mk #13

1.6K 123 125
                                    

“İlk ne zaman mesaj attı, Mercan?”

Kendisine yönetilen soruyu, Eymen'e kaçamak bir bakış atarak cevapladı. Ekin, Belgin'i gördüğünü ama halisülasyon olduğunu düşündüğünü söylemişti fakat Mercan gerçekleri anlatmıştı. Şimdi de hastane odasında arkadaşları ile birlikte artık bileğinde olmayan kelepçenin rahatlığı fakat göğsündeki yaranın tazeliği ve ömrünün sonuna kadar geçmeyecek olan izi ile derin nefesler alıp idrak etmeye çalışıyordu olanları.

“Dört gün önce. Zaten ertesi gün sana söylemek için geldim peşinden ama sen o adamı kovaladığında söyleyemedim.” Eymen elini tuttu kız arkadaşının ve o gün peşlerinden gitmediği için yüklenen pişmanlığı yok etmek istercesine öptü.

“Senin amacın neydi Ekin? O adama ne yapacaktın?” Kuzey'in sorusu ile gözlerini devirdi Ekin ve yatakta uzanır pozisyona geçti. Gözlerini kapatırken yorgun bir sesle konuştu.

“Biraz dinlenmek istiyorum, sonra konuşuruz.” Arkadaşları, yaralı ve gerçekten dinlenmeye ihtiyacı olduğunun bilincinde oldukları için çıktılar dışarı. Yoksa böyle bir sorudan kaçmasına asla izin vermezlerdi.

Öldürmek istediği ama başkaları tarafından öldürülen adam, Belgin'in hastane de yattığı sıralarda, odasını temizlerken onu rahatsız eden bir temizlik personeliydi.

Belgin, Ekin'e eski yaşadıklarını anlattığı bir günde bunu ağzından kaçırmıştı. O adam zorla ona dokunmaya çalışırken elini itmeye çalıştığı, bağırmak istediği, bu birkaç kere devam ettiğinde, artık adam geldiğinde tuvalette saklandığı ve sayısız hıçkırıklarına kadar her şeyi anlatmıştı ağlayarak. Ekin devam etmesini istememişti ama o devam etmişti.

Şimdi Belgin'in yaşadığına ikna olmuştu ama bu şaşırtmıyordu onu. Öldüğünü söyledikleri andan beri böyleydi, sanki bir yerden çıkıp gelecekti. Kabullenmemek değildi bu, başka bir şeydi. Açıklayamadığı.

*
*

“Atlas, dur-...”

Genç adam kız arkadaşının dudaklarına ardı arkası kesilmeden öpücükler bırakmaya başladı. Hoşuna gidiyor olabilirdi genç kızın ama şu an böyle bir şey yapamayacak kadar yorgundu.

“Durmadan bir koşuşturma içindeyiz, Mayıs. Çok özledim.” Genç kız bu cümle sırasında derin bir nefes alırken kolları altından kayıp çıktı ve yatağa uzandı.

“Henüz rahatlama vakti gelmedi, Atlas. Tek bir işimiz kaldı. Sonra buradan gideceğiz,” Aniden gelen esneme ile ağzını kapadı ve yorgana iyice sarılırken devam etti. “Ama şimdi biraz uyumak istiyorum, lütfen.” Ardından hâlâ bir cevap gelmeyince gözlerini aralayıp arkasını döndü.

Atlas, dudağını ısırarak ona bakıyordu. Aynı zamanda pis bir sırıtış vardı suratında ve bu genç kızı rahatsız etse de sesini çıkarmadı.

Gülümsedi. “Pislik düşüncelerine son ver ve buraya gel.” Kollarını ve yorganı açıp gelmesini bekledi. Atlas anında sığdı kucağına ve kafasını göğsüne koyarak ellerini beline doladı.

“Ekin'i hâlâ seviyor musun?” Genç kız aniden gelen soruyla afalladı. Uyumayacaklar mıydı? Bıkkınca nefesini verdi.

“Bilmiyorum genç adam. Şimdi uyu.” Tekrar gözlerini kapadı.

“Beni seviyor musun?” Ofladı ve bir hışımla itti onu kucağından. Yataktan düşmemek için direndi Atlas ve daha sonra kendini toparladı. Genç kız arkasını dönerek uyumaya çalıştı.

“Ben de seni seviyorum, hayatım.”

***

Atlas ve Belgin'i shipleyen tek bir kişi vardır o da kendini biliyor ve bence bu kısımda kendini belli edecek fkwlfpeğfğeofp

Sanırım bu kitabı da erkenden final yapacağım. 25'i bulur herhalde :/

Hiç bitsin istemiyorum, Mayıs Müge'si de bitsin istememiştim :(

Düşüncelerinizi alalım?

-sarı

mayıs kasırgası - yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin