Gerçekliğe uzanış

35 2 5
                                    

İlk yazım tarihi, 03.08.19-01.08. Bozuk bir el yazı ve mavi bir tükenmez ile kareli defter sayfalarına yazarak başladı. Deftere yazarken bir dilsizdim, şimdi ise fısıldıyorum. Sessizliğin içinde ki fısıltı bazen büyük bir gürültü olabilir.

yaşam başka yerde

Hızlı bir şekilde yataktan doğruldum. Kalbim bir kuşun kafeste çırpınması gibi pervasız bir şekilde atıyor ve neredeyse nefes almama izin vermiyordu. Beni hangi rüyanın bu denli bir hale soktuğunu hatırlayamıyordum ama çok zaman geçmeden nefes alışıma ek olarak kalbimin ritmi de düzene girdiğinde yataktan ayrıldım.

Zamanın büyük bir kısmını yatakta boş bir şekilde harcayan insanlardan olmamıştım bir kere bile. Zaman, benim için her zaman kaybedilmemesi ve bunun içinde boşa harcanmaması gereken değerli bir nimet olmuştu. Hayatımda birçok yere yetişmeli bunu yaparken de tüm algılarımı kapatıp "yetişmeye" odaklanmamalıydım. Örneğin otobüste sadece pineklemek ve melankolik şarkılar ile ruhsal olarak dibe inmek yerine araştırmalara, ders notlarıma ve okunacak dergi, gazete veya kitaba odaklanmayı tercih ediyordum. Çünkü muhtemelen bunları yapabileceğim daha farklı boş bir zamanım olmayacaktı. Pek nadiren odama uyumak dışında giderim. Çoğu zaman gidemem bile...

Bugünde diğer günler gibi dünden ütülediğim giysilerimi giyindim ve mutfağa bakıcımız ve annem için çay koymaya gittim. 5 seneden bu yana her gün sabahları gelir ve annemin bakımında yardımcı olurdu. Bense sürekli bulduğum işlerde çalıştığım ve geri kalan zamanda da eğitimime odaklandığım için bu şekilde ona minnetimi sunmaya çalışıyordum. Onun yüzüne bakıp bunu söyleyemeyecek kadar hala içe kapanık ve çekingen oluşumdan ötürü her zaman kendime kızsamda, minnet duygumun ve mahcubiyetimin ağırlığıyla hep sessiz kalıyordum. Ama eminim Seher abla her zamanki gibi sözlere gerek kalmadan her şeyi anlıyordur

Hayatta bazen bize seçim hakları sunulmaz ve bitkiler de dâhil olmak üzere tüm canlılar hayatta kalmak için yaptığı en iyi şeyi yaparız: adaptasyon. En basitinden yükseğe çıktıkça kan basıncımız, ağırlığımız ve buna ek olarak oksijen miktarı ve daha bir sürü şey değişime uğrar. Ve bu ufak yükseklik örneğinde ki gibi bizim çaba sarf etmememize rağmen bir şekilde adapte olmaya programlıyız ve bunun tek nedeni vardır: hayatta kalmak.

Zaman; aynanın kırıldığında özelliğini yitirmemesi gibi, senin hayatının her yıkımında ve her dibe çöküşünde, her şey paramparça gözükürken bile sanki ona hiç dokunulmamış gibi Dünya'yla birlikte akmaya, evrilmeye, oluşmaya ve büyümeye devam eder. Bizim pes etmemiz onu bu ilerleyişinden alıkoymaz, ancak bizim devam etmemiz; fanusun içini şekillendirip, onu, dışarıdaki hayattan farklı ve ayrı kılmayı sağlar. Aynen uzay boşluğundaki gezegenler gibi.

Bu nedenle başıma gelen herhangi bir olumsuzluğun karşısında hemen şikayet etmek ve reddetmek yerine ona alışmayı ya da o olumsuzluğu kendime alıştırıp hayatta kalmak için bir yol bulmayı seçiyorum. Bu benim elimin ayağımın olması gibi doğuştan gelen bir uzvum, ya da konuşmak gibi yine doğuştan gelen yeteneğim değil. Sürekli devam etmeyi, bulunduğum fanusu evrimleştirmeyi hep kendim tercih ettim.

Bakıcımız için hazırladığım kahvaltı tabağını masaya koyup evimizin bahçeye bakan odasına doğru yöneldim. Annemi yine her zamanki gibi sallanan sandalyesinde ve akşamdan sardığım mavi battaniyesiyle camdan dışarıyı izliyordu. O böyle dururken, sanki zaman ona hiç uğramıyormuş gibi gözüküyodu.

Acaba çoktan aydınlanan günün farkında mıydı?

Onun gibi camdan dışarıya baktım, karşı yoldan beyaz bir araba geçti. Acaba baktığını görebiliyor muydu?

"Anne" dedim, ince ama odanın sıcaklığına rağmen buz gibi olan parmaklarını avucumun içine alarak, tepki vermemişti.

Acaba duyabiliyor muydu? Yoksa bu tepkisizliği, artık duymayı reddettiği için miydi?

YAŞAM BAŞKA YERDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin