Denizden...
"Derin? Derin orda mısın?"
Ne bekliyordun Deniz Bey? Kızı hayatından açıkça def ettikten sonra ne demesini bekliyordun ki?
Aptal ben! Her şeyi elime yüzüme bulaştırmıştım. Derin artık beni "aşağlık" bir insan olarak görüyordu. Amacım buydu. Amacıma ulaşmıştım. Ama neden şimdi üzülüyordum. Ona aşık olamazdım. Olmamalıydım.
Kimi kandırıyorum? Ona aşığım. Derin'e aşığım. Ona alışmamak, üç ay sonunda yas tutmamak için kendimi ondan uzaklaştırdım. O ölücekti, ölüyordu. Ve ben hiç bir bok yapamazdım. En iyisi başlamadan bitirmekti. Ama biraz geç kalmıştım. Çünkü bizim aşkımız başlamıştı bile.
Derin... O deniz mavisi gözlerini o kadar çok özledim ki. Bu bir hafta bana işkence gibi gelmişti. Onu unutmalıydım. Ama unutamamıştım. Evet şimdi kendime itiraf ediyorum. Derin seni seviyorum...
Telefonumu hızla elime aldım ve son arananlarda ki ilk numarayı aradım. Tüm cesaretimi toplamışken ona da söylemeliydim.
Deniz Gözlüm...
Çaldı. Çaldı. Ve çaldı...
Ne bekliyordum ki? Açmasını mı? Daha demin onu hayatımda istemediğimi dile getirmiştim ve şimdi de telefonu açmasını bekliyordum. Bundan daha iyi bir fikrim vardı. Telefondan söylemektense Deniz gözlümün o güzel gözlerine bakıp söylerdim. Ne olucaksa olucaktı.
"Suzan Anne. Ben çıkıyorum. Akşama geç gelebilirim." diye seslendim içeri doğru ayakkabılarımı giyerken.
"Deniz oğlum. Bir annene bakıversen. Kapısını kilitlemiş yine. Yemek götürecektim." dedi Suzan anne elindeki tepsiyi göstererek.
Bu kadında olmasa ne yapardım bilmiyorum. O şerefsiz adamın ölümünden sonra anneme en iyi şekilde bakmıştı. Hakkını ödeyemezdim..
Ayyakkabımı geri çıkartıp içeri geçtim ve annemin kapısının kolunu çevirdim. Ama kilitlemiş olsa gerek ki açılmıyordu.
"Uyuya kalmıştır. Yedek anahtar olucaktı." dedim ve elimi kalabalık cebime sokup karıştırdım. Ve nihayet elime gelmişti. Anahtarı cebimden çıkarttım ve kapının deliğine geçirdim. Çevirdim. Ve açtım.
Tepsinin yere düşüşünden ve Suzan Annenin çığlığından sonra her şey ağır çekimde gelişmişti. Geriye kalan tek şey ise yerde duran iki boş hap kutusundan ibaretti.
* * * *
Hastahanelerden oldum olası nefret etmiştim. Her yeri buram buram ölüm kokuyordu. Koridorlar da ise umutsuz bir bekleyişte olan gözü yaşlı insanlar. Kimisi ağlıyor, kimisi yalvarıyor, kimisi ise sadece dua ediyor. Yapabilecekleri hiç bir şey yok. Ellerinden hiç bir şey gelmiyor. İnsanı en çok kahreden de bu zaten.
Bir mucizeyi bekliyorlar."Yoğun bakımdaymış Deniz. Göremessin. Git dinlen. Çok yoruldun." dedi Suzan anne cılız sesiyle.
"Burada kalıcağım. Israr etme Suzan anne. Şimdi eve git ve sen dinlen. Lütfen." dedim.
Bana doğru yaklaştı ve güçsüz kollarıyla bedenimi sardı. Daha sonra geri çekildi ve uzun koridorda yavaş yavaş gözden kayboldu.
Bugün hiç bir şey düşünmek istemiyordum. Sadece gözlerimi kapadım. Her zaman ki gibi gözümde canlanan onun güzel gözleri oldu.
Deniz Gözlüm...
"Sabahtan beri doktorlar bir bok demiyorlar. Bilmek istiyorum. Öldü mü bilmek istiyorum."
Gözlerimi açtım ve yanımda ağlayarak telefonla konuşan turuncu saçlı kızı gördüm.
"Bekliyoruz." dedi ve telefonu kapattı. Başını kollarının arasına aldı ve ağlamaya başladı.
"Ağlamak bazen çözüm olmuyor."
Başını kaldırdı ve bana baktı. Elindeki peçeteyle burnunu sildi ve derin bir nefes aldı. Gözlerinin altı kızarmıştı. Uzun bir süredir ağladığı belliydi.
"Lanet olsun ki yapacak başka bir şeyim yok! Arkadaşım içeride ölüyor ve hiç bir şey yapamıyorum!" dedi zor çıkan sesiyle.
"Evet ama ağlamakta bir işe yaramıyor. Herkes eceli geldiğinde mutlaka ölücek.!." sesim oldukça yüksek çıkmıştı.
Uzunca gözlerime baktı ve tekrar başını kollarının arasına koyarak ağlamaya başladı. Söylediğim söz biraz fazla kaçmıştı.
"Ben üzgünüm. Öyle demek istemedim. Yani... Sinirlerim bozuk. Üzgünüm."
Başını kollarının arasından çıkardı ve yüzünü iki eliyle sildi.
"Zaten ölümü bekliyordu. Bugünün geleceğini nihayet biliyorduk. Ama.. ama çok ani oldu." tekrar ağlamaya başladı.
Bu hikaye bana birini hatırlatmıştı.
Deniz Gözlüm...
Onu aramalıydım. Olanları anlatmalıydım...
Telefonumu elime aldım ve onu aradıktan sonra kulağıma götürdüm. Ne diyeceğimi nasıl açıklayacağımı bilmiyordum.
Yanımda ki kızın da telefonu çalıyordu. Telefonu eline aldı ve kulağına götürdü.
"Evet." dedi kız zorla çıkan sesiyle.
Başımı kıza çevirdim ve telefonu kapattım. Kız da telefonu indirdi ve bana baktı.
"Derin?" dedim fazlasıyla kısık çıkan sesimle. Bu bir hitap değildi. Bu bir soruydu.
Yanımdaki kız konuşmamıştı. Ama yeşil gözlerinden akan gözyaşları her şeyi açıklıyordu. Her şeyi...
Bir gün. Sadece bir gün Deniz Gözlüm. Seni sevmem için sadece bir gün yetmişti. Seni o çimlerde uzanmış halde gördüğümde anlamıştım. Sen benimdin. Benim olmalıydın. Ama sonra acı gerçeği gördüm. Sen ölüyordun. Ve kimse bir şey yapmıyordu. Yapamıyordu. İlk başta gelip geçer dedim. Sonra gece yattığımda sen geldin aklıma. Sen ve beni benden alan o Deniz gözlerin... Ve anladım ki gelecekti ama geçmeyecekti. Sen ölücektin ve ben unutamayacaktım. Kalbim de hep bir yara, hiç dinmeyecek bir acı olacaktı. Sonra bencillik ettim. Korktum. Kaçmak istedim. O yara kalbimde hiç oluşmasın istedim. Ama sonra anladım ki sen buna değerdin. O Deniz gözlerin değerdi. Ama bunu anlamakta geç kalmıştım sevgilim. Hem de çok geç. Sen daha benim olmadan gidiyordun bu diyardan. Beni yalnız bırakıyordun. Senden kaçtığım şu bir hafta yüzünden küfrediyorum şimdi kendime. O bir hafta da seni dünyanın en mutlu insanı yapabilirdim. Ama ben bencil biri olarak kendimi düşündüm. Korkak biri olarak kaçtım. Şimdi ise sana ulaşamıyorum. Ben karanlıktayım. Sen ise beyaza çok yakın, bana oldukça uzak..
Yazarken en zorlandığım bölüm bu oldu. Nedenini bilmiyorum ama kaç gündür yazıp yazıp sildiğim bölümü sonunda bitirdim. İnşallah beğenmişsinizdir. Biraz geç oldu malum çömezim ve dediğim gibi yazarken biraz zorlandım. Yorum ve votelerinizi esirgemeyiiin. Sizi çok seviyoruuum :))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamansız Aşk
RomanceDerin 3 ay ömrünün kaldığını öğrenir. Bu yetmezmiş gibi sevgilisi onu terk eder. Ölümü beklemekten başka yapacağı bir şey yoktur. Deniz, geçmişte yaşadıklarının gölgesinde kalmış, hayata küsmüştür. Mahvolmuş hayatını yaşamaya mahkumdur. Bu iki kader...