Dışardan bakılıdığında her şey normale dönmüş gibi görünüyordu - Annem evine dönmüştü sonunda, Farahı ofis harcinde görmüyordum kendini işlere gömmüştü ve yeni bir daire aradığını da duymuştum, Sinanı son görüşmemizden sonra görmemiştim hem tatil amaçlı hem de kozmetik fuarı için yurt dışına çıkmıştı. Dışardan bakılığında - normal. Benim bakış açımdan bakılınca normal hariç her tabir bulunduğum durumu anlatabilirdi. Birine bu kadar bağımlı bu kadar düşkün olacağımı aklımın ucundan bile geçirmezdim, ben hayatım boyunca iyi veya kötü her şeyi sadece kendimle paylaştım, kimseye bu yüküm çok ağır bana yardımcı olur musun demedim, - hala demiyorum ama O sanki varlığı ile sorunlarımı azaltıyor sevinçlerimi büyütüyor. Duygu durumum bozulmuş gibi her şeyi ''çok'' hissediyorum. Sanki yıllardır birlikteymişiz gibi, dışarı çıkarken cüzdanı, anahtarı benim çantamda, kahve kupası benim evimde, benim hırkam onun oturma odasında sandalyenin üstünde - sabah ve akşam rutinlerimiz hayatımız boyunca hep birlikte olmuşuz gibi. Şu an gitse, ayağımın altındaki yer de onunla birlikte gider ve ben birdaha kalkabilir miyim bilmiyorum.
Ofisdeki Yağız Egemen ise hiç değişmemişti, disiplinli, çalışkan, ofise ilk giren ve son çıkan. Ofise gitmeden önce Yagız benim evime gelip sabah kahvesini ben hazırlanırken içiyordu ve evden çıkmadan önce bacaklarımız biribirine kenetlenene kadar bana sarılıyordu. Akşamları ise ben onun evinde gelişini bekliyordum her akşam aynı heyecanla, yıllardır görememişim gibi bir özlemle, anahtar sesini duyana kadar evin içinde deli gibi gezinerek bekliyordum. Bazı akşamlar Yağız ya gelmezse diye çılgın bir korku kapılıyor içimi, ya başına bir şey gelirse ne yaparım diye düşünüyorum - aklımı yitirecekmişim gibi oluyor, o akşamlar sakinleşmem uzun sürüyor kapının girişindeki sarılmadan ayrılmıyorum, Yağız hiç şikayet etmiyor beni daha sıkı sararak mutfağa taşıyor, o yiyecek bir şeyler hazırlarken ben ona arkasından sarılıp çenemi onun omzuna yerleştiriyorum, Yağız yanımda olunca açlık bile hissetmiyorum bana bir şeyler yer misin dediğinde omzunu ısırıp ben doydum diyorum. Her gece uyumak için kendi daireme dönüyorum, her şeyin resmi olması için Yağız ve Sinanın konuşmasını bekliyoruz, her gece hemen sabah olması için dua ediyorum - hem yakın hem uzak olmak bizi çok zoruluyor.
Bugün için Ece'ye sözüm var, ona zaman ayırmadığımdan şikayetci oluyordu. Bütün gün beni sokak sokak, avm'den avm'ye alışveriş için zorlayacağını bilseydim ona bu sözü vermeye bilirdim, zevk aldığım tek nokta Ece'nin bebeği için alışveriş yapmaktı. Hava dışarıda olmak için hiç uygun değildi bir saat içinde iki kere yağmura yakalandık ve aniden gelen güneş ile yağmur her defasında üzerimizde kurudu. Akşama doğru benim daireme geldiğimiz zaman yorgunluktan ölüyordum Ece ise sanki bütün gün dinlenmiş gibi canlıydı.
Birer kahve içtikten sonra Ece beni yeni aldığımız şeyleri demek için zorla odama sürükledi. Ben kıyafetleri denerken Ece: '' Abla sen de bir şey var, nasıl anlatacağımı bilmiyorum, sanki o mezarlık olayından sonra eskiden içinde sakladığın Hazanı artık serbest bıraktın ve artık gerçekten yaşıyormussun gibi bir şey.'' dedi. '' Ne demek istiyorsun Ece, ben hala senin biliğin tanıdığın ablanım, değişen bir şey yok.'' dedim Ece gülerek bana cevap verdi ''Tabi ki ablamsın, sadece gözünde daha önce görmediğim bir ışık var, ve halinde tavrında bir heyecan, seni böyle görmek beni çok mutlu ediyor. Hayatında Sinan olmasa aşık olduğunu düşüneceğim.'' Ona şimdilik tamamını söylemesem de gerçeğin bir kısmını söylemeliydim. ''Sinan ile ayrıldık'' dedim. Ece sanki daha önceden bunu biliyormuş gibi hiç şaşırmadı hatta sanki kafasındaki taşlar yerine oturmuş gibi bakıyordu bana. ''Tahmin etmiştim, peki bana söylemek istediğin başka bir şey var mı?'' dedi. ''Ne gibi bu kadar işte.'' dediğim sırada anahtar sesi duydum - Yağız! Ece beni ordan oraya sürüklerken zaman kavramım kalmamıştı onun dönüş saatini kaçırmıştım. '' Hazan burada mısın, bana nerede olduğunu söylemeni kaç kere daha hatırlatacağım'' diye bağırarak benim odama doğru yaklaşıyordu. Kapıyı açtığında gözleri önce beni bulup rahatladı, sonra Ece'yi görüp şaşırdı ''Ece, hoş geldin nasılsın?'' dedi. Ece ise yüzünde hafif bir gülümseme ile bana bakıp önce ''anladım'' dedi sonra ayağa kalkıp elini Yağıza uzattı '' Teşekkürler, iyim ben de kalkıyordum'' diyip çantasını aldı, oda'dan çıkarken Yağıza dönüp ''mutlu olmayı hakediyorsunuz'' dedi ve bana kapıya kadar gelmememi işaret ederek çıktı.
''Ece'yle olduğunu biliyordum, çat kapı gelmemeliydim ama seni evde göremeyince merak ettim'' dedi Yağız - ''Ece her şeyi benden önce biliyordu, sana aşık olduğumu benden önce o anlamıştı, yani yeni bir şey öğrenmiş olmadı'' dedim. Yağız yanıma yaklaşıp sağ elini yanağıma koydu ve saçlarımı okşamaya başladı ''peki bir hata yapmadıysam sana tekrar kızgın olabilirim, Hazan seni evde bulamamak boşluğa düşmek gibi, beni neden merakta bırakıyorsun'' dedi. Bu gün beni o kadar yormuştu ki o kadar uzun süre Yağızdan habersiz ve uzak kalmıştım ki yorgunluğumun büyük bir kısmının onu özlemekten kaynaklandığını anladım. Burnumu burnuna değdirdim ve kokusunu içime çektim, iki elimi de yüzünde gezdiriyordum, tıraş olmamıştı kısa sakalları avcumu gıdıklıyordu, çenesinin altını öptüm ''hala bana kızgın mısın?'' dedim ''evet hala kızgınım'' dedi - ellerimi saçlarının içinde gezdirmeye başladım, boynuna öpücükler bırakmaya başladım ''peki, simdi öfken dindi mi?'' dedim, bu sefer sesi kısık geliyordu ''hayır'' dedi. - ''Öyle mi?'' dedim. Gözlerimi gözlerine diktim tekrar burnumu burnuna değdirdim, istemeden gülümsedi, dudaklarına dokundum ve onu öpmeye başladım, karşılık vermemek için direniyordu, bir elimi omuzundan alıp dudaklarına götürdüm ve ağzını az da olsa aralamasını sağladım, parmağımı ısırdı, elimi tekrar omzuna yerleştirip ağzını kapatmasına izin vermeden ona yaklaştım ve dilimle üst dudağına dokundum. Daha fazla dayanamadı beni kalçamdan tutup kuçağına aldı bacaklarımı beline sımsıkı sardığım sırada dudaklarımızı birleştirdi. Onda kayboluyordum o da benimleyken daha sınırsız oluyordu. Sanki bütün gün onun nefesini nefesimde, dudaklarını dudaklarımda bulmak için bekliyordum. Öpüşmeyi durduran ben oldum, Yağız devam etmek için başını kaldırınca yanağına küçük bir öpücük kondurup ''Öfken dindi galiba'' dedim - içimi ısıtan o gülüşü ile güldü ''akşam yemeği vakti ne yemek istersin'' dedi. Başımı omzuna yatırdım ''herzamankinden'' diyip omuzunu ısırmaya başladım. Yağız beni kucağından indirmeden mutfağa taşıdı. Akşam yemeğinden sonra film izlerken Yağıza '' o kadar yoruldum ki üç gün aralıksız uyursam enerjimi toplamış olurum, galiba yaşlanıyorum'' dedim. Yağız yatağıma gidip uyumam konusunda ısrar etse de onu dinlemedim, gecenin ilerleyen saatlerinde üzerimi örtüp kapıyı sesizce kilitleyip çıktığını duydum.
Sabah üzerimde birinin ağırlığı ve saçlarımda dolaşan bir nefes ile uyandım. Gözlerimi açtığımda Yağız üzerime doğru uzanmış saçlarımı kokluyordu ''Günaydın sevgilim, üç gün uyurum derken şaka yapmıyormuşsun'' dedi. Sabah şaşkınlığı ile acele acele kalkmaya çalıştım ama Yağız izin vermedi '' Yağız özür dilerim alarmı odam da bıraktım uyuya kalmışım, hemen kahveni hazırlıyorum'' dedim suçlu bir çocuk gibi. Yağız yüzüme düşen saçlarımı çekerek ''ben kafeinden daha etkili bir uyandırcı biliyorum'' dedi. Bu şaşkın halimden etkileneceğini hiç düşünmezdim. Yağız boynumdan başlayıp omuzlarıma kadar beni öpmeye başladı, dokunuşları beni kendime getirdi avuçlarımın içi yanmaya başladı ona dokunmalıydım ellerimi yüzüne götürdüğümde onları geri çekti ''önce seni tamamen uyandırmalıyız, dokunmak yok'' dedi. Elleri yavaş yavaş dizlerimden yukarı doğru çıkıyordu kalçamda bir kaç saniye durduktan sonra spor atletimin içinde karnımda hissediyordum ellerini, ona dokunmamak dayanılmaz hale geliyordu ellerimi yumruk haline getirmiştim. Onun elleri ise hafifce göğüsümün üzerinden geçti, bir saniye gözümün içine baktı sonra başı ile belime doğru indi ve belimi öpmeye başladı - daha fazla dayanamzdım ''Yağız'' diye inleme ile karşık bir ses çıktı boğazımdan ve ellerimi saçlarına geçirip onu yukarı çektim ve öpmeye başladım, içimde öyle bir ateş yakmıştı ki bu ateşi de sadece o söndürebilirdi. Bedenimin koltukla teması neredeyse kesilmişti yukarı doğru onun bedenine çekiliyordum. Ellerim onun gömleğinin düğmelerini buldu hepsini bir kaç saniye içinde açıp gömleği onun üzerinden sıyırdım, sanki ona dokunmazsam kül olacakmışım gibi. Ellerim çıplak sırtını, ve göğsünü bulunca daha fazlasını istedi. Onu istiyordum o da beni istiyordu. Dudaklarımızı ayırmak istedim ama Yağız çenemden tutup ''hayır daha doymadım'' dedi ve nefessiz kalana kadar öptü beni. Sonunda çıplak omuzlarının tadına varabildim Yağız ise gözleri kapalı bir şekilde saçlarımı okşuyordu. Ondan bıkmak ona doymak nasıl bir şey asla öğrenemeyecektim. Kulağıma ''seni istiyorum'' diye fısıldadı ve gözlerime onay almak istiyormuş gibi baktı - ben de onu istiyordum hissedebilceğim her zerremde onu hissetmek istiyordum cevap vermek yerine ellerim onun kemerine doğru indi. Yağızın telefonundan gelen mesaj sesi ikimizde ürkmesine sebep oldu, ikimiz de masanın üzerinde duran telefona baktık. Mesaj Sinan'dan gelmişti ''Yağız yarın geliyorum, güzel haberlerim var''.
YOU ARE READING
Durduramıyorum
FanfikceYagız ve Hazanın hikayesi böyle devam edebilirdi. 38. bölümden itibaren