Anın içinde an

15 2 0
                                    

Sanki bir radyo frekansının içerisine sıkışmış gibiydim. Cızırtılı ve boğuk.

Hareket ediyor gibiyim ama kaskatı olan bedenimin acısını da hissedebiliyordum. Sesler uzaktan geliyordu. Bilmediğim bir dilde gibi gelmişti başta fakat sonradan anlamlanmaya başladılar


"Kırmızı ışıkların tepesinde"

"Kırmızı ışıkların tepesinde,"

Tüm zıtlıklar aynı anda nasıl yaşanıyordu? Parazitli bir silüete yaklaşıyor gibiydim fakat kılım dahi kıpırdamıyordu.

Boğulmaya başlamıştım.

"Beni bul"

"Beni"

"Bul"

Hiçbir şeyi anlamlandıramayan zihnim kusmak istiyordu, havanın rengi bile tarif edemeyeceğim biçimdeydi. Çivilenmiş gibi duruyorken aynı zamanda silüete doğru da koşuyordum.

"Ay göğün gerdanına gerildiğinde, yıldızlar çevresine dizildiğinde, kırmızı ışıkların tepesinde beni bul, Aniyova"


Derin bir nefes ile ayaklandım. Yerde geriye doğru itilen sandalyenin çıkardığı ses bulunduğum yerde boğuk bir şekilde yankıladı. Ardından gözler bana çevrildiği sırada uyuşan bacaklarım beni daha fazla ayakta tutamayarak tekrardan gerisin geri oturmama sebep oldular.

Karşı tarafımda bana dönmüş olan gözler yavaş yavaş önüne dönerken yanı başımdaki bir çift göz hâlâ beni izlemeye devam ediyordu başımı onun olduğu tarafa çevirdiğim sırada, kaşları çatık ve sorgulayıcı bir şekilde bakan yeşil gözler ile karşılaştım.

"İyi misin?" diye sorduğunda başımı sallayarak geçiştirdim.

"Kabus mu gördün?" diyerek ısrarcı bir şekilde iletişim kurmaya çalışan kıza cevap vermemeyi seçtim fakat bakışlarını bir an olsun ayırmadan bana bakıyordu . Damarlarımda akan kanın hızlanndığınnı sakinliğimi yitirmeye başladığımı hissetttim.

Elini ilgili bir şekilde koluma koyduğunda başımı eğdiğim yerden kaldırdım, bir kaç dakikadır sadece ayaklarımı izliyordum. Bakışlarımı yeşil gözlere çevirip sesimin tonunu ayarlayarak "Pek sayılmaz," diyerek yine geçiştirmeye çalıştım. "Yani hep böyle olur. Sıradan bir olay bu benim için" Fazlasıyla rahatsız edici bir şekilde bakan gözlerin benden ayrılmasını dileyerek samimi olduğunu düşündüğüm gülümsememle cümleme eşlik etmiştim.

Önümde açtığım fakat hiç yazmadığım deftere kaşlarımı çatarak bakışlarımı çevirdim.

Kaç saattir uyuyordum? Dahası ne zaman uykuya dalmıştım.

Esmer ve zümrüt yeşili gözlü kız defterin üzerine kalemi bırakıp "Bu senin" dedi kısık bir sesle. Kütüphanede ki insanlara az önce verdiğim rahatsızlık ve insanlardan dağılan huzursuzluk dalgaları onu daha da kısık konuşmaya itmiş olsa gerek. "Sen uyuyordun" diyerek söze devam ettiğinde yine o gözlere çevirdim bakışlarımı, fakat ilk andan beri sırtımda ki iğnelenmeler geçmemişti, rahatsızlık hissi beni daha fazla germeye devam ederken onu dinledim " ve benimde kalemimin mürekkebi bitmişti. Yanımda defterleri çıkarıp hemen uykuya dalınca, sormadan almakta bir sakınca görmedim." Bacaklarımın uyuşukluğu karıncalanmaya döndüğünde ve yanımda ki kızın verdiği olumsuz enerjiyle kaslarım gerilmişti. Kendimi uyandığım ilk andan beridir iğne üzerinde hissediyordum. Bu sebeple o kıza cevap verme gereği bile duymamıştım. Daha fazla konunun uzamaması en iyi seçenek gibi görünüyordu gözümde. Herhangi bir tepki vermeyeceğime ikna olan kız çantasını toparlayıp, sandalyesini yavaşça yerine çekip sessiz adımlarla uzaklaştı. Bu sırada derin bir nefesi ciğerlerime doldurdum, anlam veremediğim bu gerginlik kızın gidişiyle bir nebze hafiflemişti.

YAŞAM BAŞKA YERDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin