2. Bölüm

232 51 40
                                    

Bölüm ithafı  metalife0 <3

Bilgisayar başında bunu yazarken kamburumun çıkmaması için ne kadar çok dua ettim anlatamam :D :D Vote ve yorumlarınızı benden esirgemeyiin. Sizleri seviyorum. İyi okumalaar :))

Hani deniz bana iyi geliyor demiştim ya. Bugünkü tanıştığım Deniz de bana iyi gelmişti. Tüm gece boyunca onla çimlerde uzanıp konuşmuştuk. O anlatıyordu ben dinliyordum. Sonra da ben anlatıyordum o dinliyordu. Onla konuşurken kendi dertlerimi ve en önemliside öleceğimi unutuyordum. Onla konuşmak cidden bana iyi geliyordu.

Bize kalsa hiç keyfimizi bozma gibi bir derdimiz yoktu ama yağan yağmur nedeniyle yollarımızı ayırma zamanı da gelmişti. Deniz benden telefon numaramı aldıktan sonra kendi numarasını vermeden, şiddetle yağan yağmurda koşarak gözden kaybolmuştu. Ben de bir taksiye atlayıp evime dönmüştüm.

Şimdi ise karanlıkta, penceremin önünde oturmuş kahvemi yudumlayıp, şiddetle yağan yağmuru izlerken sabahın olmasını bekliyordum.

Saat 04.21 i gösteriyordu. Zaman bir türlü geçmek bilmiyordu ve uyuma gibi bir derdim yoktu. Aklım da onca şey varken uykum bir türlü gelmiyordu. Acaba ne zaman ölücektim? Doktorun dediğine göre hiç beklemediğim bir anda kalbim durabilirmiş ve her şey bir saniye içinde, göz açıp kapayıncaya kadar bitmiş olurmuş. Acısız. Buna kendimi hazırlamam için anlatmıştı bunları. Tabi doktorun müjdeli haberini vermesini saymıyorum bile.

"Derin üzgünüm ama sonuçlar kötü. Ölüyorsun. Her geçen saniye. Ölüme kendini hazırlasan iyi olur. Tahminlerimize göre en fazla 3 ay. Kalbin ancak 3 ay daha dayanabilir Derincim. Çok üzgünüm."

İlk duyduğumda sanki üzerimden aşağı buzlu su döküyorlarmış gibi hissettim. Bir an şaka yapıyor diye düşündüm ama şaka yapıyormuş gibi bir hali yoktu. Daha sonra da lütfen şaka olsun diye Allah'a yalvardım. Fakat şaka filan değildi. Gerçekti. Bunun şokunu atlatamadan odadan çıktım. Berk beni ağlarken görmüştü ve orada her şeyi anlamıştı. Hiç sormamıştı bile. Daha sonra hastahanenin kantininede beni bir masya oturtup sakinleşmem için bana su almıştı. Tam ağzımı açacaktım ki.

"Ben ayrılmak istiyorum Derin."

Telefonumun zil sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Ağladığımı fark edip gözlerimi ellerimin tersiyle sildikten sonra telefonuma baktım. Bu numarayı bilmiyordum. Gecenin 4 buçuğunda beni kim arayabilirdi ki? Merakla açtım.

"Efendim?" sesim ağlamamdan olsa gerek güçsüz çıkmıştı.

"Derin ben Deniz. Uyandırmadım değil mi?"

"Hayır. Uyuyamamıştım zaten."

"Sen ağlıyor musun?"

"Ha-hayır."

"Derin sen ağlıyorsun! Bana söz vermiştin!" dedi. Sesi yüksek ama bir o kadar da yumuşak çıkmıştı.

Evet bu gece olayları detayla ona anlatırken kendimi tutamayıp ağlamıştım. O da başımı omzuna koyup. "Seni bir daha ağlarken görürsem veya ağladığını duyarsam benden kork Prenses. Şimdi bana söz ver. Bir daha ağlamıycaksın.." demişti. Evet onunla daha yeni tanışıyordum ama sanki yıllardır tanışıyormuşuz gibi gelmişti bana. Nedense içimdeki ses ona güvenebileceğimi söylüyordu. Ve heey! Kimin umrunda? Ben ölüyordum.

"Söz."

"Derin!"

Sesiyle düşüncelerimden arındım. Ve ağlamaya başladım.

"Sözümü bile tutamıyorum."

"Ağlama."

"Deniz. Kapatmalıyım .Kendimi iyi hissetmiyorum." hıçkırıklarla zar zor konuşmuştum. Neden ağladığım hakkında hiç bir fikrim yoktu.

Zamansız AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin