1.3

38 6 0
                                    

   "Anne biz çıkabilir miyiz?"
   "Soobin!"
   "Chaeyong'a yardım edeceğiz. Dikiş, nakış işi işte."
   "Taehyung sen söyle, doğru mu söylüyor bu?"
   Gerilmiştim, Soobin'in yalvaran bakışları ile karşı karşıya kalmıştım. O benim arkadaşımdı, iyi de kötü de olsa arkadaşım.
   "Evet, Yoe Teyze doğru söylüyor."
   "Boş ver Yoe gitsinler gezsinler, gençler daha onlar."
   "Geç kalmayın."
   Montlarımıza sarıldık ve evden hızlıca çıktık, gerçekten Chaeyong'a gidiyorduk.
   "Chaeyong'a gitme konusunda ciddi olduğunu düşünmemiştim."
   "Gökten elbise yağmıyor değil mi?"

   Cidden o açılış balosuna gidecektik galiba. Gergindim, abim yakalarsa çok kızardı. Yüzümü kapata kapata yürümeye başladım. Beni hiç kimsenin görmemesi gerekiyordu özellikle de Boon-Hwa'nın yoksa beni pis işlerine alet edecekti. Chaeyong'un dükkanına gidene kadar adım saydım, tane tane ter döktüm.

   Chaeyong'un dükkanına gelince mutluluktan ağlayacaktım neredeyse! Şimdi ayrı bir gerilim başlayacaktı.
   "Hoş geldin, Taehyung'um."
   "Bende buradayım farkındaysan, canım."
   "Sende hoş geldin Soobin."
   "Kıyafetler nerede?"
   "Burada, burada nerede olacak."
   Soobin takım elbiselerine bakarken, Chaeyong beni kolumdan yanına doğru çekti ve Soobin'e çok güvenmemem gerektiğini söyledi. Haklıydı, Soobin arkadaşımdı fakat çok güvenilecek biri değildi. Keşke herkes Chaeyong kadar iyi olsa.
   "Ben bunu giyeceğim Taehyung, sen ne giyeceksin?"
   "Ben ona ayarladım bir şeyler merak etme."
   Chaeyong bana kabini gösterdi, kabine gittiğimde gördüğüm takım elbise çok güzeldi. Simsiyah rengi kendine aşık ediyordu beni, düğmeleri ne çok parlıyordu nede az parlıyordu çok güzeldi; tabii üzerimde taşıyamadıktan sonra hiçbir anlamı yoktu.

***

   Sonunda uçak yolculuğum bitmişti. Şimdiden Los Angeles'ı özlemiştim, birde amcama gözükmek zorundaydım. En azından hava limanına beni almak için bir araç gelmişti.
   "Ji-Min Bey hoş geldiniz, yolculuğunuz umarım iyi geçmiştir."

   Arabaya bindim, dışarıdaki "Ji-Min Bey", "Ji-Min Bey Los Angeles nasıldı?", "Şirket partisi için mi geri geldiniz?", "Geri ne zaman döneceksiniz?" sesleri kesilmişti.  Aynı zamanda arabaya biner binmez amcam aramıştı, sadece meşgule atmak ile yetindim.
   Otele gidene kadar arabada Ropead ile konuştum. Hah, Ropead'i amcam duysa biterdim. Salak şoför beni izliyordu, tabii bir açığımı kolluyordu hemen amcama ötecekti bülbül.
   

White Lie| taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin