Ötüken halkı kasvetli bir güne merhaba derken, Yinçü Hatun hizmetkarları ile birlikte son hazırlıklarını yapıyordu. Kara Han'a bir çocuk verememenin üzüntüsü ile budunu kendine dar etmiş, her gün ağlamaktan göz pınarları kurumuştu. Canını sıkan asıl konu ise Kara Han'ın bir başkası ile evlenmek istemesiydi. Kengeşte, Kara Han'ın erkek bir varisinin olmadığı konusu sürekli olarak gündeme gelmekteydi. Karahan, her ne kadar bu fikre karşı çıksa da, budunun geleceğini de düşünmek zorundaydı. Kağan'a obadan ve çevre obalardan birçok genç kız önerilmiş, ancak Kağan tüm önerilere karşı çıkmıştı.
Obada ise çinli çaşıtlar (casus), satış ( tüccar) kılığında obada olup bitenleri güvercinlerle sürekli Çin İmparatoru Chan-Ke'ye aktarıyordu. Chan-ke ise kağanın çocuğu olmamasından dolayı içten içe mutlu oluyor, her gece tanrılarına teşekkürlerini sunuyordu.
Yine bir bitigde ( mektup ), kağanın artık kendine eş almak için hiçbir nedenin kalmadığı, hanımı Yinçü'nün, hizmetkarları ve ona bağlı olanlar ile birlikte obayı terk ettiği yazıyordu. Kağanın hanımı, her şeyini toplamış ağabeyinin oğlu Gökoğlu'nun obasına yerleşmişti. Chan-ke için işler şimdi değişiyordu. Bu duruma biran önce müdahale edilmeliydi. Ötükene gelecek olan bir varis, tüm dağınık Türk obalarını bir araya toplamak için yeterli bir sebep olacaktı. Türklerin birlik olduğu dönemlerde kendileri için ne kadar acınası zamanlar geçirdiğini öğrenmişti rahiplerden. Ne de olsa tüm sınır hattı boyunca kuşların dahi uçarak geçemeyeceği yükseklikte bir duvar inşa etmişlerdi. Bu durumun tekrarı olamazdı. Türkler kesinlikle birlik olmamalıydı.
İmparator, bu düşünceleri aklından geçirirken başrahip Nuo-yi'nin imparator odasına gelmesiyle kendine geldi. Başrahip imparatorun babasına da yıllarca hizmet etmiş, ölüm döşeğindeyken tahtını genç oğlu Chan-Ke'ye teslim ettiğini yine Nuo-Yi'ye söylemişti. Nuo-Yi'de babasına olan bağlılığından bu genç imparatora da bağlılık yemini etmiş ancak gizli de olsa yeni imparatora karşı her zaman tedbiri elden bırakmamıştı. Kuzeyde olup bitenler, baş rahibin de kulağına gelmişti.
Başrahip düşünceli olan imparatora;
- İmparatorumuzu düşüncelere boğan kaygı da nedir? Diye sordu.
İmparator;
- Kara Han, kendine varis aramanın peşinde. Bu durum hepimizi tehlikeye atar, bir şekilde buna engel olmamız, varis olsa bile ortadan kaldırmamız lazım. Diye sert bir çıkış yaptı.
Başrahip ise bunun için geldiğini, tapınakta bu konunun gündeme geldiği, bunun için bir yol olduğunu söyledi. İmparator bu sözleri duyar duymaz ayağa kalkıp kendini toparladı, heyacanla;
- Neymiş aklınızdaki? Dedi.
- Kız kardeşiniz, dedi başrahip. Uzun zamandır kuzeyle ticaret yollarında gayet iyi ilişkilerimiz oluştu. Ortada bir savaş durumu yok. Ötüken ve çevre boylarda, bizler artık neredeyse dost bir milletiz. Bunu kullanarak, kız kardeşinizi gelin olarak Kara Han'a gönderelim. Ayrıca yanında göndereceğimiz hizmetçiler, altınlar ve ipek sandıkları ile hem güvenlerini kazanır, hem de varisi biz belirlemiş oluruz.
İmparatorun da önce bu fikir aklına gelmiş ancak, hem halktan tepki alma endişesi hem de kız kardeşinin olumsuz bir cevap vermesi durumunu düşünerek hemen aklından çıkarmıştı. Şimdi içini rahatlatan konu ise, kız kardeşinin, baş rahibin sözünü dinleyebileceğiydi.
İmparator hemen gerekli talimatları verdi, kız kardeşi Xue'yi ikna etmekle de başrahip ilgilenecekti. Ötükene elçiler gönderildi, artık tüm saray halkı, ötükenden gelecek cevabı bekliyordu.
Xue, bu emir karşısında birkaç gün odasından çıkmasa da, ülkesinin geleceği için bu fedakarlığı yapacağını belirtti. Doğalı henüz 20 bahar olmamıştı. Bu genç çağında, kuzeyli bir kabileye gelin olarak gönderilmesinin çok zor olacağı başından beri belliydi. Saraydaki rahat yaşantısı artık sona erecek bundan böyle kağan otağında, dilini bilmediği, inanışlarını bilmediği bir diyara gidecekti.
Güneyde ve kuzeyde hareketlilik devam ederken, batıda uyanan bir güç, olan biteni Ararat Dağı'nın ( günümüz Ağrı Dağı ) merkezinde takip ediyordu.
>>>>> Yeni Bölümler, Pazartesi ve Perşembe Günleri Sizinle<<<<<
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖK YELELİ KURT
Historical FictionYER BAŞKADIR. YERDE YAŞANANLAR YERCEDİR. GÖK BAŞKADIR, GÖK'TE YAŞANANLAR GÖKÇE'DİR. - BOZKURT DESTANI.