-14-

187 28 74
                                    

Ne kadar süredir bu odada olduğumuzdan emin değildim. Arada uyuduğumu sandığım süre zarfları içinde zaman kavramını tamamen yitirmiştim. Kafamda çok fazla şey vardı. Bunların çoğunu ise bir türlü anlam veremediğim, nereden hatırladığımı bilmediğim anılarım dolduruyordu.

Bu anıların bana bir şeyler söylemeye çalıştığını düşünüyordum ama bunları yaşamadığımdan da emindim.

Bunca yıllık hayatımda kimseye bu sözleri söylememiştim. Küçük kızı unuttuğum gibi anılar olabileceğini düşünmüştüm ama bunlar onun gibi değildi. Daha farklıydı ve daha yoğundu. Ama asla net gördüğüm anılar değildi. Ne karşımdakini net bir şekilde görebiliyordum, ne de kendimi. Bulanık bir sudan bakıyordum sanki etrafa. Neler olduğunu merak ederken, öğreneceklerimden de korkuyordum. Belki de bunları hep dışardan seyrediyordum. Belki de bir seyirciydim ve bütün bunlar geçmişimde olmuş bir olaydı. Emin olamıyordum.

Bütün bunları düşünmem için uygun bir zaman değildi. Baekhyun ile bu odada kapana kısılmışken bir şeyler düşünmem gerekiyordu. Olur da Baekhyun'a zarar vermeye kalkarlarsa, onu kurtaracak bir şeyler bulmalıydım ama ne yapabileceğimden de emin değildim. Hep çaresizdim. Sevdiğim insanı kurtarmaya çalışırken bile çaresizliğim suratıma vuruyordu. Kendimi dahi kurtaramıyorken belki de onu kurtarmam düşünülmesi zor bir şeydi.

Hafifçe başımı kaldırıp etrafıma baktığımda Baekhyun'un benden birazcık uzakta, benimle aynı şekilde duvara yaslanmış, uyuyor olduğunu görmüştüm. Başını dizlerine koymuş, yüzü bana dönüktü. Hafif üşüdüğü belliydi, çünkü burası soğuktu ve iyice küçülmüştü. ama nedense yüzünde hafif bir tebessüm vardı. Belki de güzel bir rüya görüyordu. Bunları yaşamadığı, benim olmadığım rüyalardı bunlar. Belki de daha mutlu olduğu zamanlara ait rüyalardı.

Boynumdaki atıkıyı çıkararak ona yaklaşmış, atkıyı açarak yavaşça üstüne koymuştum. Daha sonra ise ona daha yakın bir şekilde yere tekrardan oturmuştum. Başımı çevirip odanın içine baktığım esnada, hiçbir şeyin olmadığını gördüm. Sadece bir tane masa bulunuyordu. Onun haricinde hiçbir şey yoktu. Nerede olduğumuzdan da tam emin değildim. Ayrıca bu yerden, nerede olduğumuz da bulamazdım. Neredeyse hiç penceresi yoktu ve dışarıyla bağlantısı tek kapıydı. Tek umduğum bir an önce Baekhyun'u buradan çıkarmalarıydı.

Bacaklarımı kendime çekip başımı dizlerime yasladığımda Baekhyun'a döndüm. Bir süre uyurken onu bu şekilde izlemiştim. Her bir parçasını zihnime kazımaya özen gösterirken onu bir kez daha ne kadar sevdiğimi fark ettim. Yüzümde hafif bir tebessüm oluştuğu esnada Baekhyun yavaş yavaş gözlerini açmıştı. Gözlerimizi buluştuğunda aniden ondan hafifçe uzaklaşmış ve bakışlarımı da kaçırmıştım. Ama tahmin etmediğim şey Baekhyun'un yanıma daha çok yaklaşıp, başını omzuma koyması olmuştu.

"Baekhyun.."

"Biraz böyle duralım." Söylediği şey ile içimdeki tuhaf hisleri durdurarak rahatlamaya çalıştım. Ama Baekhyun bana bu kadar yakınken bunu başaramıyordum. Tatlı kokusu burnuma geliyor, beni canlandırıyordu.

"Chanyeol." Hafifçe başını kaldırdığında seslenmişti. Gözlerimiz buluşmuştu bir anda.

"Efendim?" Hafifçe başımı onu görmek için çevirdiğimde dudaklarım başına denk gelmişti. Burnumu gıdıklayan saçları ile kokusunu içime çekmiştim. Bana Chanyeol demeye alışmış gibiydi, eskisi gibi..

"Özür dilerim." Şaşırmış bir şekilde hafifçe dikleştiğimde o da başını kaldırmıştı.

"Ben seni ilk gördüğümde öyle tepki vermemeliydim. O zaman bile sanki bir şeyler eksikmiş gibi hissediyordum ama bir an korktum. Bu.. bu çok tuhaftı. Ama ne olursa olsun seni çok kırmış olmalıyım. Seni kırmamalıydım."

Cartaphilius /CB/BYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin