1.2

46 6 2
                                    

   "Galiba senin aklın başında değil! Annemlerden nasıl izin alacağız? Abim duyarsa beni keser."
   "Chaeyong'a yardıma gidiyoruz der gideriz. Hem koskoca açılış partisinde bizi kim görecek?"
   "Bilmiyorum... Hadi eve gidelim artık."

   Üzerimi hemen giydim ve Soobin'in hazırlanmasını bekledim. Neredeyse kaplumbağa taklidi yaptığını sanacaktım, çok yavaştı. Çıkarken neredeyse çantasını unutacaktı bir de.

   Yol boyunca okul hakkında konuştuk. Gerilmiştim, korkuyordum. Yerdeki kediye takıldım. Çöpte yemek arıyordu, yardım etmek istedim ama benim bile yemeye bir şeyim yoktu. Hava soğuktu, yine de çiçekler açmaya başlamıştı bile. Kaldırım taşlarının arasından ufak ufak çiçekler filizlenmeye başlamış, daha kırsal kısımlardaki çiçekler turuncu ve sarı şeklinde açmaya başlamıştı. Kavşaktan dönünce çiçekler beton yığınına dönmüştü, yerde artık yapay mermerler vardı.
   "Ooo... Merhaba."
   "Sana da merhaba Boon-Hwa abi. Nasılsın?"
   "İyiyim. Sen nasılsın Soobin?"
   "Aynı işte geçinip gidiyoruz."
   "Sana ne oldu Taehyung hiç sesin çıkmıyor, bir sorunun yoktur umarım."
   "Yok,yok merak etme. Hadi Soobin gidelim."
   Soobin'in sırıtışlarını ruhumda hissediyordum. Boon-Hwa tehlikeliydi, çok tehlikeliydi. Benden barında eskortluk yapmamı istiyordu. Sürekli ondan kaçmama rağmen her an bir açığımı kolluyordu. Yine yere odaklandım...

   Evin sokağına girdiğimde, evin kapısının önünde annem ve abimin konuştuğunu gördüm. Abim burada ne yapıyordu, ne işi vardı?! Kesinlikle işi düşmüş olmalıydı.
   "Ne oldu anne?"
   "Bir şey olduğu yok annemle konuşuyorum! Sana mı sormam gerekiyordu beyefendi?"
   "Sakin ol oğlum."
   "O kız gibi yürümeler neyin nesiydi öyle? Bir daha görmeyeyim, adam ol."
   "İşten geliyorum, normal yürüyordum."
   Sinirli bir bakış attıktan sonra uzaklaştı. Soobin de selamlaşıp gitti. Annemle başbaşa kalmıştık nihayetinde, anneme baktım yere bakıyordu gözlerini kaçırırcasına. Ne olduğunu sorduğumda geçiştirdi ve içeri geçmemi söyledi. Evin kapısını açar açmaz rabokki kokusu burun deliklerimi rehin almıştı, odanın sıcaklığı bedenimle ahenkle dans etmişti; işte günün en sevdiğim vakti.

   Annem odunlarla eve girdi, sobanın önüne diz çöktü ve odunları sobaya doldurup tekrar çakmak ile alevlendirdi. Odayı köz kokusu esir almıştı. Annem mutfağa gitti ve elinde rabokki ile geldi, rabokki sobanın üzerine koyarak ısınmasını sağladı. Annemi çekyata oturttum ve sofrayı kurmak için mutfaktan kaşıkları getirdim. İşimi kısa sürede bitirdim ve annemi yemeğe çağırdım. Rabokki tabaklara doldurmak için kapağı açtım ve koku ile tekrar acıktım.
   "Akşama Yoe Teyzenlere misafirliğe gideceğiz, hem sende Soobin ile takılırsın."
   Ne sevinmiştim, ne de üzülmüştüm. Sadece onaylarcasına başımı salladım ve yemeğime devam ettim.

White Lie| taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin