Kendi kendime kaldığım her an her saniye Yağızın Sinana söyledikleri zihnimde canlanıyordu. Baba olmak.. Dünyanın en iyi babası olacağından emindim - peki ya ben, ben nasıl bir Anne olurdum, Hazan olmaktan vazgeçip ölene kadar birinin annesi olmak için hazır mıydım? Anne olmak insanı baştan sona sonsuz bir süre için değiştiren bir şeydi, korkmadığımı söylesem kendimi kandırmış olurdum. Aşk da insana aynı şeyleri yaşatmıyor muydu? İnsanı hiç tahmin bile edemeyeceği şekilde değiştirmiyor muydu? Ben Yağız'dan önce ve şu an aynı Hazan mıydım? Asla bir daha asla o hayatıma girmemiş ben ona aşık olmamış gibi hissetmeyecektim. Hiç fark etmediğin, olması gereken oluyormuş gibi hissetiren bir değişim. Bir gün Yağızla birlkte olmasak bile artık asla o yokmuş gibi olmayacak. Aşkının, onun sıcaklığını, hayalinin verdiği heyecanı ve huzuru hiç bir şeye değişmezdim. Kim bilir annelik nasıl şeyler hissettirirdi insana..
Yağız hala uyuyordu, ben Yağız ve Sinanın konuşmasının ardından geçen 5 gündür sabahları güneşin doğuşu ile birlikte uyanıyordum. Elimde kahve ile tekrar yatak odasına girdim, artık saat o kadar erken değildi, Yağızın uyanmasında bir sakınca yoktu. Elimdeki kahve fincanını yatağın ucundaki sehpaya bıraktım ve yorganın altına girdim. Yorganı ikimizin de kafasını kapatacak şekilde çektim, sanki bir şeyden saklanıyorduk. Yağız gözlerini açıp kapamaya başlamıştı. Boğuk bir ses ile ''Hazan her şey çok beyaz bu aydınlıkta gözlerimi açamıyorum hayatım'' dedi. Ellerim ile yüzünü kavradım burnumuzun uçları birbirine değiyordu, ''Beni görmek için de açamaz mısın mavilerini'' dedim, gülümsedi, gözlerini aralamadan derin bir nefes aldı boynuma doğru eğildi kokumu içine çekti. Yüzünü tekrar ellerimin içine alıp kaşlarının bittiği yerleri öptüm. Sonunda okyanus gözlerini açmıştı ve benim yolculuğum başlamıştı, ''senin bana baktığını görmek, bilmek, hissetmek nasıl bir şey bilmeni çok isterdim, senin bana baktığın anlarda yaşadığımı anlıyorum, içimde boşluk kalmıyor, üşümüyorum, acıkmıyorum, hiç ama hiç bitmesin istiyorum. Sen bana bak, beni gör kimseye bakmadığın gibi bak bu kadar'' sabah duygusallığı mı bilmiyordum ona olan bağlılığımı anlatırken gözlerim doldu. Bir süre bir şey yapmadı sadece gözyaşlarımı sildi, düşünüyordu, onun da gözlerinde biriken yaşı görüyordum, fark ettiğimi anlayınca gözlerini gözlerimden kaçırdı. Ben de onun gözyaşlarını silmek için elimi yüzüne doğru uzattım, elimi kavradı ve avcumun içini öptü. Gülümseyerek ''sabah sabah bu duygusallık neyin nesi bilmiyorum Hazan hanım ama yine seni gördüğümden beri darma dağın olan dengemi alt üst ettin. Biri tarafından böyle sevilmek benim gibi bir insan için inanması çok güç bir şey, ama daha inanılmaz olan asla başıma geleceğine inanmdığım şey, birine aşık olmak. Sana aşık olduğum andan itibaren sanki bir uçurumdan atladım ve her an düşüş halindeyim olan biten asla benim kontrolümde değil, nefessiz kalıyorum, heyecanlanıyorum ama korkmuyorum. Sana düşüyorum, sen oluyorum senden önceki adamı hatırlamıyorum bile. Artık sensiz bir ben yok.'' Belimden tutup beni kendine doğru çekti elini belimde hissediyordum ''Şimdi beni kendine daha çok aşık etmenin hesabını verme vakti Hazan hanım'' dedi ve belimdeki eli pijamamı yukarı doğru çekmeye başladı. Ellerim göğüsünde gezinirken dudaklarına aralıklı öpücükler bırakıyordum, kontrolümü kaybettiğimi anladığım zaman ''ruhlarımız birbirine karışıyor farkında mısın? diye fısıldadım nefes nefese.
Kararımı vermiştim, Yağızın bana olan aşkından emindim, bazı şeyleri kendi elime almak istedim, bir çok kadın gibi bir teklifin bana yapılmasını beklemeyecektim, onu nefes aldığım son gün gelene kadar yanımda istiyordum ve birlikteliğimiz oabilecek en resmi konuma gelmeliydi, o benim ailem değil o bendim. Yağıza evlilik tekifi edecektim. Ondan bir teklif gelmesini bekleyerek kendimi daha fazla bir beklentiye sokmayacaktım. Teklif gecesi için kendime özel bir elbise almak için dışarı çıktım. Alışveriş merkezine girmeden Yağız'a ''Canım, bu akşam lütfen geç gelme. Okyanusmumu çok özledim bugün'' diye bir mesaj attım. Girdiğim ilk mağzada gece mavisi diz altı bir elbise gözüme çarptı, Yağızın açık gözleri ve benim simsiyah saçlarım birbirine karışsa böyle bir renk çıkarı ortaya. Elbiseyi deneyip almamaya karar vermem çok kısa bir zaman aldı, elbiseye uygun ayakkabılar ise üst raflarda bana bakıyordu, itiraf etmese de topuklı ayakkabı giymem Yağızın hoşuna gidiyordu, bana bakışlarından anlıyordum. Çalışanlardan birini çağırmaya gerek duymadan köşede duran sandalyeyi alıp üzerine çıktım. Ayakkabıları almak için uzanırken ayağım kaymış olmalı birden bire dengemi kaybedip ürkütücü çığlık sesleri eşliğinde ayağımın altından kayan sandalye ile birlikte yere çakıldım. Gözlerimi açtığımda ambulansın içindeydim. Hemen doğrulmak isteyip ''Ambulansa ne gerek vardı, önemli bir şey olmadığına emin'' dedim yanımdaki sağlık görevlisi beni tekrar sedye'ye yatırıp Hazan hanım biz de önemli bir durumun olmadığını umuyoruk ama bırakın da önce gereken müdaheleyi yapalım, çok daha kötü düşebilirdiniz şans melekleri yanınızdaymış. Ayrıca telefonunuz çaldı Yağız bey umarım yakınınızdır kendisi telefona biz cevap verince endişelendi bizde hastaneye gittiğimizi söylemek zorunda kaldık, size çok düşkün olan biri olduğu şüphesiz'' dedi. ''Ah Yağız, çok endişelenecek'' diyerek alnıma dokundum. Acil de yapılan muayene bittikten sonra oda'ya alındım. Hemşire doktor ile yanıma geleceğini söyleyip çıktı. Bir iki dakika sonra telaşla odanın kapısı açıldı içeri saçları, gömleği dağılmış gözleri korkudan odaklanamayan bir Yağız girdi.
Yatağın ucuna oturdu ve etrafa bakarak ''Hazan iyi misin, nasıl oldu bu, doktor nerede'' derken ayağa kalkmaya çalıştı ellerinden tutup tekrar yatağa oturtmaya çalıştım. ''Yağız bana bakar mısın, ben iyim, sakin ol lütfen doktorlar önemli bir şey olmadığını söyledi biraz sonra kendinde sorarsın, şimdi otur ve nefes al.'' diye onu sakinleştirmeye çalıştım. Yanağıma doğru eğilip kokumu içine çekti kulağıma ''bela'dan uzak duramıyorsun değil mi'' derken nefesi boynumu gıdıklıyordu. Yüzüme bakması için çenesinden tutup başını kaldırdım, dudağının sol köşesine kaçamak bir öpücük kondurup, ''almak istediğim ayakkabıları ve elbiseyi görsen böyle demezdin Yağız bey'' dedim o da benim çenemden tutup başımı biraz kaldırarak dudaklarımı öperken hala biraz endişeli olduğunu hissediyordum, beni kaybetme korkusu ile öptüğü ilk an bu değildi. Saçlarını okşayıp öpücüklerin arasından ''geçti, seninleyim, seninleyim'' diye fısıldadım. İkimizde kalp atışları biraz normaleşince eliyle yerdeki poşeti işaret edip, ''uğruna taklalar attığın ayakkabılar ve elbiseyi ambulansa vermeyi unutamışlar anlaşılan'' dedi. Kapıya tıkladıktan sonra içeri doktor hanım girdi ve nasıl hissetiğimi sordu ona gayet iyi olduğumu söyledim, doktor hanım son bir muayene için Yağızın odadan çıkmasını rica etti, Yağız çıkmadan elimi sıkı sıkı tuttu, kulağıma eğilerek '' o elbise yarın akşam giyilecek'' dedi ve dışarı çıktı.
Doktor hanım gülümseyerek Yağızın kapıyı kapatmasını bekledi. Kapı kapandıktan sonra '' Hazan hanım ciddi bir durum olmadığını yaptığımız testler gösteriyor, sizin de daha önceden bilmediğiniz bir durum olmadığını düşünüyorum. Sert düştüğünüz için ufak bir kanama yaşadınız bir der her duruma karşı jinekoloğumuza sizi muayene ettirdik biliyorsunuz, onun bize verdiği test sonuçlarını siz mutlaka daha önceden biliyordunuz rahim duvarınız normale göre çok kalın bu yüzden regl dönemleriniz ağır geçiyor.'' yüzümünün değiştiğini ve daha önce bu durumdan haberdar olmadığımı anlayan doktor hanım kendini toparlayarak ''Hazan hanım gerçekten endişelenmenizi gerektirecek bir durum yok, sizin sağlığınıza kötü yönde etki edecek bir durum değil, bir bebek isteğiniz oluştuğu zaman ise artık çok gelişmiş tedavilerimiz var, horman tedavileri eskisinden çok daha etkili ve siz çok gençsiniz Hazan hanım.'' dedi bir süre sonra neler söylediğini algılamamaya başladım ve aklıma aynı problemi yaşayan eski iş arkadaşımın ve eşinin yıllar sürer tedavi sonrası çocuk sahibi olamaması ve mutlu ailelerinin umutsuzluktan dağıldığı geldi.
Yağızın o akşam Sinana söylediği cümle zihnimde kendini tekrarlıyordu '' En büyük hayalim baba olmak''. Onun en büyük hayalini elinden almaya hakkım yoktu.
YOU ARE READING
Durduramıyorum
FanfictionYagız ve Hazanın hikayesi böyle devam edebilirdi. 38. bölümden itibaren