5 ben kendimi kaybediyordum ama gitarı çalmaya devam ediyordum

155 19 6
                                    


sol kulağımı rahatsız eden kulaklığı sinirle kulağımdan çıkarıp yavaş yavaş yürümeye devam ettim. yağmur yağıyor, üşüyordum. 3 yıldır hep aynı yoldan gidip geliyordum. her defasında farklı bir yerini keşfediyordum yolun çünkü uzun. şu an soldan dönmem lazım aslında ama okula gidesim hiç yok. düz yürümeye devam ettim. bir an sonra kendime gelip geri döndüm ve o soldan dönerek okula vardım.

canım sıkkın yine bu aralar. kokusunu özlüyorum, gülüşünü özlüyorum. yavaş yavaş siliniyor kokusu zihnimden. en çok buna üzülüyorum. kokusunu bir kez çeksem içime bin ömür yaşayacak gibiyim ama nefessiz kalıyorum işte. sanki bir daha hiç alamayacak gibi oluyorum. sonra düşünüyorum, kokusunu almıyorsam neden nefes alıyorum? aldığım nefesi tutasım geliyor. her şeyi unutasım, sadece kokusunu hatırlayasım geliyor. olmuyor. hiçbir şey olmadığı gibi bu da olmuyor.

sınıfa doğru yürürken bahçede fenix'i aradı gözlerim. mark'ın yanında. yanında demek az gibi sanki. gözlerimi devirip merdivenlere yöneldim. tabii ki koridorda 'onu' gördüm. çünkü ben içimdeki çıkmazlarda kaybolduğum her geçen gün bana yardımcı olmak (!) ister gibi karşıma çıkıp duruyor. hızla atan kalbimi yok saymaya çalışıp ona bakmayı reddederek sınıfa girdim. tek istediğim en arkalara bir yerlere oturup kimsenin göremeyeceği bir şekilde uyumak çünkü şu an yapabileceğim en iyi şey bu. tanrı yanımda, öyle de oldu.

~

deminden beri dibimde sesli sesli bir şeyler tartışan fenix ve owen'in yok olması için harika bir gün gerçekten. kafamı hafifçe masadan kaldırarak sinirle baktım onlara.

"ay sonunda uyandın. cidden öldün falan sandık."

owen'e ters ters bakıp konuştum.

"ben ölmedim ama birazdan siz ölebilirsiniz."

"baya korktuk şu an."

ağzımı açacakken araya fenix girdi.

"boş yapmayın."

biraz çekingen bakışlarla bana döndü.

"kim, şimdi sana bir şey söylemek istiyorum ama emin olamıyorum söylesem mi söylemesem mi?"

"bunu söyledikten sonra cidden söylemeyeceğine inanıyor musun?"

"o zaman söylüyorum."

"uzatma fenix. söyle çabuk."

"tamam be. hani benim olağanüstü yakışıklı ve yetenekli sevgilim var ya.."

ayağa kalktım. ilgilendiğim şeyler değil bunlar. kolumu tuttu.

"dur gitme. hani o güzel parmaklarıyla gitar çalıyor ya.."

kolumu elinden kurtardığım sırada konuştu yeniden. ama bu cümlesi ayaklarımı yere sabitleyecek cinsten oldu.

"chay'e gitar çalmayı öğretiyormuş."

yeniden yerime oturup fenix'e sabitledim gözlerimi.

"gayet de alıştıra alıştıra söyledim. hiç öyle bakma bana."

buz gibi çıkan bir sesle sordum.

"neredeler?"

fenix telaşla konuştu.

"sakin ol. müzik odasındalar."

yerimden kalkıp sınıftan çıktım. müzik odasına giden koridorda kafamda bin bir düşünceyle yürürken sinirlenmemin çok saçma olduğunun farkındaydım. ama ona gitar çalmayı öğreten kişi ben olabilirdim. güzel parmaklarının tellerle buluşmasına şahitlik eden de ben olabilirdim. değilim. bu his kalbimi sıkıştırdı. onun hiçbir şeyi olmadığımı yeniden fark etmek canımı çok acıttı.

kapının önüne geldiğimi fark edip tersi yönüne gittim. tabii ki kapıdan girmeyecektim içeri. sahneye açılan kapının olduğu yere gidip çok yavaş hareketlerle kapıyı açtım. içeriden gelen gitar sesi kapının sesini bastırdı. haliyle işime geldi bu.

sahnenin arkasında beni göremeyecekleri, chay'i görebileceğim bir yer belirleyip güzel tırnaklarının tellere sürtünmesini izledim. tanıdık bir melodi doldu sanki kulaklarıma ama ne olduğunu keşfedemeden chay'in hataları ile yeniden yeniden çaldılar. şarkıyı anlayamıyordum ama onun güzelliğini çok net anlayabiliyordum.

yarım saat sonra kalktılar. chay teşekkür etti ve odadan çıktılar. chay'in oturduğu yere oturup gitarı elime aldım. çaldım birkaç parça. çaldıkça gözlerim doluyor, içimi bir hüzün kaplıyor, sarhoş oluyordum. aklımın tüm kapıları ona çıkıyordu yine ve yeniden. ben kendimi kaybediyordum ama gitarı çalmaya devam ediyordum...



selam bebişler, umarım iyisinizdir <3
            bölüm içime çok sinmedi gibi :(
                 yorumlarınızı bekliyorumm 

crooked love in a straight line downHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin