İntihar gibi aslında , edene kadar gelmez olacaklar aklına...
Yedinci Ev - Dolunay
2 - GÖKYÜZÜ
Aslında gökyüzü beyazdı takı o güne kadar, bir feryat koptu, gökyüzü acı içinde kıvranmaya başladı, beyazlığı yavaş yavaş kana bulanmaya, kararmaya başladı, masumiyetini yitirdi, yıldızlar gözyaşı oldu, gökyüzü her gece ağladı, geceleri karanlığa büründü, gündüzleri ise güneş yardı karanlığı ve maviye boyadı gökyüzünü, gündüzleri durgunlaştı, geceleri ise kabusa büründü, çakan yıldırımlar çığlıkları,akan yağmur gözyaşı,yağan kar ise masumiyeti oldu,ve gökyüzü o an anladı,
hiçbir şey sonsuza dek masum kalamayacaktı...Gözlerimi açtığımda hala yüz üstü yatıyordum. Hava karanlıktı, bir süre öylece boşluğu izledi gözlerim, karanlığı seviyorum çünkü beni gizliyordu, acılarımı, kırgınlıklarımı, iyiydi aram karanlıkla , gündüzleri pek sevmem. Herşeyimi göz önüne seriyordu. Derin bir nefes alıp doğruldum yavaşça, her hareketimde kabuk tutmuş yaralarım çatlayıp sızlıyordu, umursamamaya çalıştım. Tamamen doğrulduğumda ,yatağın ortasında oturur vaziyetteydim. Yataktan çıkıp ,parçalara ayrılmak üzere olan dolabıma yöneldim , tek gözü olan dolabım sanki hayatımı anlatırmışçasına tüm darbelere rağmen ayakta kalmaya çalışırken, bana gülümser gibiydi. Gülümseyip dolabımı açtım zaten bir kaç parça olan kıyafetlerimde pek seçme lüksüm yoktu, elime geçen ilk kazak ve pantolonu aldım , odamdan çıkıp koridordaki banyoya ilerledim. Annem uyuyordu hala zaten o hep öğlene doğru kalkardı , kapısı tam kapanmayan banyoya girdim. Banyodaki sandalyeyi alıp kapıya dayadım, sandalyeyi ben koymuştum , her ne kadar bu küçük evde sadece benle annem olsakta, rahat hissetmiyordum. Benim gibi çatlaklarla dolu aynanın karşısına geçtim. Evet olduğum gibi görünüyordum, berbat.
Musluğu açıp avuçlarıma doldurduğum suyu yüzüme çarptım bir kaç kez, aynada solgun bakışlarımla kesiştim ,o kadar boşlardı ki , herşeyden geçmiş , kendimden korkmuştum , amacım yoktu benim, derin bir nefes alıp üstümdeki kalan parçalardan kurtuldum. Banyoya ilerleyip suyu açtım, sıcak suyumuz pek olmazdı, soğuk suyun altına girdiğimde ürperdim , bir kaç dakika öylece başımdan akan soğuk suyla dikildim ayakta, zaman geçtikçe göğüs kafesim sıkışmaya başlamıştı, derin bir nefes alıp markası bilinmeyen şampuanı aldım elime , bir miktar elime döktüm, saçlarıma sürüp köpürtmeye başladım saçlarımı yıpratsada başka şansım yoktu aslında saçlarımda alışmıştı , yeterince yıpranmışlardı artık ne kadar yıpranabilirlerdi ki. Saçlarım bittiğinde vucudumu da yıkayıp çıktım , kurulanıp giyindim , sırtımdaki yaralar banyodan dolayı yumuşamışlardı ve bu her
kazağıma sürtündüklerinde sızlamalarına sebep oluyordu, aldırmadım, yine. Aynanın karşısına geçip belimin sonuna kadar inen siyah saçlarımı taradım , herşeye inat çok yumuşaktılar. Saçlarımı gevşek bir at kuyruğu yapıp çıktım banyodan. Parkeler çok soğuktu , kansız olduğum için hep üşürdüm yazda bile. Odama girdiğimde havanın aydınlanmış olduğunu gördüm. Saate bakmak için
telefonuma bakındım fakat göremedim, yatağın altına eğildiğimde ordaydı. Ah salak telefon ,uzanıp aldığımda zaten çatlak olan ekranın daha da çatlamış olduğunu gördüm sıkıntılı bir nefes alıp doğruldum. Telefon telefonluktan çıkmıştı zaten ,yıllardır bu telefonu kullanıyordum. Sırt çantamı alıp gerekli eşyalarımıda içine koydum. Saate bakmayı akıl ettiğimde saat 08:08 ' di üniversiteye anca varırdım. Çantamı sırtıma attığım gibi vucudumun kasılması bir oldu , sırtımı unutmuştum. Dişlerimi sıkıp çantamı omzuma astım, annemi uyandırmamaya dikkat ederek ayakkabılarımı giydim askıdaki şişme montumu alıp üstüme geçirdim. Anahtarımı alıp evden çıktım apartmanda ses yoktu herkes her zaman olduğu gibi uyuyordu. Caddeye çıktığımda insanların da koşuşturduğunu gördüm , bazıları okula yetişmek için bazıları işe yetişmek için kim bilir belkide aralarında daha önemli işleri olanlar vardır, kim bilir. Otobüs durağına vardığımda otobüsüm de gelmişti, insanla itişe kakışa ötobüse binmeye çalışırken , ben hepsinin binmesini bekledim. Öyle insanlıktan çıkmışlardı ki , ne yaşlıya ne hamileye nede çoçuklara dikkat ediyorlar , öyle dalmışlar ki ben anlayışına etrafta olup biten olaylardan habersizlerdi. Herkes bindiğinde bende binmiştim kartı basıp öylece dikildim ayakta otobüs doluydu , şöförün dediklerini duyunca dayanamadım " hop çocuk nereye , kart basmadan binemezsin otobüse " bir süre ses gelmeyince şöför öfkelendi. " Dilsiz misin lan , biz burda ekmek paramızı kazanmak için gün boyu direksiyon sallıyalım siz gelin öylece geçip oturun oh ne ala " arkamı dönüp şöföre baktım çocuk hala ses çıkarmamıştı , bakışlarım çocuğa kaydığında yüzüne kadar çektiği kapşonlusuyla başını eğmiş öylece duruyordu. Kartımı basıp şöföre benden olduğunu söyledim , şöför bozulsada birşey dememişti açılan arayla biraz ilerlediğimde çocuğun da arkamdan ilerlediğini gördüm. Otobüs ilerlemeye başladığında her zaman yaptığını yapıp yolu seyrettim öylece. Kaç kişi saydım kaç siyah araba geçti bilmiyorum ama
üniversite gözükmüştü , bir kaç dakikanın ardından otobüs durdu inmek için kapıya yürüdüğümde o çocuğun da kapıya ilerlediğini gördüm. Çocuk indiğinde bende inmiştim, ellerimi montumun ceplerine koyup ilerlemeye başladım , gözlerimi kaldırıma dikip parke taşlarını saymaya başladım. Alışkanlık olmuştu hergün aynı şeyleri tekrar etmek. 200. Parkeye geldiğimde durmak zorunda kaldım, çünkü birinin sırtına toslamıştım. Başımı kaldırıp kim olduğuna baktığımda sarışın bir çocuktu. Ne diye yolun ortasında durur ki bir insan, yanından çekerken konuşması ile duraksadım. " Merhaba " sırtım ona dönük bakışlarım yerdeydi , eğer tekrar konuşmayacak ona dönmeden gidicektim ama tekrar konuştu. " Ben burda yeniyim de acaba mühendislik fakültesi nerde ? ". Benim bölümümde " bende oraya gidiyorum beni takip edersen bulursun " yürümeye başladığımda yanıma varmıştı , mühendislik fakültesi' nin önüne vardığımda peşimi bırakmasını umdum ama öyle olmadı , fakülteye girdiğimde hala peşimdeydi , bu ne kadar rahatsızlık verse de ses çıkarmadım , girişteki saate baktığımda dersimin başlamasına 15 dakika vardı , bir kahve içsem güzel olacaktı , kafeterya yo girdiğimde her zamanki gibi çok kalabalıktı sanki dün yanyana değilmiş gibi bugün yine herkes yan
yan yanaydı. " Müsaadenizle geçebilir miyim ? "Arkamdan gelen sesle hala kafeterya' nın kapısında durduğumu anladım. Birşey demeden ilerlediğimde arkadamdan teşekkür ettiğini duydum. Umursamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAH
Teen FictionBizim hiçbir zaman sonumuz olmayacak, sonumuz bile sonsuzumuz olacak sevgilim...