendine, ağlamamak için kendini sıkıyordu ve bu yüzden boğazında bir yumru oluşmuştu.

O yumru, suyu içerken de masaya döndüğünde de geçmedi.

***


Düşüncelerinizi alalım?

-sarı

mayıs kasırgası - yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin