"Telefonun çalıyor minik turtam." Büyükanne bana hep böyle seslen olur mu?
Çalan telefonu açmak için istemeyerekde olsa yayıldığım koltuktan kalktım ve sehpanın üstünde duran telefonu açtım. Sırf yerimden kalktığım için asılan şu suratımı ancak böyle enerjik ve tatlı bir ses yerine getirebilirdi. Luhan.
" Xingie , seni özledim bebeğim. Biliyorum seni kızdırdırm yerinden kaldırdım ama beni affet ha? Ha? " Bu hayatta beni tanıyan birinci kişi büyükannemse ikincisi kesinlikle Luhan'dı.
" Emin ol o tatlı sesin her seferinde keyfimin yerine gelmesine yardım ediyor hannie." Beni neşelendirmeyi her seferinde başarıyorsun.
" Oh , Xingie hala Çin'deki hayatından sıkılmadığın için öncelikle seni tebrik ediyorum ve bence çalışıp kendi paranı kazanma vaktin çoktan geldi. " Tanrım! Benim hayatım sıkıcı falan değildi. Aksine sakin ve huzurluydu. Şehrin gürültüsünden uzak küçük bir tatil kasabasında oturuyorduk. Büyükannemin onada ailesinden kalan küçük bir restaurantı vardı. O gelen misafirlere yemek yaparken bende servis yapıyordum üstelik bahşiş bile alıyordum. Buda kendi para mı kazandığım anlamına gelmiyor mu?
" Düşünmeyi bırak Yixing. Tanrım , yurtdışını aramak kaç para tutuyor farkında mısın?! "
" Ne yapmamı istiyorsun Luhan? Bir işim var , büyükannemle sakin bir hayatım var. Hem onu yanlız bırakamam. "
" Eminim o'da benimle aynı fikirdedir Xing. Hadi ama Kore'ye gelmelisin , hem tam sana göre bir iş bile var. "
Aslında Luhan haklı olabilirdi. Mantıklı düşününce bu yaşıma kadar kendim için hiçbir şey yapmamıştım. Hayatta kalan tek şeyim büyükannemdi ve hep onun için yaşayıp çalışmıştım. Ama bu yinede büyükannemi yüz üstü bırakıp Kore'ye gitmem için bir neden olamazdı.
" Yapamam , Luhan büyükannem.. onu bırakamam."
Luhan'ın şuan oflayıp , yüzünün düştüğünü görebiliyordum.
" Seni tekrar arayacağım Yixing mola saatim bitiyor. Ama lütfen düşün. Biliyorsun büyükannen senin için en iyisini ister. Seni seviyorum. "
Gerçekten luhan ile her konuşmamdan sonra yüzüm kesinlikle gülüyor olurdu. Ama bu sefer kafam fazla karışıktı. Büyükannemi burda tek bırakamazdım. Onca işin altından asla kalkamazdı. Üstelik onun hayatındaki tek yakını bendim. Yaşını almış bir bayanı tek başına bu küçük kasabada - üstelik yılın büyük bir bölümü boştu - Bırakamazdım.
O sırada büyükannem elinde bir adet meyve tabağıyla mutfak kapısından çıktı. Dayandığım sehpadan ayrılarak kendimi yeniden rahat koltuğa bıraktım. Büyükannemde gelip yanıma oturmuştu.
"Ne oldu Xing, neden suratın asık?" Ağzıma büyük bir elma dilimi tıkıştırırken konuştu. Meyve yemeyi sevmediğim için küçüklüğümden beri böyle beslerdi beni. Ağzımdaki elmayı çiğnerken söyleyip söylememek arasında gidip geliyordum.
"Büyükanne, Luhan benim için bir iş bulmuş," Büyükannemin yüzü bir anda gülmeye başladı, söylediğim şeyle yeniden asılacağını bildiğim için sesimi olabildiğince kısık çıkarmaya çalışarak, "Ama iş Kore'de," dedim. Büyükannem hala gülümsüyordu.
"Seni velet, bunun içinmi asıyorsun suratını! Sonsuza kadar benimle yaşayamazsın, gitmelisin." Büyükannem yüzündeki gülümsemeyi silmeden elimi avuçlarının içine aldı ve okşamaya başladı.
"A-ama büyükanne!" İtiraz etmek için elimi ondan kurtardım ve sırtımı dikleştirdim.
"Xing, büyükanneye karşı gelinmez, şimdi Luhan'ı arıyorsun ve ona kabul ettiğini söylüyorsun!" Büyükannemin kızgın suratıyla iyice pıstığım koltukta popomun bir tarafını kaldırarak arka cebime attığım telefonumu çıkardım.
![](https://img.wattpad.com/cover/22810364-288-k260532.jpg)